Esat Durak

Millet İttifakı çok güçlü bir kadro ile girdiği seçimde yüzde 50 barajını geçemedi.

Bay Kemal Cumhurbaşkanı olamadı.
Bir çok kişi ikinci turdan da umutsuz nedense.
Türk insanı olarak duygularımızın ne yazık ki bir standartı ve ortalaması yok.
Duygusal zekamız hep rasyonel zekamızın önünde .
Mevcut iktidar da toplumun bu zaafiyetini bilerek, atacağı her adımı bunun üzerine kurguluyor.
Akıllıca ..
Bu tarihi seçim üzerinden biraz daha açayım konuyu.
Cumhur ittifakı bu seçimin ilk turda bitemeyeceğinden son derece emin olarak sahaya çıktı. Yani deplasmanda alınacak puanın peşindeydi ve oyun stratejisini buna göre planladı . Rakibini yordu, hırpaladı, motivasyonunu düşürdü. Ve avantajlı bir skorla evine döndü.
Cumhur ittifakın masasında bir kaç ardışık plan duruyordu.
Mesela ilk turda kazanamasalar da meclisteki sandalyelere hakim olmayı başardılar. Bu ilk plan tuttu. Bunun devamında rakip seçmeni yormak , umutsuzluğa sevketmek, motivasyonlarını bozmak vardı .Yani rakiplerine kazanamayacakları duygusunu hakim kılmak. Bunu da şu ana kadar başarmış görünüyorlar.
Ayrıca rakibini iyi tanıyan Cumhur ittifakı, seçimin ikinci tura kalmasıyla birlikte zaten büyük tartışmaların gölgesinde Cumhurbaşkanı adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeniden tartışılacak hale getirmeyi planlıyordu.
Bu da oldu .
Kısacası Cumhur ittifakı bu psikolojik harbi elindeki materyallerle iyi yönetti ve aslında kendi kayıplarını rakibinin duygusal zekasının altına profesyonelce gizlemiş oldu.
Balkon konuşması ise bu psikolojik harbin "adam yine kazandı" ilizyonuydu.
Peki şimdi ne olacak ?
Bu ülkede sol bir liderin tek başına iktidara gelmesi olasılığı yok bunu biliyoruz.
Çünkü bu coğrafyanın seçim materyalleri din ve milliyet üzerine kurgulanmış durumda .
CHP'de bunu bilerek yola çıktı.
Ve Bay Kemal başından sonuna kadar bu strateji ile devam etti yoluna.
Ve yüzde 45 oy aldı.
Kusura bakmasın ama kimse Kemal Kılıçdaroğlu'na bu seçim terminolojisi ve şartlarında başarısız diyemez ve dememeli.
Çünkü Kılıçdaroğlu din ve milliyet üzerinde hareket eden ülke siyasetinde mezhep ve terör üzerinden suçlanmasına ya da anti propagandaya uğramasına rağmen yüzde 45 oy aldı.
Bunu bir kenara yazın ..
Yine bu ülkenin mevcut siyasal formasyonundan yola çıkacak olursak Millet İttifakı'nın Recep Tayyip Erdoğan'ı koltuğundan indirmesi için güçlü bir merkez sağa ihtiyacı olduğu gerçeğini de bir kez daha görmüş olduk.
Gördüğümüz kadarıyla Erdoğan'ın ve cumhur ittifakının oylarının erozyona uğraması için umut bağlanan ve Millet İttifakı'nın içinde yer alan merkez sağ unsurları bu seçime yeterince ağırlığını koyamadı. Özellikle ittifakın içinde merkez sağın liderliğine en yakın isim olan Meral Akşener'in terkettiği masada sadece bedeninin kalması sandıklara net bir şekilde yansıdı.
Birinci tur bu ahval ve şerait altında bitti 
Şimdi kartlar yeniden karılacak.
Millet İttifakı artık yeni bir söylem geliştirmek zorunda .
Ve bu söylem Cumhur ittifakının materyallerini etkisiz hale getirecek şeyleri olmalı.
Anlaşılan o ki ekonomik göstergeler, liyakatsız kadrolar, yaşanan felaketler seçmende yeterince karşılık bulmadı. Çünkü bu ülkenin seçmeninin önemli bir kısmı önüne gelen terör ve güvenlik sorununu , aç kalmaya tercih etti .
Millet İttifakı'nın, ölümle açlık arasına sıkıştırılmış seçmen kitlesine bu saatten sonra anlatacağı şey, kendilerinin ülkenin güvenliği ve terörizm açısından bir tehlike olmadığı ve 
üzerlerine yapıştırılmış kriminal algıyı bertaraf etmesi.
24 saatin bile seçimlerde çok uzun bir süre olduğunu varsaydığımızda 15 gün ciddi bir zaman dilimi.
Ve bu süreçte millet İttifakı'nın çok kritik bir hamle yapması gerekiyor. 
Bu da seçimin ikinci tura kalmasını sağlayan Ata İttifakı lideri Sinan Oğan'ın bu sofraya dahil olması.
Bu hamleyle millet ittifak içindeki milliyetçi taban genişleyecek, bu da ittifak üzerine kurgulanan terörizm ve güvenlik endişesinin minimize olmasını sağlayacak. Böylece Cumhur İttifakının elindeki tek ve en güçlü materyalin, bu konuda kuşkuları olan seçmen kitlesi üzerindeki etkisi de azalacak .
Müsaadeniz olursa, bir anektod ile bitireyim yazımı.
Yıl 1988.
Galatasaray Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda mücadele eder ve İsviçre'nin Nechautel Xamax takımıyla ilk turda deplasmanda karşılaşır.
3-0 mağlup döner Türkiye'ye Aslan .
Herkes umutsuzdur.
Bir kişi dışında .
O da Teknik Direktör Mustafa Denizli'dir
Bir muhabir mikrofon uzatır ona maçtan önce .
Galatasaray'ın tur şansını sorar.
Denizli tereddüt etmeden
"Yüzde 51" der .
Ve Galatasaray 5-0 kazanır o maçı.
Sonra sahaya atılan bozuk paralar yüzünden UEFA iptaline karar verir maçın.
Sonra Türkiye seferber olur ve karar UEFA dan geri döner.
Galatasaraylısı, Fenerlisi, Beşiktaşlısı tek vücut olur.
Galatasaray hem sahada hem masada kazanır o maçı .
O günden sonra Galatasaray Avrupa Fatihi, Mustafa Denizli ise yüzde 51 olarak anılır.
Bu da benden umutsuz seçmene gelsin.