Erdal Akalın: Elektrik Kesintileri!..


Tarih : 21 Ağustos 2016 Pazar 12:17

Erdal Akalın’ın kaleminden

Özellikle yerel gazeteler ve televizyonlar aynı haberlerle uyardıkları zaman hepimiz irkiliyoruz; “Şu gün şu mahalleler de şu saatler arasında elektrik kesintisi olacaktır!” 
İrkilmemek elde değil, çünkü teknolojinin yaşamımıza kazandırdığı rahat yaşam talebi ve konfor arzumuzun biricik gıdası elektrik enerjisidir.  Bu talep ise her geçen gün artıyor ve bazı bölgelere yeterince güç sağlanamayınca da zorunlu kesintilerle gereksinimler dengelenmeye çalışılıyor.
Elektrik enerjisinin ana maddeleri yönünden ağırlıklı olarak dışa bağımlıyız.  Petrol ve doğal gaz, termik santrallerimizin kullanması gereken ana yakıt türüdür ve maalesef ülkemizin üretimi de yok denecek boyuttadır.  Bu nedenle sürekli olarak bu ürünleri ithal etmek zorundayız.  Yaklaşık olarak tüm dış alım bütçesinin yarısından fazlası bu konuya harcanıyor.
Günümüze kadar gelen tüm hükümetler bu konu için çözüm yaratmak uğraşısı vermişlerdir.  Hidroelektrik santralleri ile çıktığımız yolun sonuna gelmiş durumdayız.  Zira doğada gittikçe azalan su ile artık büyük hidroelektrik santraller kurabilmek şansımız kalmamıştır denebilir.  AKP İktidarı, bu konuya belki küçük bir katkı olabilir diyerek küçük boyuttaki akarsuları da devreye sokarak minik hidroelektrik santraller kurulmasını teşvik etmeye başlamıştır.  Ancak bunun faturası da yeşil alanların onarılması olanaksız tahribi ve ülkemizin flora ve faunasının geri dönülemez şekilde yok olması olarak karşımıza çıkmıştır.  Doğal güzellikten vaz geçtik, yerel tarımsal faaliyetlere de darbe vurulmuştur.
Enerji sağlamak üzere şu güne kadar tercihimiz olan bir diğer yöntem ise fosil yakıtlar olarak bilinen linyit kömürü ile kurulan termik santrallerdir.  Bu kurumların ise hem insan sağlığı ve hem de doğayı tahrip etmek ve çevre kirliliği yaratmak yönünden hepimizin bildiği sakıncaları da vardır.   Maalesef bu düzenin Akdeniz havzasında çoğaltılması gibi sevimsiz projelerle gündeme taşındığını da duyuyor ve engellenmesini talep ediyoruz.
Şu kabullenmek zorundayız, gelişmekte olan bir ülke olarak doğal zenginliklerimizi ve kaynaklarımızı kullanmak zorundayız.  Ama bu tüketim sırasında da ülkemizin doğasını tahrip etmeyecek modelleri yaratmak zorundayız.  Bu bir ilke olarak ele alınmalıdır.
İlk adımları atılmış olan nükleer santraller kurulması hamlesi, maalesef doğanın bize lütfettiği nadide bir kıyı bölgesini yok etmek üzeredir.  İtirazlara karşın artık dönüşü olmayan bir inşaat furyasına girilmiştir.  Bu örnek dikkate alınarak, bari Sinop ve Trakya kıyıları heba edilmesin demekle yetinmek istiyorum.  Kaldı ki, nükleer enerji santralleri yaşanan örnekler dikkate alınınca bizleri korkutuyor.
Elimizde kala kala bir türlü yeterince değerlendiremediğimiz iki doğal enerji kaynağı kalıyor; güneş ve rüzgâr.  
Güneş enerjisinin ilkel modeli ile yıllar önce tanıştık ve evlerimiz için sıcak su üretiyoruz.   Bir iki küçük deneme dışında artık birçok ülkenin bel bağladığı elektrik enerjisi üretimi için güneşin nimetinden bir türlü yararlanmayı öğrenemedik ve beceremedik.  Kaldı ki, artık batılı ülkelerin güneş enerjisi üretmek için kurdukları solar panelli enerji istasyonları devreye girmiş bulunuyor.  Tarıma elverişli olmayan yörelerin alanları bu enerji adına voltaik pillere uygun bölgeler olarak seçilebilir.  Örneğin; Konya’nın Karapınar yöresi bu anlamda düşünülmüştü.
Solar İmpulse adı ile tanıştığımız güneş enerjisi kullanan uçak bizlere ilham vererek enerji politikamızı etkilemelidir diye düşünüyorum.
İkinci kaynağımız ise rüzgâr gücünü elektrik enerjisi için kullanabilmekle gerçekleşebilir ki, bazı örnekleri devreye sokulmuştur.  İlgililerin savına bakılırsa ülkemizin rüzgâr haritaları yeterince kullanılabilirse, gereksinimizin nerede ise üçte biri bu kaynakla sağlanabilecek imiş.  Bu yel türbinlerinin de kimilerine göre bazı mahzurları olabiliyormuş, ancak belli ki çok sınırlıdır bu mahzurları.  Örneğin; yel değirmenleri olarak tanımlanacak bu pervaneler belirli bir mesafeye uzanan ses kirliliği yaratıyor imiş.  Ama sanırım bu düzeni yaşam alanalarının tam içine kurarak insanlarımızı bilerek rahatsız etmek isteyecek kadar bilgisiz uzmanlarımız yoktur.  Kaldı ki, her gün biraz daha gelişen teknolojisi ile bu kurgulama nispeten daha sessiz boyuta indirgenecektir.
Yel değirmeni diye tanımlanan rüzgâr pervanelerinin ikinci sakıncası ise göçmen kuşların göç yolu üzerine kurulursa kuşlar için yaratacağı risk olarak biliniyor.  Bunun çözümü de herhalde uzmanlarca bilinmeyecek bir konu olmasa gerektir.
Kısaca elektrik gereksinimiz için doğaya saygılı yeni projeler üretmek ve enerji sağlarken insanlarımızın sağlığını önemsemeyi de öne çıkarmak zorundayız!..
                                                                                                      Erdal Akalın (16.08.2016)

 


Etiketler :




Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!
 



ANASAYFA
HABER ARŞİVİ


KÜNYE


İLETİŞİM
MASAÜSTÜ GÖRÜNÜM

demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden
yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA