Okurlar hatırlayacaktır. “Halkoylaması sonuçlarını değerlendirelim” başlıklı yazımızda: “Hakim karşısına çıktığınızda; hakimin, karşı tarafın siyasi ilişkilerine göre karar verip vermeyeceğinden emin olamazsınız. Kararını temyiz etmek için başvuracağınız yüksek yargıda da durum farklı değildir.” demiştik.

Geçtiğimiz hafta CHP milletvekili Barış Yarkadaş açıkladı: "26 Aralık 2016 tarihinde, avukatlıktan hakimliğe geçiş sınavı yapıldı. İktidar, yargıda kadrolaşabilmek için, yazılıda gereken 70 puanlık baraj şartını kaldırarak âdeta AKP il ve ilçe başkanlıklarından gelebilecek tüm avukatların hâkim olabilmesinin önünü açtı. Ve iş öyle bir noktaya geldi ki; beş soru yapan bile yazılıyı kazandı. Sıra mülakata gelince, beş kişi bir odaya alınarak mülakat yapıldı. Ve bu kişilere, toplam kırkbeş saniye süren mülakatta, ana adı, baba adı soruldu. 4500 hakim adayının 1341'i kırkbeş saniyelik mülakatı kazanarak hakim oldu.'' (Cumhuriyet)

Milletvekili Barış Yarkadaş, TBMM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında da 'AKP'li hakimlerin adlarını yayınlayan Memurlar.net sitesinin ilgili haberine erişim yasağı getirildiğini söyledi.

Yarkadaş’ın açıklamaları üzerine Hakimlik sınavına girmekten vazgeçen bir avukat da şunları söyledi: “AKP ile ilişkisi olmayan pek çok arkadaşım atanamadı. Siyasi iktidar kazananların veya kazanamayanların gerekçelerini açıklamalı. Bu durum hâkim ve savcı olmak isteyen herkesi partiye üye olmaya zorlayacak. Bu da ülke ve hukuk açısından bitiş olur” dedi. (Cumhuriyet)

Adalet sistemimiz yavaş yavaş biçimleniyor. Hukukun yerini karmaşa alıyor. Artık hakimlerden bile hukuka ve kanunlara uymasını bekleyemez hale geleceğiz.

Yüksek Seçim Kurulu kanuna açıkça aykırı bir karar verdi. “Tam kanunsuzluk koşulları oluşmamıştır” dedi geçiştirdi.

YSK Kararına karşı Danıştay’a giden CHP’nin başvurusu jet hızıyla reddedildi. Başvuruyu reddeden Danıştay Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısından cübbesinin önünü iliklemek için cübbede ilik düğme aradı. (Böyle durumlarda cübbelerine çıtçıt diktirmelerini önermiştik.) Bununla da kalmadı; Yüksek yargı üyelerini seçme yetkisini Cumhurbaşkanına ve iktidar partisine devreden anayasa değişikliklerinin yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını güçlendirdiğini söyledi.

“Yüksek” nitelemesi kaldırılan Hakimler ve Savcılar kurulu, yandaş ve partili hakimlerden oluşturulacak. Keza Yargıtay ve Anayasa mahkemesi de…

Anayasanın 10. Maddesinde vücut bulan “eşitlik ilkesi” rafa kalkmıştır. Uygulamada hakim olma koşullarının başına “partili olmak” geçirilerek, önce hakimler için eşitlik ilkesi ortadan kaldırılmıştır.

Bundan sonra ne olacak?

Bundan sonra olacakları önce olacaklara bakarak söyleyebiliriz.

Yüksek seçim kurulu Seçim Kanununun 98. Ve 101. Maddelerine aykırı bir karar aldı. “Tam kanunsuzluk koşulları oluşmamıştır” diyerek yaptığını itiraf da etti. Kararın düzeltilmesi için hukuk yolları açık olmasına rağmen, bu yollar yapılan atamalarla fiilen kapatıldığından kanuna aykırı karar seçim sonuçlarını belirledi.

Mahkemelerde tarafların siyasi yakınlıklarına göre hukuksuz ve kanuna aykırı kararlar çıkabilir. Zarar gören tarafların bunu düzeltmek için başvuracakları yollar tıkanmıştır. Hukuk ve adalet sistemimiz tam bir karmaşa içine sokulmuştur.

Artık kanun karşısında eşit değiliz. Hukuksuzluğa ve kanunsuzluğa karşı neler yapabileceğimiz kime ne kadar yakın olduğumuza bağlı olacak.

Mahkemelerde çözemediklerimizi çözmek için hukuk dışı başka yollar aramak zorunda kalacağız. Belki hakkımızı elde edebilmek için karşımıza bambaşka örgütlenmeler çıkacak…

Alın size “evet” demenin sonuçlarından sadece biri. Hem de toplum barışını bozacak bir sonuç…