10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı  10:00  BAŞKAN SEÇER MUT HALKIYLA BULUŞTU  09:55  BAŞKAN ÖZYIĞIT, “BALıK PAZARı SAYıSıNı ARTTıRACAĞıZ”  09:39  CEZAEVI AVUKAT GÖRÜŞME ODASıNDA YENILEME BAŞLADı  09:35  AVUKATLARA ‘SEÇIM VE SANDıK GÜVENLIĞI EĞITIMI’ VERILDI  09:32  81 BARO: CINSEL ISTISMARA HEP BIRLIKTE DUR DIYELIM 
Bugün 19 Mayıs! | DEMOKRAT MERSİN GAZETESİ
image
Av.İzzet ULUDAĞ

Bugün 19 Mayıs!

19 MAYIS 1981 TARİHİNDE, HACIBEKTAŞ HALKINA 12 EYLÜL 1980 DARBESİ SONRASINDA YAPTIĞIM KONUŞMA. BUGÜNE IŞIK TUTMASI DİLEĞİYLE PAYLAŞIYORUM.

ATATÜRK’Ü NEDEN ANIYORUZ?

Bugün 19 Mayıs!

Bugün Anadolu halkının yetiştirdiği en büyük insanın Atatürk’ün doğum günüdür.
Bugün yalnız Atatürk doğmamıştır. Bugün koca bir millet, istilalar ve düşman çizmeleri altında inleyen, Atatürk’ün dediği gibi “… Altı asırdan bu yana cepheden bu cepheye Osmanlı tasallutu altında ezilen, karanlıklar içinde çırpınan bir milletin" doğum günüdür. Kutlu olsun!
Gün 19 Mayıs, Yıl 1981. 
Atatürk’ün doğumunun 100. Yıl dönümü. 
Bu yüzüncü yıl dönümünü yüreğimizden gelen coşkuyla kutluyoruz. 
Yalnız biz mi kutluyoruz arkadaşlar?
Atatürk’ün bu yüzüncü doğum yılını ezilen bütün milletler, ayakta kalmak için kendi güçlerine dayanma mücadelesi veren bütün yoksul devletler kutlamaktadır. 
Bütün dünyaya kutlu olsun! 
Atatürk’ün yüzüncü doğum yılını bütün dünyanın kutladığını söylerken abartmıyorum. 
Çünkü Atatürk yalnız kendi milletine değil, bağımsızlık ve kurtuluş için ayağa kalkan ve mücadele eden bütün milletlere güveniyordu. Yüreği onlar için de atıyordu. Atatürk’ün açtığı bağımsızlıkçı yoldan, o günden bu yana onlarca ulus geçti, emperyalist boyunduruktan kurtuldu ve bağımsız devletlerini kurdular. 
Atatürk, Anadolu’da pek kibirlenen, kendilerini dünyanın hâkimi sanan kabadayı devletleri yenmekle, onları zayıflattı. Bağımsızlıkları için mücadele eden devletler Atatürk’ün ve Anadolu halkının zayıflattığı bu büyük devletler karşısında daha kolay zaferler kazandılar. 
Bu da Atatürk’ün dünyanın ezilen milletlerine yaptığı yardımlardan biridir. 
İşte bu yüzden onlar Atatürk’ü kendi milli kahramanları gibi anmaktadırlar. Anmakla da kalmıyorlar. Bağımsızlık savaşlarında Atatürk o kadar derin izler bırakmıştır ki bağımsızlık için ölen Afganlının, Cezayirlinin göğüs cebinden Atatürk resmi çıkmaktadır. Atatürk işte bu kadar ruhlarına sinmiştir onların. Artık Atatürk onlar için de bağımsız ve alnı açık yaşamanın bir sembolüdür. 
İşte dünya Atatürk’ü bunun için anıyor.
ATATÜRK’Ü NEDEN ANIYORUZ?
Bazıları –ki bunların çok az sayıda olduğunu biliyoruz-, Atatürk’ün abartıldığını sanmaktadırlar. Hatta bazıları, milletin Atatürk’ü emirle anmaya zorlandığını söyleyecek kadar küstahlaşmaktadır. 
Hayır arkadaşlar!
Atatürk’ü anmak bir emir değil, gönül meselesidir. Hatta şunu açıkça söyleyeyim; Atatürk’ü halkımızın anmasına emirle bile kimse mani olamaz. Çünkü Atatürk, bütün hayatıyla, mücadelesiyle, Türkiye’mizde gerçekleştirdiği, bu7gün hepimizin içinde yaşadığımız yeniliklerle bütün canlılığıyla aramızda bulunmaktadır. O, aldığımız özgür ve bağımsız nefeste vardır. O, içtiğimiz suda vardır, okuduğumuz, dirsek çürüttüğümüz, geleceğimizi yarattığımız okulda, oturduğumuz sırada yanı başımızdadır. O, rengiyle, kokusuyla hayatımıza o kadar yerleşmiştir ki hiç kimse bu yeri asla ortadan kaldıramaz. Bugün yeni olan, güzel olan, doğru olan ne varsa Türkiye’de hepsi O’nun eseridir. Kim Türkiye’yi 65 yıl, 100 yıl geriye götürüp bize Atatürk’ü unutturabilir? 
İşte bu olanaksızdır!
Arkadaşlar, Atatürk’ü heves olsun, dostlar alış verişte görsün diye anmıyoruz. 
Atatürk’ü bugün ülkemizin içinde bulunduğu sorunları anlamak, çözmek ve O’nun deyişiyle “çağdaş uygarlık düzeyine” çıkmanın ” ve “istiklal-i tam Türkiye’yi ve cumhuriyeti muhafaza” etmenin yollarını öğrenmek için anıyoruz. 
Bazıları, sarı saçından, mavi gözlerinden daha çok söz eder oldu. Bazıları, O’nu yakışıklı, karizmatik bir artist gibi görmeye ve göstermeye çalıştılar ve hala çalışıyorlar. 
Bunlar, Atatürk’ü hiç tanımamışlardır, asla anlamamış ya da anlamak istememişlerdir. Çünkü Atatürk diyor ki: “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir. Cumhuriyeti ve onun gereklerini yüksek sesle anlatınız. Bunu yüreklere yerleştirmek için elverişli olan hiçbir durumu kaçırmayınız.” 
Atatürk, sadece sarı saçları ve mavi gözleriyle tanıtılacak bir insan değildir. 
O, sarı saçlarını, mavi gözlerini ve hatta milleti için feda etmekten asla kaçınmayacağı tüm bedenini umursamazdı. Bu nedenle de “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır.” demiştir. 
O, tarihe yön verendir. Hayatı tüm zorluklara karşın yeniden kurandır. Türk Milleti’nin mak’us talihini değiştirendir. Zorluklara boyun eğmeyen, üzerine cesaretle giden bir önderdir.
Atatürk, biliyordu ki “İdare-i maslahatçılar esaslı inkılap yapamaz”dı. 
O, mazlum milletler dünyasına ışık tutacak, yol gösterecek büyük devrimler peşindeydi. 
Her şeyden önce Atatürk, Türk Milleti’ne güveniyordu. Halkın kahredici gücünü biliyordu ve diyordu ki “Milli egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar yok olur. Ulusların tutsaklığı üzerine kurulmuş kurumlar her yanda yıkılmaya mahkûmdurlar.” 
Atatürk, güzel yurdumuzu işgal eden büyük devletlerin “milletin ruhunu zapt edemeyeceklerini” çok iyi biliyordu. Milletin azim ve iradesine güveniyordu. Bütün zorlukları, millete dayanarak alt edebileceğini anlamıştı. 
İşte Atatürk’ü o kara günlerde diğer komutanlardan ve aydınlardan ayıran en büyük özelliği buydu: Millete, sadece millete güvenmek ve dayanmak…
Atatürk, padişahın kendisine sunduğu bütün nimetleri elinin tersiyle itti. Çünkü o kişisel nimetler, yurdun istilasına, işgaline ve halkın gözyaşlarına göz yummasının bedeli olacaktı. O, kaderini halkın kaderi ile birleştirdi. Sırmalı apoletli, bir çocukken sevmeyi öğrendiği asker elbisesini çıkardı ve en çok sevdiği milletinin sinesine döndü.
İsteseydi o günlerde pek çoklarının yaptığı gibi padişah saraylarında “damat” payesi ile çok rahat yaşayabilirdi. Ama O, millet fakr u zaruret içindeyken, ordular terhis edilmiş, vatanın tersanelerine girilmişken, yurdun her karış toprağı emperyalistler tarafından işgal edilmeye başlanmışken, işgalci güçlerle işbirliği yapan bir sarayda “damat” sıfatı ile oturabilir miydi? 
Oturmadı. 
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında Osmanlı devletinin enkazıyla karşılaştı. 
Enkazdan korkmadı. 
Enkazın altında kalmaktan çekinmedi, korkmadı, asla yakınmadı. Zor günlerde hemen işin başına geçmekte tereddüt etmedi. 
O, herkesten farklı olarak, o gün bu enkazın altından genç bir Türkiye’nin, dinç bir Türkiye’nin filizlenmekte olduğunu gördü.
Çünkü O’nda bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesi verecek devrimci bir ruh vardı. Hem enkaza ve hem de emperyalist istilacılara karşı bütün milleti birleştirecek engin bir cesareti ve doğru bir siyasi öngörüsü vardı. 
Atatürk, bu yıkıntıya boyun eğmedi. Zorluklar karşısında korkuya kapılmadı. Manda ve himayeyi kabul etmedi. 
Çünkü arkasında dayanabileceği koca bir Türk Milleti vardı. O, yalnız “milletin cömertliğine, yalnız milletin sevgisine, yalnız milletin yiğitliğine” güveniyordu. O, milletinin bitmez tükenmez “yaratıcı, uyarıcı kaynağından feyz” alıyordu. O, milletine güvendi, güçlü rüzgarını arkasına aldı ve ilerledi.
Atatürk, bu planları yaparken sözüm ona bazı aydınlar manda ve himaye peşinde koşuyorlar, kimi İngiliz koruyuculuğuna ve kimi de Amerikan himayesine sığınmak gerektiğini söylüyorlardı. 
Maalesef bu gün de hala bu kafayı taşıyanlar mevcuttur. Bazıları bugün de “Biz adam olmayız” “Bizi şu veya bu devlet kurtarır” diyorlar. 
Bu zavallılar, geçmişte fena yanıldılar, bugün de yanılacaklardır. 
Atatürk’ün dediği gibi “Milleti ancak milletin azim ve kararı kurtarır.” 
İşte Atatürk, bunun için büyüktür.
En zor ve içinden çıkılmaz olduğu düşünülen koşullarda bile halka güvendiği, dayandığı için!
O’nu bu yüzden anıyoruz! 
Arkadaşlar, Atatürk zorluğun üzerine hiç çekinmeden yürüdü. Hiç hayale kapılmadı. Zorlukların büyük olduğunu tespit etti. Bu durumda zorlukları ve istilacıları ancak milletin bütününü arkasına alarak alt edebilirdi. 
Bu yüzden de Atatürk, dostu düşmanı doğru tespit etmeye çalıştı. Dostu düşmanı birbirine karıştırmadı. İşgalciye kurşun atacak herkesi bu cephede birleştirmeye girişti. Kendisi gibi düşünsün düşünmesin…
O, bu yolda çok akıllı bir siyaset izledi. Düşmanı daraltmaya, kendi içinde parçalamaya ve birbirine düşürmeye çalıştı. İngilizleri Fransızlara; İtalyanları İngilizlere düşürdü. 
Bununla da yetinmedi. 
O günün meselesi emperyalizmi güzel yurdumuzun topraklarından atmaktı. İşgalciler güçlüydü, biliyordu. Bu nedenle de öncelikle milletin birleşmesine, birliğine ihtiyaç vardı. Çünkü büyük zorluklar, büyük güçler de ancak büyük güçlerle yenilebilirdi. 
Atatürk, herkesi birleştirdi. Hacısını, hocasını; işçisini köylüsünü; tüccarını fabrikatörünü; subayını memurunu; gencini yaşlısını; kadınını erkeğini; Doğulusunu Batılısını; Kuzeylisini Güneylisini ,, kısacası herkesi düşmanı bir an önce yurttan atmak için birleştirdi. 
Atatürk’ün siyasetine bakın arkadaşlar, büyüklüğüne bakın!
Atatürk, sevgili yurdumuzu düşman çizmesinden kurtarmak için herkesle birleşti. Kendisinden çok farklı düşünenlerle, muhalifleriyle bile çalıştı. Muhalifleri, toplanan kongrelerde, mecliste her istediklerini söyleyebildiler. Devlet yönetiminde etkin görevler aldılar. İşte Atatürk’ün demokrasi anlayışı! İşte Atatürk’ün büyük devlet adamlığı! 
Arkadaşlar, 12 Eylül öncesi günleri hatırlarsak, kargaşa ve anarşiyi; bölünme ve düşmanlığı hatırlarsak, siyasi hayatta farklı düşünce ve terlerde olanlara bazılarının hayat hakkı tanımadığı gerçeğini hatırlarsak O’nun o çok çetin şartlarda her düşünceden ve inançtan insanı birleştirebilmesinin büyüklüğü çok daha kolay anlaşılır. 
Hacıbektaşlılar, Atatürk, millete güvendi, ona dayandı. Her zaman her şart altında halkın düşüncesini almaktan geri durmadı. Sevgili yurdumuz düşman çizmeleri altında acı çeker inlerken Samsun’a çıktıktan sonra ayağının tozuyla kongreler toplamaya girişti. Oralarda milletin sesini dinledi. Şartlar ne kadar kötü olursa o9lsun halkın oyuna, görüşüne önem verdi. Zaten halkı8 da birleştiren Atatürk’ün bu birleşici ve birleştirici tutumuydu. Kongrelerden hemen sonra Ankara’da Meclis’i açtı. Top sesleri Ankara’dan durulmaya başladığında bile TBMM, ülke meselelerini tartışıyordu. 
İşte Atatürk’ü bu geniş hoş görüsü ve demokrasi anlayışı içinde olduğu için anıyoruz.
İşte Atatürk’ü, bölücü değil birleştirici olduğu için, milletin bugün de sorunlarını çözmek için birleşmeye ihtiyacımız olduğu için anıyoruz. 
Atatürk, Türk Milleti’nin yetiştirdiği en büyük devrimcidir. 
Bugün şu bastığımız toprak üzerinde, okulumuzda, bilim hayatımızda, hukuk hayatımızda kısaca her şeyde O’nun imzası vardır. 
O, yıkılan bir devletin içinden genç, diri bir Türkiye yaratmıştır. 
O, emperyalist devletlerin işgali altında inleyen mazlum bir milletten alnı açık, başı dik bir millet, bağımsız bir devlet yaratmıştır.
Arkadaşlar, bağımsızlığın kıymetini belki de sadece bağımsız yaşayamayanlar çok daha iyi anlar. Bugün hala dünya üzerinde, kendi topraklarında bağımsız devletlerinin bayraklarının dalgalanması için ölümü göze alan kardeş milletler bulunmaktadır. 
İşte Afrika’da, Asya’da bağımsızlık için ayağa kalkan milletler! 
Biz siyasi bağımsızlığımıza Kurtuluş Savaşı’nın ateşi içinde Atatürk’ün önderliğinde kavuştuk. 
Bugün bağımsız Türkiye Devleti’nin ay yıldızlı bayrağı, dağlardan kopup gelen rüzgâr önünde özgürce dalgalanmaktadır. Kurtuluş Savaşı’mızın türkülerini terennüm eden İstiklal Marşımız bu topraklarda özgürce söylenmektedir. Kurtuluş Savaşı’mız olmasaydı ne bayrağımız olurdu ne de bir milli marşımız. Bu topraklarda ancak zorba ve işgalci devletlerin bayrağı dalgalanırdı arkadaşlar! 
Bazıları hala bu durumun kıymetini ve ne anlama geldiğini maalesef anlamıyorlar. 
Yakın geçmişte bazıları bayrağımıza ve İstiklal marşımıza saygısızca davranmışlardı. Bunlar hangi bayrağın dalgalanmasını istemektedirler? 
Atatürk’ün gençliğe emanet ettiği bağımsız cumhuriyeti, bayrağı ve marşımızı göz bebeğimiz gibi korumalıyız. Bağımsızlık, bizim karakterimizdir!
İşte Atatürk’ü bu nedenle anıyoruz: Bize bağımsız bir ülke bıraktığı için.
Arkadaşlar, yurdumuzu Ortadoğu ülkeleriyle, Pakistan’la, İran’la diğer İslam ülkeleriyle şöyle bir karşılaştırın.
Türkiye, hem kültürel bakımından, hem ekonomik ve hem de sosyal gelişme bakımından bunların hepsinden daha ileridedir. Irak ve İran hala şeriatı tartışıyor. Hatta şeriat oralarda iktidardadır. İnsanlar, oralarda meydanlarda falakaya çekiliyor, hem de yasalara uygun olarak. 
Türkiye’mizde yasal olarak hiç kimse falakaya yatırılamaz.
Bunlar az buz gelişmeler değildir. Bunların hepsi Atatürk’ün eseridir. 
Size şöyle bir bakıyorum; kadınlı erkekli toplanmışsınız. Kadınların hukuki ve medeni hakları eskiyle kıyaslanmayacak kadar fazladır. Kadınlar artık evlerinden kolayca kapı dışarı edilemiyorlar. Kimse yasal olarak 4 kadınla evlenemiyor. Kadınlar, seçip seçilebiliyorlar, istedikleri kadar okuyabiliyorlar.
Okuma oranı 1920’lere göre kıyaslanamayacak kadar yükselmiştir. O zamanlar, sadece imkânı olanlar ve güçlükle okuyabiliyorlardı. 
Atatürk’ün büyüklüğünü ve yaptıklarının değerini anlamak için yurdumuzdaki gelişmeleri siz, ABD ve Avrupa ile değil 60 yıl önceki geçmişimizle karşılaştırın. 
Atatürk, her alanda cehaleti, gericiliği, yobazlığı kaldırdı. Onlarla mücadele etti. 
O, Türkiye’nin her yönden gelişmesinin önündeki en büyük engel olan, yurdumuz işgal altındayken düşmanla işbirliği yapmaktan zerre kadar utanmayan ve çekinmeyen padişahlığa son verdi. “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” diyerek cumhuriyeti kurdu, halifeliği kaldırdı. İnanç farklılıkları içinde parçalanmış bir toplumu Laiklik ile birleştirmeye koyuldu. 
Bunlar az şeyler midir? 
İşte Atatürk’ü bunlar için her zaman anmalıyız!
Atatürk’ü en çok içinde yaşadığımız bu günleri anlamak için anmalıyız!
Bugün yurdumuzun olsun, bölgemizin olsun sorunlarımız her zamankinden daha fazladır. Şöyle bir etrafımıza bakalım! Ülkeler birbirleriyle savaşıyor. Dünyanın üzerindeki kara bulutlar, bölgemizde yoğunlaşmaktadır. 
Atatürk, gerçekçiydi. Biz de gerçekçi olmak zorundayız. 
Yukarıda bölgemizin durumunu söyledim. Bu durum nereye varacak? 
İşte bunlara Atatürk gibi gerçekçi ve cesur bir yaklaşım gerekmektedir. 
Arkadaşlar, Kurtuluş Savaşı’ndaki günlerde olduğu gibi dünya üzerinde hala kendilerini dünyanın efendisi olmaya layık gören ve zanneden büyük devletler var. Bunlar, yoksul devletlerin kendi öz kaynaklarına dayanmasını, kendi öz güçlerini seferber edip ayağa kalkıp gelişmelerini asla istemiyorlar. Bu şartlarda yaşıyoruz. Bugün bağımsızlığımızı her zamankinden daha fazla korumak zorundayız. Bağımsızlığımızı göz bebeğimiz gibi her şeyden sakınmalıyız. 
Bağımsızlığımızı muhafaza etmekte siz gençliğe büyük görevler düşmektedir. Zaten Türk istiklali ve cumhuriyetimiz sizlere emanet edilmiştir. 
Hacıbektaşlı gençler, işte bu nedenlerle bölünmeyin, birleşin! Türkiye’nin bağımsızlığına düşkün dinamik bütün gençliğiyle birleşin! Bağımsızlığımıza göz diken zorbalara karşı, kendini dünyanın kabadayısı sanan büyük devletlere karşı yurdumuzu çelikten kollarınızla kuşatın ve kollayın!
Bağımsızlığı Atatürk gibi, karakteriniz bilin! Toz kondurmayın!
Cumhuriyeti koruyun! En küçük bir tehlikede ölümü dahi göze almaktan çekinmeyin!
Atatürk gibi, bu mücadelede millete güvenin, sadece ona dayanın! 
Böyle yaparsanız karşılaştığınız güçlükler ne kadar büyük olursa olsun mutlaka alt edeceksiniz. 
Atatürk gibi, büyük zorlukları yenmek için ihtiyacımız olan milletin birliği için çalışın! Bölmelerine sessiz kalmayın!
Çalışkan olun!
Atatürk’ün yarım bıraktığı işleri sizler tamamlayacaksınız
ATATÜRK’ÜN 100. DOĞUM YILI BÜTÜN TÜRKİYE’YE, BÜTÜN DÜNYAYA KUTLU OLSU!

19 MAYIS 1981 – HACIBEKTAŞ

 

 

 Yazı Tarihi : 19.5.2017 18:04:51 | E-Mail : iuludag@ttmail.com
 


 
  YAZARIN ARŞİVİ
 


 
  YORUMLAR
 
Adınız Soyadınız :

Yorumunuz          :

Güvenlik Kodu     : Güvenlik Kodu
Kod                        :

 



 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA