Bekir ZORBA...Yazdı

Serdar Keskinışık’ın imzalı kitabı bana ulaştığında; bilgili, dürüst, onurlu ve çalışkan bir arkadaşımın varlığından gurur duydum, umutlandım. Her türlü olumsuzluğa, imkansızlığa ve kuşatılmışlığa rağmen böyle yiğit insanların yöremizde, yakınımızda olmaları geleceğe dair umutlarımı daha da artırdı.

Kitabın içeriği, baskı kalitesi, etkileyici kapak dizaynının yanı sıra; Serdar, bana göre her şeyi giriş bölümünde yazdıkları ile özetlemiş. Serdar’ın bu ilkeli ve onurlu duruşu kitabın geri kalanında olanlar kadar önemli. Özellikle; “Bazıları gibi korkak, renksiz ve bir tavşan gibi yaşamamak ve anılmamak için” diyor, Serdar. İşte sadece bu cümle bile birçok şeyi anlatmak için yeterli.

Ülkemizin ve şehrimizin karşı karşıya kaldığı tehlikelere cesurca dikkat çekiyor. Adeta çığlık atıyor, aydın sorumluluğunu yerine getiriyor. Elbette birileri olmalı; doğru ve yerinde gitmeyen ne varsa dile getirmeli, yazmalı. Birçoğumuz, rehavet ve gaflet içerisinde, sorumluluk almamanın dayanılmaz hafifliğinde kaybolurken, kafalarını kuma gömerken… Serdar gibileri yiğitçe tavır alıyorlar.

Çünkü ülke olarak en güçlü olduğumuz denen dönemde, en akıl almaz, en dramatik, en saçma gelişmelere tanıklık ediyoruz. Çünkü şehrin görüntüsü ve sokakları bize farklı şeyler anlatıyor. Serdarlar onca makyajlı ve hormonlu verilere itibar etmiyor. Yanlışlıklara yolunda gitmeyenlere parmak basıyorlar. Bunu yaparken işsiz kalmayı, parasız kalmayı hatta hapse atılmayı göze alıyorlar.

Elbette birileri olmalı; toplumun hemen her alanında yaşanan, kişiliksizleştirme çabalarına, yıldırma operasyonlarına, ahlak erozyonuna, vurdum duymazlıklara dur diyebilmeliler.

Yine kendi deyimiyle: “ Bugüne kadar yaptığım yüzlerce söyleşiyi, kaç kişi okumuştu? Yerel gazetelerin okuyucu oranları belli.” Evet, haklısın Serdar, yazan yazdığıyla, söyleyen söylediğiyle kalıyor. Maalesef imkanlar kısıtlı, memleket şartları çetin ve yapılacak çok iş var. Senin daha çok insana ulaşmak, daha çok yerel gazete okutmak için verdiğin mücadeleyi, yaptığın projeyi iyi biliyoruz. Sonuçta projen hayata geçemedi. Daha birçok güzel işlerin, projelerin yapılmadığı, yapılamadığı gibi…

Mersin’de yaşıyoruz. Mersin özelinde aslında ülkemizin genelinin iç içe geçmiş sorunlarıyla yüz yüze geliyoruz. Mersin, doğuyla batının, güneyle kuzeyin buluştuğu kriz bölgelerine yakın olan bir yer.

Mersin’e dört bir taraftan gelenler; geldikleri yerlerin sorunlarını, alışkanlıklarını buraya taşıyorlar. Böylece karşımıza Mersin örneğinde, küçük bir Türkiye profili çıkıyor.

Mersin kent olamamanın, henüz ortak bir kent kültürü yaratamamanın sancılarını, sıkıntılarını yaşıyor. Göç, plansız şehirleşme, işsizlik, çevre, güvenlik, altyapı sorunları, sanayi atıkları, deprem riski, hukuksuzluk v.b. ortak dertlerimiz; bıkmadan, usanmadan, yine, yeniden gündeme getirilmiş, kitapta.

Serdar; Gafletin Kıyısında kitabıyla yerelden yola çıkarak, ulusal çapta sorunlara değiniyor, dikkat çekiyor ve uyarıyor, herkesi.

Akdeniz’in kıyısında değil, gafletin kıyısındayız haberiniz olsun!

Eline, yüreğine, aklına sağlık Serdar Keskinışık.