Fethi Çevikaslan’a çok şey borçluyum


Tarih : 18 Kasım 2019 Pazartesi 12:36

Okan ÇALIŞKAN Yazdı

1982-2019

Tarihler yan yana gelince seri bir geçiş oluyor.
Yani şimdiki gibi, bu rakamları 1982-2019 diye okur geçeriz.
Herkesin kendine göre dönüm noktası olan başlangıç tarihi vardır.
Bunu çeşitlendirebilirsiniz.
Ama benim için 1982 senesi çok önemlidir.
Yedi kuşak ötemde bile gazeteci olan hiç bir ailem yoktur.
1982 yılı benim 10 yaşındayken ilk defa merhaba dediğim tipo döneminin en hızlı olduğu yerel gazete ile başladığım senedir.
İlkokul beş'e giderken Dumlupınar Hürriyet ilkokulunda sabahçıydım.
Öğlen sonu Eskiömerlide gezerken bir sokakta buldum kendimi.
Burada kasalar içinde gördüğüm parlak parlak metal şeylere bakmak için hiç bilmediğim bir dükkana girdim.
O şeylere bakıyordum. Neydi bunlar derken, benim boyumda ama dünya kadar yüreği olan o adam geldi yanıma.
Nedir bunlar diye sordum, oda bana ,
"hurufat" dedi.
Tek tek dizilir.
Bu kumpas, bu anterlent, bu kadrat, bu tekne, bu espas diye sıraladı durdu.
İlk defa gördüğüm şeyleri çok sevdim.
Hele o adam yokmu tam baba adamdı.
"Burada çalışabilirmiyim" dedim.
Gel bakalım dedi.
Sonra ilk adımı attım içeri.
Herkes bir şeylerin telaşı içindeydi.
Anlamıyordum ama büyük bir heyecan vardı.
O heyecanın baş aktörü O adamdı.
Herkese sevecen, herkese baba ama herkese emirler veriyordu.
O adam,
FETHİ ÇEVİKASLAN'DI..
Bir kaç ay sonra ilk sayısı çıkacak TARSUSUN SESİ Gazetesinin telaşıydı.
Bir yandan çocukları İlhan, Numan, Ertan, Tuncay harıl harıl dizgi yapıyor, diğer yandan o dönemin güzel adamları Ali Şanlı, Asaf Yenigün, Yakup Boncuk ve bir çok üstadım teleşa ortak oluyorlardı.
İlk sayı çıkmadan hergün tesisi temizliyor, yıkıyor, gazete makinelerini yağlıyordum.
İlk işim buydu.
Sonra gazete çıktı.
'Yazıyoooor" diye bağırmasamda çıkan gazeteyi şimdiki Eski Ankara yolu üzerindeki Izzet Dinç'in dükkanına oradan Ömer Sayar'a kadar dağıtıyorum.
Bittikten sonra matbaaya gelip o kasalardaki hurufatlardan oluşan harflerle mütettiplik yapıyordum.
Taki askere gittiğim 92 yılına kadar.
Bana en güzel meslek ahlakını öğreten o adama, yani BENİM İÇİN DEV olan dedem, ustam Fethi Çevikaslana çok şey borçluyum.
Hanımı Bedriye Nineme ve ailesine (hak edene) ne kadar dua etsem azdır.
Bugün hala aynı işi yapıyorum.
Hala onun gibiyim.
Yani o benim meşhur zeytin meselesi 1982 yılında Dedemin verdiği öğüdün bir göstergesidir.
"Aç kal ama eğilme" dediğini hiç unutmam.
O yüzden 100 gram siyah zeytinle yarım somunumu herkes konuşur ama eğildiğimi kimse konuşamaz hamdolsun konuşturmam.
Yani 1982-2019 derken kolay gelmedik.
93 sonrası mı onu da inşallah yarın yazmaya sizlerle paylaşmaya niyetim var.
Okumak isterseniz.
Ruhun şad olsun USTAM, DEDEM


Etiketler :




Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!
 



ANASAYFA
HABER ARŞİVİ


KÜNYE


İLETİŞİM
MASAÜSTÜ GÖRÜNÜM

demokratmersin.com © Copyright 2007-2025 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden
yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA