Benim ki bir alışkanlık, sanırım yaşlanmaya bağlı bir alışkanlık işte! Belirli yaşa erişince günlük koşuşturmalar azalarak sakin bir yaşama başlayınca insanın uyku gereksinimi de azalıyor. Bu nedenle de erken uyanıyor yaşlılar.
Bendeniz yukarıda arz ettiğim biyolojik gerekçe uyarınca sabah ezanı ile birlikte uyanırım. İşimiz henüz bitmedi ise de yaş yetmişe yaklaştı, bundandır erken uyanmalar!
İlk işim, bilgisayarı açarak ulusal ve yerel basın organlarını ziyaret etmektir benim. Bu sabah aynen yaptığım gibi.
Bazen güzel haberleri okumak ve bilgilenmek istesem de son demlerin gelişmesi bu keyfimi kırıp geçiriyor. Özellikle şehit haberleri canımı yakıyor dersem yeridir.
Bu sabah ise değerli öğretim üyesi ve vergi uzmanı Prof. Dr. Şükrü Kızılot yeni yazısı ile aklımı karıştırdı. Sayın Kızılot, 2013 yılında vergilerin ve mali cezaların artacağını yazmış yeni makalesinde. Buyur buradan yak!
Değerli Hocamız, 2013 yılı vergilerini saptarken, 2012 yılı Ekim ayının enflasyon oranlarının dikkate alınacağını ve Ekim ayı ÜFE artışlarının yeni yılın vergilerine yapılacak artışa model olacağını bildiriyor. Hem bütçe açığını kapatmak ve hem de gelecek yerel seçimler için kullanılacak paraları sağlamak için bu durum öngörülüyor sanırım.
Buna göre; 2013 yılında ÖTV ve KDV oranları artıyor, % 19 oluyor!
Motorlu Taşıtlar Vergisi % 8, Emlak Vergisi % 4, harçlar % 8, Damga Vergisi ve Çevre ile Temizlik Vergisi % 8 artacak imiş!
Fiş ve fatura kesmeme, Trafik cezaları, Konut kira gelirleri gelir vergisi endeksleri, Usulsüzlük v.b. ceza rakamları da artıyor bu arada.
Alkollü içeceklerin ÖTV’si % 21, tütün mamullerinin ki ise % 16!
Yani; emekli, memur ve işçiler gibi sabit ve dar gelirli olanlarımızın gözü aydın 2013 yılında!
Devletimizin bütçesinin durumun vaziyeti (!) aynen Sümbülzade Vehbi Efendi’nin aşağıda sunacağım dizelerine benziyor anlayacağınız;
“El açar olmasa dahi muhtaç / Karnı tok olsa dahi gözleri aç!”
Sabahın mahmurluğunu beni kırbaçlar gibi bir makale dayağı ile kendime getiren değerli Şükrü Kızılot Hoca’ya şükranlarımla atlatırken, aklıma çok bilinen bir bütçe dengeleme fıkrası geliverdi. Bilmeyenler olabilir diye anımsatmak isterim.
Ülkenin birisin de, ki belki de Patagonya’dır, devlet bütçesi açık vermekte imiş. Dönemin yetkilileri Sultan’a koşmuşlar ve sıkıntılarını anlatmışlar. Sultan, kafasını kaşımış ve kısaca düşünerek emir vermiş;
“Ana köprünün başına bir vergi tahsildarı koyun ve köprüden geçenlerden bir akçe vergi alsın!”
Öyle yapmış yetkililer. Ancak kısa süre sonra bu ek gelirin bütçe açığını kapatmak için yeterli olamayacağı anlaşılınca, tekrar huzura çıkıp gerdan kırmışlar. Onları dinleyen Sultan, yeniden düşünür gibi yaparak yeni bir emir vermiş;
“Köprünün çıkışına da bir vergi tahsildarı dikin, köprüden çıkanlardan da bir akçe vergi alsın!”
Öyle yapmış yetkililer. Köprüye girenden bir akçe, çıkandan da bir akçe derken, halkın bazı kesiminden mırıldanmalar geldiğini Sultan’a bildirmiş yetkililer. Koyduğu vergileri öderken mırıldanarak yakınmaya başlayan ahalinin durumuna kızan Sultan, kısa bir düşünce gösterisi sonrası yeni bir emir buyurmuş;
“Köprünün ortasına da bizim muhafızların güçlü ve babayiğit olanlarından birkaç kişi koyun, şikâyet edenleri becersinler!”
Öyle yapmış yetkililer emir uyarınca! Ancak, kısa süre sonra ahalinin yakınma niyetli mırıldanmalarının sesi yükselmiş ve bağırış ve de çağırışlar saraya kadar gelir olmuş. Yetkililer durumu Sultan’a arz etmişler. Dinlemiş Sultan kulağına gelen bağrışma ve haykırışları. Emir buyurmuş;
“Ahaliden birkaç kişi getirin, dertleri neyse anlatsınlar!”
Yetkililer ahaliden birkaç kişiyi derdest ederek Sultan’ın huzuruna çıkarmışlar. Sultan, devletin bütçesi için verdikleri vergiden neden yakındıklarını sormuş gelenlere, kızgın bir ses tonu ile.
Huzura getirilenlerden bir yürekli kişi öne çıkmış ki, belki de AK-ŞAKA namlı olanı (!) ve Sultan’a sıkıntılarını arz etmiş;
“Sultanım, bizim çok sınırlı gelirimizle bile devletimize vergi ödemekten kaçındığımız yok. Yalnız köprünün ortasına bizi becermeleri için diktiğiniz muhafızlarınızın sayısı az olduğundan, köprü ortasında uzun sıralar oluşuyor. Emir buyurun, bizi cezalandırmak için koyduğunuz muhafızların sayısını ikiye ve hatta üçe katlayın ki, evimize er zamanda varabilelim.”
İşte böyle idi galiba anımsadığım fıkra. Neyse ki Patangonya namlı ülkenin fıkrası olduğundan bizi fazla ilgilendirmiyor. Gene de; dudaklarımın arasından bilinen bir türkünün kendimce uyarladığım birkaç dizesi çıkmıyor desem, yalan olur sizlere karşı;
“Aman diyelim / Şeker ezelim / Vergileri verelim / Bu sene de iç çamaşırsız gezelim!”
Şimdi de SSK kökenli emekli maaşımızdan bu yıl ne kadarı ek vergiye gidecek diye düşünerek, bunu hesaplamak için kalem kağıda sarılmak zamanıdır!..
Erdal Akalın (5. 11. 2012 / Mersin İmece)