Türkiye’de sol 12 Eylül 1980 sonrası rotasını kaybetti ve başka bir rotayı takip etti. 1980 öncesi işlediği tüm hatalara, suçlara rağmen, emperyalizme karşı çıkıyor ve şu ya da bu durumda, başta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalizm karşıtlığını elden bırakmıyordu. 

Türkiye solunun büyük kısmının sahte sola dönüşmesi süreci 1990’lı yıllara gelindiğinde tamamlandı. 12 Eylül darbesinin altında ezilmeleri, onları 1980 öncesi yıllara, maziye hapsetti ve o döneme saplanıp kaldılar. İdeolojileri büyük sarsıntı geçirdi, teorileri dondu ve pratikleri ise yerinde saymaya başladı. Bu korkunç çıkmazlarına o şartlarda çıkış yolu bulmaları zordu.
 
Yeni süreci, yeni saflaşmaları, yeni mücadele biçimlerini, sınıflar mücadelesinin önceliklerini analiz edemeyen o tür sol, ezberlerin girdabında çırpınıp durdukça yanlışa yöneldi. O büyük ve korkunç yanlış PKK’nın kendisiydi. 1980’lerin ortasına kadar devrimci kalan bir dönek; “daha ne istiyoruz, silahlı mücadeleyse silahlı mücadele, kitle desteğiyse kitle desteği daha ne istiyoruz bizde bunu başarmak için çırpınmadık mı?” sözleriyle PKK destekçiliğinin teorisini yapabiliyordu ve bu her şeyi açıklamaya kâfi olsa gerek!
 
 İnzivaya çekilen ve gününü gün eden PKK destekçisi solumsu “ünlüler” çağrı üstüne çağrı yaparak bölücülüğe destek vermeyi görev edinmişler. Seslerini duyuramadıkları için de gereksiz yere kükreyip duruyorlar. “Datça’nın sürgünleri” ve benzerleri bulundukları yerlerden sözcüleri aracılığıyla geçmişlerini pazarlamayı marifet zannediyorlar!
 
Mültecileşen sol
 
 Türkiye’de ki sol grupların lider kadrosunun ezici çoğunluğu yurt dışına kaçtı ve orada kalıcılaştı. Yakalanmayanlar yurt dışına çıkarak, Alman devletinin, Fransız devletinin, İngiliz devletinin vb sağladığı imkânlarla çalışmadan yaşadılar ve yaşıyorlar. Onlar liderdi ve çalışmaları ayıptı! O dönem yurt dışına çıkan Aydınlıkçılar ise iş bulup çalışmış ve halkına ihanet etmemişti. Bu olgu hiçbir şart altında gözlerden kaçırılmamalıdır. Mesele iş bulup çalışmak değil; Batılı devletlerin sunduğu olanakları ret ederek onurlarını satmadan yaşamalarıydı.
 
Oralara giden örgüt liderleri emperyalist devletler ve onların istihbarat örgütleri tarafından ayrıntısıyla tanınıyor, biliniyordu. Ama gelin görün ki; Avrupa da bu sözde liderler illegalizm oynuyorlardı. Avrupa devletleri için legaldiler ama iş vatandaşlarımıza ve ait oldukları örgütlerine geldiğinde illegal pozlar takınıyorlar ve ortalıkta dolaşıp devrim teraneleri satıyorlardı. Bunları niyetlerimizi dile getirmek için değil doğrudan yaşadığımız ve gözlemlediğimiz için rahatça yazıyoruz.
 
Değişik sahte solcu gruplar, 2000’li yılların başına kadar yurt dışında dernekler aracılığıyla vatandaşlarımız arasında çalışma sürdürdüler. Yürüyüş ve mitinglere binlerce vatandaşımızı götürüyorlardı. Şimdi ise sahte solcu derneklerin bütününe yakını kapandığı gibi vatandaşlarımızı etkinliklerine götüremez oldular. Bu iyi bir gelişmedir.
 
Mültecileşen sahte sol Türkiye’de ki solun antiemperyalizmden kopmasına da vesile olmuşlardır. Eğer bugün o tür sol, PKK’nın ardından ümitsizce sürükleniyorsa, bunda yurt dışında beslenen kaçak liderlerin büyük ve belirleyici payı vardır.
 
O tür solun liderleri yurt dışında örgütlerinin olanaklarını da kullanarak farklı para kanalları bularak, Türkiye içinde ki örgütlerini baskı altına almış, kendilerine bağlamış ve her dediklerini yaptırmışlardır.
 
Bölünme hastalığı
 
Sahte sol kimliksizleştikçe, küçüldükçe bölünmeleri arttı ve silikleştiler. Yurt dışında ki grupların liderleri kendilerine göre yeni örgütler kurdular. İsmi cismi gereksiz bu sayısız örgütlerin isimlerini buraya sıralamanın gereği yoktur.
 
 Sol gruptan ayrılanların bir bölümü Kürtçülük yapmayı esas vazife saydılar, bazıları Zazacılık oynadılar, Zazaistan haritası yayınladılar ve Zaza örgütü kurdular ve Zazacılık oynamaya devam ediyorlar, bir kısmı bölgecilik, daha doğrusu Dersimcilik yapıyorlar ve “Dersim Komünist Kurtuluş Hareketi” dahi kurdular. Bu alanda ki dergicilik ise sürüsüne bereket yayınlandı.
 
Sahte sol bölündükçe yolunu şaşırdığını söylerken olgulara dayanıyoruz ve gerçeklerden yola çıkıyoruz. Emperyalist devletler ise bu türden girişimleri desteklediler ve parasal kaynak sağladılar.
 
Bu sol görünümlü grupçukların pek çok ileri geleninin yüzüne, vatan denilen olgunun devrimciler tarafından tereddütsüz savunulması gerektiğini ve antiemperyalizmin solun vicdanı olduğunu söylememize, uyarmamıza rağmen; emperyalist merkezlerin beslemeleri olmaları hasebiyle yan çizmiş ve bölücülüğün ardı sıra ömür tüketmişlerdir.
 
Yurt dışı, sol örgütlerin bölünmelerinin ayyuka çıktığı yerdir. Her örgütün içinden birden fazla grup çıkmış ve şaşaalı iddialarla ve isimlerle ortalığa saçılmışlardır. Bu saçılan unsurlar PKK’nın değirmenine su taşımaktan başka bir işe yaramamışlardır.
 
PKK’ya yamanmanın faturası
 
Sahte solun bütününe yakını, ABD’nin piyonu PKK’nın peşine takılarak gereksiz hale geldiler. PKK, sahte solun canına okudu. Onu paçavra haline dönüştürdü ve gelinen aşamada kendine mahkûm ederek Türkiye halkına düşman ettirdi.
 
Çünkü PKK demek Amerikan emperyalizminin kullandığı kara gücü demekti. ABD emrediyor PKK yerine getiriyor. Amerikan emperyalizmi, PKK kanalıyla sahte solu da kontrol altına alarak onu halkına, vatanına yabancılaştırdı.
 
Peki, o tür sol nerede? Hangi mücadeleye önderlik etmiştir? ABD emperyalizmi Türkiye’yi kendi devlet çıkarları için bölmeye çalışırken o tür sol ne yapıyor? Hangi kahramanlığı gösteriyor? Türkiye’ye, Türkiye halkına karşı aslan kesilirken, ABD emperyalizmine karşı tek bir mücadelesinin olmaması anlamlı değil midir?
 
Evet, o türden solun, yani sahte solun nerede olduğunu söyleyelim; o nesnel olarak ABD emperyalizminin cephesindedir ve PKK’nın kuyruğunda pineklemektedir. Provokasyonlarda kullanılan alet olmanın dışında yaptığı tek bir olumlu çalışma yoktur. PKK ile beraber Türkiye’nin kuyusunu kazıyor! Ama o kuyuya kendileri düşecek, düşürülecek.
 
Vatan Partisi ile yola devam
 
Türkiye halkı Milli ve Demokratik Devrimini, yani, yarım kalmış Kemalist Devrimini Vatan Partisi önderliğinde nihai zaferine ulaştıracaktır.
 
Sol geleneğin yegâne temsilcisi; halkçıları, milliyetçileri, sosyalistleri tek bir disiplin altında birleştiren Vatan Partisi’dir.
 
Hala, o grupçukların içinde gün tüketen samimi devrimcilere sesleniyoruz; terk edin o tekkeleri, yalnız bırakın “tarikat şeyhlerini”, kopun PKK kuyruğundan ve gelin “Tam Bağımsız Ve Gerçekten Demokratik Türkiye” mücadelesinde omuz omuza mücadeleye katılalım.
 
Sonuç yerine
 
İleride, gerek duyulursa sahte solu ayrıntısıyla inceleyeceğiz. Sahte solun genlerinin bozulmasında ki etkenleri, girdikleri karanlık ilişkileri, bölünmelerin sonuçlarını, lider görünümlü devrim kaçkınlarının marifetlerini açıklayacağız.
 
Solu sol olmaktan çıkaran etmen; emperyalist bir proje olan etnik ve dini bölücülük sürecidir.