Dünya açlar ve yemekten ölenler diye günümüzde de ikiye ayrılıyor.

Dünya üzerinde yaşayan insanlar ve milletler arasında var olan derin ekonomik, kültürel, sosyal farkların ve kabul edilemez gayri insani eşitsizliğin kaldırılmasının yok edilmesinin, hedefimiz olduğu açıktır.

Bu nasıl gerçek olabilecektir?

Öncelikle saptamamız gereken şey, bu sistemin kaynağıdır.

Mustafa Kemal ATATÜRK, "Bizi, -mazlum milletleri- mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı" dik durmak ve milli devletleri kurmak, tam bağımsız bir ülkeye kavuşmak sayesinde olacağını işaret etmiştir.

Bu gün, dünyayı ele geçirmek için yırtınan, var olan farkların ve eşitsizliğin daha da artmasına neden olan emperyalist politika izleyen ezen devletlere karşı bizim gibi ezilen milletlerin güçlü ve bağımsız milli devletlerinin birlikte mücadelesi bu eşitsizliğin daha da artmasını engelleyecek ve süreç içinde yok olmasına hizmet edecektir.

Bu kısaca şu anlama geliyor:

Emperyalist ABD ve BATI var olan eşitsizliği nesnel konumları nedeni ile ortadan kaldıramaz, istese bile.

O halde iş bize mazlum milletlere ve bizim olan milli devletlere düşmektedir.

Öncelikle şunu bileceğiz: Mazlum milletleri ezen emperyalist devletler, bizlere, mazlum milletlere ve kendi dünya üzerinde kurmak istedikleri münhasır egemenliklerine karşı bir dalgakıran ve rakip olarak gördükleri milli devletlerin güçlenmesini, bağımsız olmalarını asla ve asla istemezler ve aksine buna engel olmak için ellerinden ne gelirse onu yaparlar.

Sorun bizim bu nesnel durumu kabul edip etmememizde yatmaktadır. Kabul etmiyorsak bu dayatmayı tersine nasıl çevirebileceğimiz yeni bir istiklal savaşından geçmektedir.

Bu ise, miadını tarihsel olarak tamamlamış bulunan ABD ve Batı emperyalizmi ile, milleti kandırmak için değişik bahaneleri öne sürerek bütünleşerek ve onlara teslim olmaktan değil, başı dik yaşamak için üreten, ayakları üzerinde duran Mustafa Kemal Atatürk'ün ortaya koyduğu bütünlüklü bir HALKÇI ve MİLLİ bir politika ile olacaktır.

Tek kuralımız ve ölçütümüz, hükümette hangi parti olursa olsun, izlenen çizgi emperyalizme darbe vuruyor mu, Türk milli devletini güçlendiriyor mu?

Daha mı bağımlı oluyoruz yoksa tam bağımsızlığa doğru mu yürüyoruz?

Bugün görev budur!