Akalın: Türkiye’nin Seyir Defteri!..


Tarih : 24 Haziran 2016 Cuma 19:51

Erdal AKALIN

e.akalin016@hotmail.com

 22 Haziran 2016, 10:33

Ana haberleşme ve iletişim aracımızın radyolar olduğu dönemler de adına ajans denen günlük haber bültenleri sonunda spikerin bir uyarı metni okumasını dinlerdik.  Yanlış anımsamıyorsam şöyle başlardı bu uyarı metni; “Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı’ndan bildirilmiştir…”

Bu uyarı, denizde seyrüsefer yapan gemicilere ikaz anlamına gelir ve kaptanlara bildirilen enlem ve boylamlar arasında bazı riskler olabileceğine işaret ederdi.

Belki de gene vardır bu uyarılar ama bizler TV denen kutuya merak salınca korkarım radyo adı verilen o efsane aleti unuttuk.   Ama radyo dinlemekten uzak kalmak demek, risklerin ve olası tehlikelerin yok olduğu anlamına gelmiyor kuşkusuz!

Türkiye, AKP İktidarı yönetimine girdiği yıllardan itibaren, hemen her yıl risklerin arttığı hissedilen tehlikeli sulara doğru yelken açmış bulunuyor.  Çıraklık ve kalfalık dönemini biterek ustalık dönemini idrak eden AKP İktidarı, hem iç politikası ve hem de dış politikası ile gittikçe ağırlığı artan risklere taşıyor toplumumuzu.

Örneğin; ilk paragraftaki uyarıya uygun olarak devam edersek, “Denizcilere bir numaralı uyarı…” kabilinden gelen uyarı, özellikle genç insanların Taksim Gezi Parkı direnişi ile gelişmişti.  Bazı AKP kurmayları bu uyarıya kulak asmak ve anlamak niyetinde iken, Sayın Tayyip Erdoğan’ın emri ile yoğun bir baskı oluşturuldu insanlar üzerinde.  Birçok genç bedenin yaşamı söndürüldü ve binlerce insanımız hem bedenen ve hem de manen yaralandı.  Sonuç gene Sayın Erdoğan tarafından ilan edilmişti; “Polisimiz destan yazmıştı!”

Aradan geçen bir iki yıl sonrası, 7 Haziran seçimlerinin sonrası pabucun pahalı olduğunu anlayan AKP İktidarı gene tavır koymuştu.  Önce yeni bir hükümet kurulması bir şekilde önlendi ve arkasından da yapılan hızlı hazırlıklar ve yerleşke toplantıları sonrası erken seçime gidildi.  Bu kez çoğunluk elde edilmiş ve AKP İktidarı tartışmasız iktidarını ilan etmişti.

Doğu ve özellikle güney doğu Anadolu da PKK üzerine gidilmesi kararı ile artık adına iç çatışma denecek ortam yaratıldı.  Kürt silahlı hareketi ki, tartışmasız terör eylemidir, TSK tarafından kontrol altına alınmaya başlamıştı.  Çokça şehit ve gazi ile bilanço ağırlaşırken, adı konmamış iç savaşın insan hakları ihlalleri sayılacak yansımaları da olmaya başlamıştı.  Kandil kökenli Kürt liderleri de olguyu doğru okuyarak silah bırakmayı maalesef akıl edemediklerinden çok miktarda acı yaşanıyor, insanlarımız toprağa düşüyorlardı.

İşte bu ortam da başlıktaki paragrafa uygun ikinci bir uyarı geldi; “Denizcilere iki numaralı uyarı!”  Yurtiçinden ve bazıları da yurt dışından bini aşkın akademisyen bir metini imzalayarak durumun ciddiyetini ortaya koymaya çalıştılar.  Maalesef ağır yaptırımlar ve kadrodan atılmakla yanıtlandılar.  Hâlbuki AKP İktidarı ve Sayın Erdoğan bu ikinci uyarıyı ciddiye alarak üzerinde düşünebilirdi.  Ancak eleştiriye saygı kültürü eksikliği ile verilen cevap, yargı yoluna havale ve anlamsız tutuklamalarla verilmişti.

Türkiye, halen dalgalı denizde seyreden gemiye benziyor.  Adına “4+4+4” denen ne olduğu belirsiz eğitim programı ve tüm eğitim sisteminin İmam Hatip alt yapılı kılınması arzusu bellidir ki genç insanları bezdirmiştir.  Biat kültürüne amade yeni kuşaklar yetiştirmek eğilimi, özellikle bu çarkın içine atılan genç insanları rahatsız edecek boyutlara taşınmıştır.  Örneğin; PİSA programının utandırıcı sonuçlarını yüreklerinde hisseden lise öğrencileri, dinsel eğitim lafazanlığına kurban edildiklerini anlamaya başlamışlardır.  Çocuklarının iyi eğitim almasını ve pozitif bilim odaklı öğrenim görmesini arzulayan anne ve babalar da imam hatip tabanlı okullardan mutsuz olduklarını ifade eder olmuşlardır.

AKP İktidarı, dini duyguları öne çıkaran fırsatçı söylemlerle pazarlamaya çalıştıkları eğitim sisteminin gençlerimizi, insanlarımızı ve tüm toplumumuzu karanlığa taşıdığının aymazlığa kendisini teslim etmiş görülmektedir.  Modern eğitim sistemini çok uzun yıllar boyu benimsemiş köklü liseleri bile atadıkları yöneticiler ile metazori değiştirmek niyetleri bellidir ki geri tepmeye başlamıştır.  Bir lisenin mezuniyet töreni sırasında diploma alan mezunlarının kendi müdürleri konuşurken sırtlarını dönerek yaptıkları pasif direniş uyarısını diğer liseler de yapınca, gerçek daha iyi anlaşılır olmuştur.  Üstelik İmam Hatip Lisesi kökenli gençlerimiz de kendilerine zorla verilen dogmatik dini eğitimle bir yere varamayacaklarını anlamışlardır ki, onlar da tepkili liseliler arasında yerlerini almışlardır.

Kanımca bu uyarıları; “Denizcilere üçüncü uyarı”  kabul etmeliyiz.  Bizler ediyoruz da, AKP İktidarı ve bilhassa Sayın Tayyip Erdoğan bu ikazı nasıl anlıyor.  Yanıt bir şekilde medyaya yansıtıldı; “Ezer geçeriz!”.

Tüm bu hengâmede olanlar yıkılıp giden genç bedenlere ve beyinlere oluyor.  Üniversite mezunu gençler, işsizlikten kurtulabilmek için ellerine geçen tek fırsat olan polislik kadrolarına atanmaya çalışıyorlar.  Ki, maalesef en çok yitirilen beyinler de onlar oluyor. Biz bu filmi yıllar önce görmüştük, bir şekilde gene yaşıyoruz.  İlk seyrettiğimizde bu filmi suçlusu dönemin iktidarı olmuştu.  Şimdi de gene bu dönemin iktidarı yüzünden hızlı şekilde gençlerimizi heba ediyoruz.

Gelin, yazımızı ünlü ozanımız Nazım Hikmet’in konuya değinmiş dizeleri ile bitirelim;

“Beni, üniversiteli yedek subayı / Kore’de harcadınız, Adnan Bey! / Elleriniz itti beni ölüme / Vıcık vıcık terli, tombul elleriniz. / Gözleriniz şöyle bir baktı arkamdan / Ve ben al kanlar içinde ölürken / Çığlığımı duymamanız için / kaçırdı sizi bacaklarınız arabanıza bindirip!”


Etiketler :




Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!
 



ANASAYFA
HABER ARŞİVİ


KÜNYE


İLETİŞİM
MASAÜSTÜ GÖRÜNÜM

demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden
yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA