Ali Adalıoğlu

Mesele bitmiştir.
Dezenformasyon Yasası/ Sansür Yasası Meclisten geçti.
Bay Başkan böyle istiyor!
Bu saatten sonra mabadımızı da yırtsak boş!
Anayasa Mahkemesi’nden döner mi?
Bekleyip göreceğiz.
Ama, zor dostum zor hem de çok zor!
2. Abdülhamit dönemindeki gibi sansürle yaşamaya ya alışacağız, ya alışacağız!
Yoksa, ver elini kodes!
İçerde gün sayarız artık!
Gel tezkere gel, der gibi.
Gel özgürlük gel, diyeceğiz!
TBMM’de telefon kırmak da, pankart açmak da işe yaramadı.
Çoğunluk ellerinde sansürcülerin!
Emir yüksek yerden.
Dahası, Cuma hutbelerinde bile sansüre destek var.
Diyanet, “Müslüman gerek gerçek hayatta gerekse dijital mecralarda gıybet etmez, laf taşımaz, dedikodu yapmaz, yalan söylemez, iftira atmaz"diyor. Ama, eksik söylüyor.
Bir kişi ve Cumhur İttifakı üyeleri hariç, demeliydiler.
Utanmışlardır!
Tabi ki yüz varsa!
Duyduk ki, ABD’den de icazet almışlar.
AB’den de!
Kendileri itiraf ediyor.
AKP’li vekil Özdemir Mecliste, “Hem Avrupa Birliğinin bakış açısı hem Venedik Komisyonunun çalışmalarıyla ilgili burada konuşuldu ama şununbilinmesini istiyorum. Biz, Meclis kapanmadan önceki dönemde bu konuya ilgi duyan Amerikalı ilgililerle bu yasayı ve özellikle 29’uncu maddeyikonuştuk. Bu yaptığımız düzenleme birçok ülkeye örnek olacak. Dolayısıyla bunu merak ettikleri için bizimle görüşmek istediler. Biz de bu yasanıniçeriğini, özellikle 29'uncu maddeyi Amerikalılara anlattık. Onlar da "Bizim dezenformasyon yasamızla sizin yasanız birebir örtüşüyor" dediler,toplantıyı öyle bitirdik” diye konuştu.
Yalana bak!
Bizim Dezenformasyon Yasası ile ABD’nin Dezenformasyon Yasası bire bir örtüşüyormuş!
Ve ABD, “OKEY” demiş.
Mesele bitmiştir!
Bundan sonra dikkat!
Nur topu gibi bir Sansür/Dezenformasyon Yasamız olacak!
Aslında pisliklerini örtme yasası!
Zaten, benim ülkemde sansür hiç bitmedi ki!
Adam, muhalefetteyken “Sansüre hayır” der.
İktidara gelince, sansür uygular.
Hem de sansürün babasını!
Meslek yaşamımda buna çok tanık oldum.
Bu nedenle fazla umursamıyorum Sansür, pardon Dezenformasyon Yasası’nı!
Yandaş Medya düşünsün!
Gazeteci yaşamı boyunca sansürle karşı karşıyadır.
Çeşidi çoktur sansürün.
Patronların sansürü,
Belediye bakanlarının sansürü,
İş insanının sansürü,
Milletvekilinin sansürü, (fazla önemi harbiyesi yoktur).
Ve Gazetecinin Sansürü!
En tehlikelisi de budur!
Gasteci göbekten bağlandı mı, yandı gülüm keten helva!
Gerçekleri yazamaz!
Çünkü, beyni, yüreği göbeğinin esiri olmuştur!
İşte sansürün en tehlikelisi budur!
Diğerleri vız gelir/tırıs gider! 
Sözün ÖZÜ; 
2. Abdülhamit dönemindeki sansüre/baskıya karşın yazan gazetecileri unutmayalım!
Keza Demokrat Parti dönemini anımsayalım!
Olmadı 12 Eylül 1980 Askeri Darbe sonrasını.
Yaşınız yetmiyorsa Bay Başkan dönemini anımsayın yeter!
Yazan zaten yazıyor!
Yazmayanlar kabak gibi ortada!
Adına ne derseniz deyin. 
Ama Dezenformasyon, ama Sansür Yasası. 
Gerçek gazeteciler için fark etmez. 
Gazeteci bir yolunu bulur doğruları yazar! 
Sonu cezaevi olsa da! 

BAŞIN SAĞOLSUN TÜRKİYEM... 
Yine maden faciası. Amasra’daki maden faciasında 41 canımız yaşamını yitirdi. Her ne kadar bazıları bu işin fıtratında var dese de yalan! 
Hem de koskoca bir yalan! Önlem alma, işi Allah’a bırak. 
BAŞIN SAĞOLSUN TÜRKİYEM…