Ahmet Taner Kışlalı’yı anarken | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
21:57  MERCAN’DA BİR İLK: ‘GECE GÖZLEM ETKİNLİĞİ’  21:35  ŞEHITOĞLU, DURAK’A TAM DESTEK VERDI  10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı  10:00  BAŞKAN SEÇER MUT HALKIYLA BULUŞTU  09:55  BAŞKAN ÖZYIĞIT, “BALıK PAZARı SAYıSıNı ARTTıRACAĞıZ”  09:39  CEZAEVI AVUKAT GÖRÜŞME ODASıNDA YENILEME BAŞLADı 
Ahmet Taner Kışlalı’yı anarken

 

Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve daha nice aydınlarımız, daha güzel bir Türkiye, aydınlık yarınlar için yaşamlarını feda ettiler. Yaktıkları meşale yolumuzu aydınlatıyor.

 
MEHPARE ÖZKABAN

10 Temmuz 1939’da dünyaya gelen Ahmet Taner Kışlalı ilk ve ortaokulu Kilis’te, liseyi İstanbul’da Kabataş Erkek Lisesi’nde tamamladıktan sonra öğrenim gördüğü Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenciliğinin yanı sıra Yeni Gün gazetesinde muhabirliğe de başlar. Spor muhabiri olarak göreve başladığı bu gazetede 1962 - 63 yıllarında yazı işleri müdürlüğü de yapar.

Kışlalı, Ecevit ile birlikte...
Daha sonra gittiği Paris Üniversitesi’nde Anayasa Hukuku ve Siyaset Bilimi dalında yaptığı doktora çalışmasında "Modern Türkiye’de Siyasi Güçler" konulu tezini hazırlar.

Türkiye’ye geri döndüğünde Hacettepe Üniversitesi’nde Siyaset Sosyolojisi alanında öğretim üyesi olarak çalışmaya başlar fakat çalışmasına ara verdiği askerlik görevi sonrasında tekrar üniversiteye kabul edilmez. Bunun üzerine görev aldığı Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde 1972 yılında doçent unvanını alır.

1971 - 77 yılları arasında yazılar kaleme aldığı Yankı dergisindeki görüş ve fikirleri dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in dikkatini çeker ve kendisini 1977 seçimlerinde milletvekili adayı olmaya ikna eder. İzmir’den milletvekili seçilen Kışlalı 1978 yılında Bülent Ecevit Hükümeti’nin Kültür Bakanı olur. Bakanlığı süresince çok değerli çalışmaların başlatılmasını sağlar. Kültür Bakanlığınca Ulusal Kültür Dergisi’nin yayımlanmasının da önünü açar.

12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Siyaset Bilimi dersleri vermeye başlar. 1988 yılında profesör olur.

Cenazesine tüm askerler selam durdu.

KIŞLALI'YA GÖRE DEMOKRASİ

1991 yılında bu kez Cumhuriyet gazetesinde "Haftaya Bakış" köşesinde yazmaya başlar. Kendisine ayrılan bu köşede; Atatürk, Kemalizm, lâiklik ve demokrasi konularında dikkat çeken pek çok makalesi yayınlanır. Kışlalı’ya göre dine dayalı devlet; özgür düşünceyi ve bilimsel gelişmeyi engellediği gibi iktidarın inancı dışındaki inanç gruplarına yaşam hakkı da tanımaz.

Profesör Kışlalı’ya göre demokrasinin üç temel ögesi vardır: Özgürlük, seçim ve bağımsız yargı. İktidarın her sistemde var olmasına karşın, muhalefetin varlığı ile güvence altına alındığı tek sistem Demokrasi’dir. Çünkü demokrasi farklılıkların birlikte yaşama biçimidir. Zıtlıkların birbirini yok etmesi değil, tamamlamasıdır demokrasi.

Bu nedenle, "Türkiye’de yaşayan ve kendisini toplumdan sorumlu hisseden herkesin; Kemalizm, Lâiklik ve Demokrasi bağlantısını iyi kurması gerektiğine inanıyorum... Türkiye’nin demokrasi ile yönetilen ve çağı yakalama şansına sahip tek Müslüman ülke oluşunda, lâiklik ilkesini benimsemiş oluşunun rolü olmadığını söylemeye olanak var mıdır?" diye sorar.

‘ATATÜRK'ÜN DESTANINI YAZMAK İSTERDİM’

Daha sonra kitaba dönüştürdüğü ve adını da bu makaleden alarak koyduğu, 8 Mart 1992 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yer alan "Mustafa Kemal’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği" adlı makalesinde şunları yazar:

"Eğer Türkiye’de bir din devleti kurmak istiyorsanız, Mustafa Kemal’e saldırmanız elbette ki tutarlıdır. Eğe Türkiye’nin bir bölgesini ayırıp ırkçı bir devlet kurmak peşindeyseniz, Mustafa Kemal’e saldırmanın elbette tutarlı bir yanı vardır. Ama "çağı yakalama" arayışında görünürken aynı şeyi yapmaya kalkarsanız; belki - her garip şeyi yapanlara olduğu gibi - bazı dikkatleri üzerinize çekersiniz ama inandırıcı olamazsınız.

Bir bakıyorsunuz; Kültür Bakanı’nı temsilen açık oturuma katılan bir sayın konuşmacı, Kemalizm’in Batı Avrupa’daki totaliter ideolojilerin etkisi altında kaldığını söylüyor...

Bir bakıyorsunuz; Marksist soldan ciddi bir düşünür, ‘Halka sorulsaydı dil devrimini kabul eder miydi?’ diye soruyor (sanki referandumla devrim yapılabilirmiş gibi)...

Bir bakıyorsunuz; 60’lı yıllarda Atatürk’ün sosyalistliğini kanıtlamak için ter döken bir köşe yazarı, şimdi onu küçültmek için tüm kalem kıvraklığını kullanma telaşı içinde...

Bir bakıyorsunuz; orijinal olabilme uğruna, Atatürk’ü demokrasi karşıtı gösterebilmek için, kendi eğilimlerine bilim kılıfı çabasına girenler var.

Mustafa Kemal’i bilimsel olarak değerlendirebilmenin yöntemi açık: Hangi koşullardaydı? Ne yapmak istiyordu? Ne yaptı? Sonuç ne oldu?

Hangi koşullarda yola çıktığını biliyoruz. Ne yapmak istediğini ise - en kıt zekâlıların bile yanlış anlayamayacağı kadar - açık söylemiş: ‘Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, on yaşını doldururken, demokrasinin bütün geleneklerini sırası geldikçe yerine koymalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nde de birbirini denetleyen partilerin doğacağına şüphe yoktur. Demokrasi maddi refah meselesi değildir. Böyle bir nazariyat, vatandaşların siyasi hürriyet ihtiyacını unutmayı amaçlar. Bir ulusu oluşturan bireylerin her çeşit özgürlüğü güven altında bulunmalıdır.’
 
Ne yapmış? Hiçbir şeyin devletin dışında olamadığı faşizmin yükselme döneminde bile Türk Dil ve Tarih Kurumları, siyasi iktidarların etkisinden uzak, bağımsız bir yapıda oluşturulmuş. Totaliter bir kültürden demokratik bir kültüre geçiş için büyük çaba sarf etmiş.

Dışarıda var olmayan çoğulculuğu, tek partinin içinde adeta özendirmiş. ‘Devletçilik’ resmî ideoloji iken, özel sektör ve liberalizmin savunucuları partinin ve devletin en üst düzeylerine kadar yükselebilmişler, parti içinde ayrı bir kanat oluşturmuşlar.

CHP’ye faşist bir model getirmek isteyenleri terslemiş. Bir muhalefet partisi kurulması deneyini - çok olumsuz koşullarda bile - kendi eliyle başlatmış.

Peki, açtığı yol - tüm ihanetlere karşın - nereye varmış? Eksikleri, yanlışları olsa da hiçbir Müslüman ülkede var olmayan bir demokrasiye!..
...

"Bir cümle hâlâ kulaklarımda: ‘Cesaretim olsa, tıpkı İnce Memed’in destanını yazdığım gibi, Mustafa Kemal’in de destanını yazmak isterdim...’ Ölümünden yarım yüzyıl sonra - ve tüm ideolojik değerlerin altüst olduğu bir dünyada - eğer bir kişi hâlâ Yaşar Kemal’de ve milyonlarca insanda bu duyguları yaratabiliyorsa, hâlâ güncelse, bunun anlamı açıktır. Bu ülkede Atatürk’ü yıkarak olumlu bir şeyler yapabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük bir yanılgı yaşadıklarına inanıyorum."

BOMBALI PAKETLE SUSTURULMAYA ÇALIŞILDI

Yukarıda makalelerinden seçkiler sunduğum Prof. Ahmet Taner Kışlalı’nın yayımlanmış pek çok kitabı var: Siyaset Bilimi, Siyasal Sistemler, Siyasal Çatışma ve Uzlaşma, Kemalizm, Lâiklik ve Demokrasi, Tanrı’yı Kim Kullanır? Ben Demokrat Değilim ve Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği gibi birçok baskı yapmış kitaplar bunlar.

Bir yandan Cumhuriyet gazetesinde her hafta yazdığı makaleler, diğer yandan yayımlanmasıyla pek çok okura ulaşan kitapları ve üniversitede verdiği derslerle ülkemiz üzerindeki emperyalist planları ve onlara direnmenin yollarını gösterip kitleleri uyandırma uğraşı içinde olan aydınlar arasında susturulması gereken, Uğur Mumcu’dan sonra 6. halka olur, Ahmet Taner Kışlalı. Nitekim 21 Ekim 1999 günü, tıpkı diğerleri gibi, bombalı bir paketle susturulmaya çalışılır. Suikastten önce, Akit gazetesi yaptığı kasıtlı bir haberle Kışlalı’yı işaret etmiş, üzerine çarpı atılmış fotoğrafını manşetten vermiştir.

Ahmet Taner Kışlalı susturulamadı, hâlâ konuşuyor yazılarıyla. Ardından söylenen ve yazılanlar da bunu kanıtlıyor:

- Aydınları yok etmekle bu ülkenin aydınlığı karartılamayacak.

- Hedef Kışlalı değil, esas hedef Türkiye Cumhuriyeti, Türk Milleti ve onun huzurudur.

- Atatürk’ün Cumhuriyeti’nde namuslular namussuzlar kadar etkili olamazlarsa, Kışlalı’yı başka yurtsever aydınlar izleyecektir.

- Ahmet Taner Kışlalı Atatürkçü düşünenleri, lâikleri, Kuvayı Milliyecileri yeniden derin uykudan uyandıran Komutan oldu.

- Kışlalı’nın izi izimiz olacak. O’nun ulusun yaşamına kattığı ışık artarak güçlenecek.

- Atatürkçü, lâik çizgide aydınlık insanlar olarak yürümeye devam edeceğiz.

- Türk milleti, Atatürkçü düşünce ilkelerine bağlılıkla; saldırganları, Türkiye’nin aydınlık yolda ilerlemesini engellemek isteyenleri etkisiz kılacaktır.

Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve daha nice aydınlarımız, daha güzel bir Türkiye, aydınlık yarınlar için yaşamlarını feda ettiler. Yaktıkları meşale yolumuzu aydınlatıyor. Onlar da ışıklar içinde yatsınlar!..



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA