Pek çoğumuz işin hâlâ farkında değiliz.

Özellikle yerel seçimler nedeni ile gözlerimizi, kulaklarımızı kapadık, dünyada olan biten olaylara karşı.

Doğu Akdeniz kaynıyor, Suriye ve bölgede ne olup bitiyor görmüyoruz, seçimin kaderini siyasi partilerden çok daha fazla etkileyen biber patlıcan fiyatları uçup gidiyor, üretim dibe vuruyor, işsizlik tavan yapıyor, ama biz seçimlerde bile sadece alınacak oyu etkileyecek pahalılıktan söz edip bu gidişatın nedenleri ve bu hayatî sorunun çözüm yollarını, kısacası geleceğimizi tartışmıyoruz.

ABD, İTALYA, FRANSA vb ülkeler, "24 Nisan Soykırımı Anma Günü" ilanı için Türkiye ve Türk Milleti'ni tahkir eden, yalana dayanan kararlar çıkartıyor, hiç bir parti görmüyor, duymuyor, bu baskı ve tehdit karşısında ciddi bir eylem planı yapmak için bir adım bile atmıyor.

Afyon mu çektik biz? Ne oluyor bize?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi, "Ermeni Soykırımı" hakkında son kararını verdiği, bir soykırımdan söz edilemeyeceğini kararına koyduğu halde, başta ABD olmak üzere bazı Batı ülkeleri neden hâlâ her yıl, 24 Nisanlarda bu oyunu tezgâha koyarlar?

Yukarıda girişte belirttiğim gibi, biz durumun ciddiyetini iktidar ve muhalefet olarak kavramış değiliz.

Öncelikle bugün kavramamız gereken "tek dişi kalmış medeniyeti" temsil eden sömürücü Batı, dostumuz, müttefikimiz değildir.

Bu çiyanlar, Türk'e düşmandır her şeyden önce.

100 yıl önceki Çanakkale başta olmak üzere ve daha öncekileri de dâhil, yedikleri darbeleri unutamıyorlar. Özellikle anti-empertalist kurtuluş savaşı sonrasında mazlum milletlerin büyük öncüsü Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde kurduğumuz devrimci, halkçı devletimiz, emperyalistler için bir hayalet gibi dünyanın üzerinde dolaşırken, yer yüzünde özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını kazanmak isteyen mazlum milletlere yol gösterirken bize dost olmaları büyük yanılgı olurdu.

BATI emperyalizmi, ABD öncülüğünde ülkemizi 1940'lı yıllardan bu yana zincirlemeye, pençemizi kırmaya çalışmaktadır.

Bunun için her yol mübahtır.

BATI'nın bugün asıl amacı, soykırım dahil, ekonomik, askeri, kültürel vb baskılarla yıldırıp fiilen olmasa bile ruhen, kültürel olarak liberalizmin değirmeninde öğütüp Attila İLHAN'ın söylediği gibi bu topraklardan uzaklaştırmak, kovmaktır, beceremezlerse bizi mankurtlaştırmaktır. Kimliksiz, kişiliksiz bir topluluk haline dönüştürmektir.

"Ermeni Soykırımı" yalanı ile bizim boynumuzu bükmek, başımızı eğmek istiyorlar.

Fırsatını bulduklarında bununla da yetinmeyecekler, hukuk dışı hukukları (!) ile, daha geçen gün Golan Tepelerini Suriye'den alıp İsrail'e verdikleri, seçilmiş Maduro'nun yerine yedek bir milletvekilini Venezuela'ya başkan yaptıkları gibi, elimizde ne varsa, 3 T diye ifade ettikleri Tanıma, Toprak ve Tazminat adı altında bizi köleliğe mahkûm edecekler sözümü ona.

Bu duruma teslim mi olacağız?

Yoksa sadece "Ermeni Soykırımı" yalanına değil, ülkemize karşı giriştikleri bütün oyunu görüp 1919 yılında olduğu gibi bu sürece devrimci bir tutumla müdahale mi edeceğiz?

Türk Milleti olarak yapacağımız tek şey budur:

Öncelikle Türk Milleti olarak kendimize güvenmek,

Milli bütün değerlerimize, vatan anamıza sımsıkı sarılmak,

"Ermeni Soykırımı" yalanlarının ve bize karşı düşmanlığın merkezi olan Emperyalizme karşı ekonomik, kültürel vb bakımlardan direnmek,

Milli Türk Devleti'ni göz bebeğimiz gibi korumak, güçlendirmek zorundayız.

Millet olarak haramilere karşı aynı gemide olduğumuzu bilmek, birleşmek zorundayız.

Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmak için muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.