Tarihi Mersin ne olacak?


Tarih : 5 Eylül 2018 Çarşamba 21:59

Bedir Solmaz’ın Kaleminden

Mersin neredeyse Toroslar’ın tepesine kadar betonla bezenirken, tarihi kent merkezi dökülüyor. 

Bu arada beton sevdalıları her fırsatta kentsel dönüşümden de dem vuruyorlar! 

Mersin’de çağdaş anlamda kentsel dönüşümün yaşama geçirilemeyeceğinin her fırsatta altını çizerim; çünkü sosyal belediyeciliğin rafa kaldırılmasına paralel ilgili kurumlarda egemen olan siyasi ve ekonomik eksenli rant anlayışı, doğal olarak kentin şekillenmesine de yansıyor!   

Bu gerçeği çalışma yaşamımın yaklaşık 25 yılını geçirdiğim belediye çatısı altında yakından gözlemledim; burada örneklerini vermeyi gerekli görmediğim bazı uygulamalar, olumlu da olsa salt siyasi nedenlerle işbaşına gelen başkanlarca sil baştan değiştirmiştir. Yani seçilen her başkan, kent gerçekleri yerine sözde hizmetlere kendi görüşünün çıkarı doğrultusunda yön verme yolunu seçiyor! Sözü kentsel dönüşümden açtığımızdan diğer konuları bir kenara bırakıp Mersin’in çarpık yapılaşmasının irdelenmesinin daha yararlı olacağı kanısındayım. İsterseniz önce kentin yapı stokundan başlayalım:  Yapılanması çağdaş şehircilik ölçütlerine göre planlanamayan Mersin’de, bir fotoğrafa karesinde 3 kuşak yapıyı görmek mümkün. 4 kuşaktan oluşan Mersin’in yapılarının büyük çoğunluğu bilimsel ve teknik verilere göre korozyon tehdidi altında bulunuyor! 

Gelişmek yerine, çarpık kentleşme ve plansız yapılaşmayla hacmi büyüyen Mersin’in mimariye dönük yaşamsal sorunları, belediyeler arasında yaşanan yetki tartışmalarıyla bir anlamda ertelenirken, özellikle kent merkezindeki binalarının büyük bir bölümü kullanım ömürlerini doldurmuş konumdalar! 

Kayıtlara göre yaklaşık 150 yıllık geçmişe sahip Mersin’de, 1. kuşak olarak değerlendirilen 1900’ün başlarında vücut bulan yapıların birçoğu yıkılmış olup, tek tük kalanlar ise sit kapsamına alınsa da büyük ölçüde kaderlerine terk edilmiş durumdadırlar! 

1940’lı yıllarda inşa edilen 2. kuşak yapılar ise sınırlı sayıda örneğin dışında, 1970’li yıllarda başlayan yapsat furyasıyla nerdeyse tamamen ortadan kalkarken, kalanlar ise günümüzde harabeye dönüşmüşlerdir. 3. kuşak yapılarsa kentte 1970’li yıllarda tohumlanan apartman kültürüne paralel Mersin’i çarpık fiziki değişikliğe uğratan, kar esasına dayalı yapsatçılık ürünü 40 yaşını doldurmuş binalardır. 4. Kuşak yapılar ise, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrası yapılan düzenlemeler doğrultusunda inşa edilen binaları kapsar; güncel örnekleri büyük ölçüde Yenişehir’de yer almaktadır. Kentteki yapılar, İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan tespitlere göre büyük risk taşıyor! 

Normal koşullarda risksiz gibi görünen binaların, beton ve donatı demirlerinin zaman içinde korozyona uğramaları eşyanın tabiatı gereği olup depremlerdeki yıkım ve hasarların ana nedenidir.   Gelişmiş ülkelerde asrı deviren betonarme binalar Türkiye’de ortalama 40-70 yıl arasında ömre sahip! 

1970’li yılların yapsatçı anlayışı göz önüne alındığında yüz binlerce insanın barındığı binaların denetlenerek güçlendirmeye tabi tutulmaları gerekse de, belediyelerin anılan yönde hiçbir çalışmasının bulunduğu söylenemez!   

Belediyelerin önceliği bol bol beton döküp verimli tarım alanlarını rant odaklı yapılaşmaya açmak! 

Yapılar eskimiş, tarihi Mersin yok oluyormuş umurlarında değil!


Etiketler :




Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!
 



ANASAYFA
HABER ARŞİVİ


KÜNYE


İLETİŞİM
MASAÜSTÜ GÖRÜNÜM

demokratmersin.com © Copyright 2007-2025 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden
yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA