Hiç Aşık Oldular mı?


Tarih : 26 Eylül 2015 Cumartesi 16:29

Mümtaz İdil yazdı

Dostoyevski hiç aşık oldu mu: Evet, Polin Suslova’ya deliler gibi aşık oldu, ama yüz bulamadı. Kumarbaz romanında onu kazandığı paralara tutsak etti, ama orada bile itiraf etti ki, kadın onu hiç sevmedi. Anna Dostoyevskaya ile evlendikten sonra karısına aşık olmasa da büyük saygı duydu ve bir süre sonra kumarı da bıraktı.

Balzac’ın hayatı ise asla “aşk” denemeyecek bir yığın tutkuyla geçti. Parası olan, kendinden büyük kadınlarla hep ilgilendi, ama en büyük tutkusu Bayan Hanska’ydı, onunla evleninceye kadar peşini bırakmadı. Vadideki Zambak romanını da ona adadı. Hayatında kadınlar hiç eksik olmadı.

Puşkin deliler gibi aşık olduğu kadına ulaşamayınca, onun kızkardeşi ile evlenip ona daha yakın olma yolunu seçti, ama aynı şey değildi. Sonunda karısı ile ilgili çıkarılan dedikoduların baş “müsebbibi” d’Anthes adında profesyonel bir silahşor tarafından düelloda öldürüldü. Düelloya giderken hiç şansı olmadığını biliyordu, ama yine de vazgeçmedi.

Tolstoy karısına aşıktı. Tolstoy’u Tolstoy yapan, yazarlığında bütün yolları açan en yakın dostu hep Sofya Aleksendreyevna oldu.

Hemingway en büyük aşkını Gellhorn ile yaşadı. Gellhorn’den ayrıldıktan kısa süre sonra da intihar etti zaten.

Edgar Allan Poe’nun karısı Virginia Clem’e olan aşkı müthiş tutkuluydu. Karısının ölümüne neden olan alkolikliği yazarını da perişan etmişti. Poe’nun yaşamı acı ve hüsran ile geçmişti. Karısı Virginia Clem aslında kuzeniydi ve evlendiklerinde Poe 26, Clem ise 13 yaşındaydı. Yoksulluk içinde yaşıyorlardı. New York’un Grand Concourse bölgesinde, yıkık bir binanın bodrum katında yaşamlarını sürdürmeye çalışırken, Clem ağır hastaydı.

Edgar Allan Poe en büyük hatasını karısına ilaç için ayırdığı altı doları içkiye yatırmış olmasıydı. Yalnızca ilaç için ayrılan parayı değil, aynı zamanda kira parasını da içkiye yatırmıştı ve bodrum katındaki o sefil odada şimdi karısı ağır hasta yatıyordu.

Evde hiç yiyecek yoktu. Midesinin şiddetle bulandığını hisseden Virginia, komşulara görünmeden evin önündeki otlar arasından tanıdıklarını seçip bir cezvede kaynattı. Mide bulantısını bastırmaya çalışıyordu. O sırada Poe ise sızmıştı. Karnı da açtı. Edgar alkolle beslendiği için hiç acıkmıyordu, ama Virginia açtı. Edgar’dan bıkan komşular artık yiyecek de getirmez olmuşlardı.

O halinde bile en çok Edgar’ın ayıkken kendisine söylediği şarkıları özlüyordu. Uyanıp şarkı söylemeye başlasa iyileşeceğini sanıyordu.

Şiir de okumuyordu Edgar... Ölüyordu... Virginia’nın midesi bulanıyordu, önemli değildi, oysa kocası ölüyordu.

Ama aynı gece Virginia ateşlendi. Ateşini düşürmek mümkün olmuyordu bir türlü. Edgar hala sızmış haldeydi ve Virginia Clem çaresizlik içinde yanıyordu. Bir tek şiir okusa kurtulacaktı, emindi, ama Edgar ayılacak gibi değildi.

Sonunda Edgar uyandı. Karısının durumunu görünce telaşlandı. Hava müthiş soğuktu. Karısının ateşini düşürmek için onu ısıtması gerektiğini düşünüyordu, zira karısı o ateşe rağmen hala titriyordu. Ne bulduysa karısının üzerine örttü, ama titremesini dindiremedi.

Virginia hala tek bir şiir bekliyordu, tek bir şiir. Şarkıdan vazgeçmişti. Titremesini durdurabilse, kocasına bir şiir okumasını söyleyecekti, ama söyleyemiyordu.

Edgar sıcak kuytulara sığınmış sokak kedilerini toplayıp eve döndü ve hepsini karısının ayaklarına koydu. Kedilerin sıcaklığı onun üşümesini kesecekti, bundan emindi.

Oysa Virginia Clem hala ondan şiir bekliyordu.

Edgar anlamadı onun ne istediğini ve şiir okumadı.

Virginia da öldü...

Tesla kimseyi sevemedi. Bir kadınla birlikte bile olmak istemedi. Edison ise bir formalite evliliği yapmakla yetindi. Aşka hiç vakti yoktu.

Kafka Milena’ya deliler gibi tutulmuştu, ama Milena Jasenka Kafka’nın sevgilisi olmaktan çok daha öte tarihe damgasını vuracak kadar koyu bir devrimciydi. Kafka onun için yanıp tutuştu, mektupları dünya edebiyatının başyapıtları arasına girdi, ama Milena da ona olan sevgisini gösterdi. Ancak Milena’nın “aşktan” çok daha önemli görevleri vardı. Ama Milena’ya olan tüm tutkulu aşkına rağmen Kafka, iki yıl mektuplaştığı, arada bir buluştuğu Milena’dan bir süre sonra ayrıldı. Aralarındaki aşk öylesine güçlü bir tutku haline gelmiştir ki, Kafka kendisinde başlayan akciğer hastalığını Milena’ya olan aşkına bağladı ve ilişkisini bitirdi. Bunu nasıl yaptığı da asla öğrenilemedi. Oysa aşkın, ölüm korkusunun bile önünde olduğunu söyleyen de kendisiydi.

Sanatçı aşklarının örnekleri birkaç kitap dolduracak kadar renkli ve fırtınalı. Burada önemli olan aşk denilen tutkunun sanatçıların eserlerinde ortaya koyduğu yaratıcılık. Sıradan insan hayatlarında da aşk yaratıcılıklara neden olabiliyor elbette. Bu genellikle iki kişi arasında geçen küçük maceralar olduğundan bizlere kadar ulaşmıyor ve yaratıcılık daha çok karşı tarafa gösterilen ilginin çeşitliliği ve renkliliği ile sınırlı kalıyor.

O’Henry’nin unutulmaz hikayesinde olduğu gibi, iki sevgili arka bahçeye diktikleri bir fidanın kuruması ile aşklarının da biteceğini birbirlerine söylemelerine karşın, her ikisi de geceleri gizli gizli küçük fidanı sulamaya giderler... Aşk budur işte.

Ya da ne bileyim, bir akşamüzeri bir demet nergis alıp sevgilinin kapısını çalmaktır, okuldan kaçmaktır, yalınayak gezmektir, geldiğinde ayağa kalkmaktır bacaklar titreye titreye, aynada saatler geçirmektir, boz bulanık bir suya girip görmeye çalışmaktır, uyuyanın üstünü örtmektir, parmak ucunda dolaşmaktır...

Hepsidir aşk, canlıyı sevmektir. Canlıyı sevmeden aşık olamaz kimse...

Mümtaz İdil


Etiketler :




Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!
 



ANASAYFA
HABER ARŞİVİ


KÜNYE


İLETİŞİM
MASAÜSTÜ GÖRÜNÜM

demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden
yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA