MİRAÇ DEMİRBAŞ / SİYASETBİLİMCİ - YAZAR

12 Ağustos tarihli AYDINLIK Gazetesi’ndeki köşe yazısında sayın İlker YÜCEL Cumhurbaşkanlığı Sözcüsu İbrahim KALIN’ın Ahmet HAKAN’ın programında sarf ettiği  “ HİKAYEMİZİN ÖZÜNDE MİLLİ MÜCADELE DİRENİŞİ VAR . TÜRK MİLLETİ BÜYÜK BİR HİKAYE YAZDI . BU GÜN DE BU RUHU TEKRAR KUŞANMAK ZORUNDAYIZ” şeklindeki sözlerini olumlu bir değerlendirme ile gündeme getirerek –ki ben de aynen katılıyorum-  “ HİKAYEMİZİ KİM YAZACAK” diye sormaktadır!

Bu arada şunu geçmek istemem; sayın KALIN’ın, büyük başarı hikayelerini , zaferleri ve Milli Mücadele gibi büyük tarihi olayları “DESTAN YAZMAK” veya “TARİH YAZMAK”  gibi daha doğru ve yürek yüklü deyimlerle ifade etmek yerine masal gibi, “hikaye yazmak” gibi düşük profilli deyimler kullanarak  ifade etmesini yadırgadım !  Çünkü bir CUMHURBAŞKANI sözcüsünün bu kadar önemli bir konuda Cumhurbaşkanı adına açıklama yaparken her halde en güçlü ve seçilmiş ifadelerle konuşması gerektiği kanaatindeyim. Amacım burada KALIN’ı yargılamak değil elbette ama bu husus da bana göre önemli olduğundan şöyle bir değinip geçerek esas konumuza gelelim:

İlker beyin bu “Hikayemizi Kim Yazacak” tartışmasına çağrısı üzerine küçük bir katkı olsun diye ben de ; bizim, yani Türkiye Türklüğünün geçtiğimiz son yüzyıl öncesinden bu güne kadarki ilk akla gelen başarı hikayelerinin şöyle kabaca bir dökümünü yapmaya koyuldum.

“İŞTE HİKAYEMİZ” diyerek  milletçe övünebileceğimiz ve yeni nesillerin hafızasına kaydetmemiz gereken bir dizi destansı başarı hikayelerimizi aşağıya sıralıyorum:

1) Bu millet imparatorluk çapındaki son devleti olan OSMANLI İMPARATORLUĞU üç kıta üzerindeki topraklarını birer birer kaybedip çökerken ve ard arda aldığı ağır mağlubiyetlerle tarih sahnesinden çekilirken bağrından İTTİHATÇI denilen kahraman evlatlar çıkarmış ve Osmanlı’nın o zayıf ve perişan son demlerinde dahi bu Türkçü/ Vatansever evlatlarının üstün gayret ve insiyatifi sayesinde  İngiliz ve Fransız ağırlıklı topyekun Avrupa ve Okyanusya ordularını GELİBOLU’da yenerek Türk tarihinin en büyük zaferini kazanmış, akabinde büyük bir İngiliz ordusunu KUT-UL AMARE’de mağlup ederek 30 bin İngiliz askerini esir almış ve  AZERBAYCAN’’a da muharip ordu sevk ederek bu kadim Türk yurdunu  Rus ve Ermeni işgalinden kurtararak dünyanın nefesini kesmiştir !

2) Bu millet Osmanlı dönemi yüzyıllarında kendi devletinin zoruyla TÜRK MİLLETİ olduğunu bile unutmuş iken ve “Zat-ı Şahane”nin kulu kimliğine indirgenmiş olarak yaşıyor iken memleketin Haçlı Avrupa orduları tarafından işgale uğradığı ve Zatı Şahane’nin de düşman eline esir düştüğü 1919’larda o günlerin Kemal Paşa’sının liderliğinde uyanarak nihayet kendine gelmiş, vatanının her yanını işgal etmiş düşman ordularını bu vatan topaklarından süngü zoruyla def ederek bu kadim Türk yurdu üzerinde bu yurdun tarih öncesinden bu yana yegane sahibi olan TÜRK milletinin egemen olduğu muhteşem bir TÜRK DEVLETİ kurmuş ve dost düşman bütün dünyanın hayranlığına mazhar olmuştur ! Bu olay, Türk ve dünya tarihinde benzeri görülmemiş büyüklükte bir başarı hikayesidir ! Dünyanın parmak ısırarak seyrettiği eşsiz bir TÜRK DESTANI’dır !

3) ANKARA halkının at üstünde pürsilah seymenleriyle birlikte “KEMAL PAŞA”sını karşılamak üzere Dikmen sırtlarına koşup çift sıra dizilerek memleketi düşman işgalinden kurtarmak üzere bayrak açarak yollara düşmüş Kemal Paşa’sına “EMRİNDE SAVAŞMAYA ÖLMEYE GELDİK PAŞAM” diye gürleyerek bu “SARI BOZKURD”un aslan yüreğine binlerce yürek katması bu milletin yazdığı bir büyük milli destanımızdır ve Milli Mücadele ruhunun moral şartlarına en büyük katkıyı yapmış olayların başlıcasıdır ! Ve bu şahane sivil milli mücadele olayını dünyanın bütün itilip kakılan milletlerinin ruhunu ateşleyecek bir sinema filmiyle dünyaya seyrettirmek milletçe boynumuzun borcu iken bunu hala yapamamışızdır !

 
4) Bu millet büyük “MİLLİ MÜCADELE”’sinin nihai zafere hazırlık günlerinde “Kemal Paşa”’sının “TEKALİF-i MİLLİYE” kararnamesi üzerine akıl almaz bir devasa yardım kampanyası başlatarak elindeki yün çorabından, paltosundan tarhanası ve dede yadigarı tüfeğine kadar varının yoğunun yarısını cephedeki ordusuna -o günlerin yoksul şartlarında- yetiştirmiş ve bütün zamanların en muhteşem sivil milli mücadele destanını tarihe geçmiştir ! Kimsenin bunun bir başka örneğini gösterebilmesi mümkün değildir.

5) Bu millet 1923’de kurduğu TÜRKİYE CUMHURİYETİ sayesinde “Padişah’ın KUL’u”  olmaktan kurtulup VATANDAŞ’lığa terfi ederek en eski çağlardan beri milletlerin atası ve en büyüğü iken Osmanlı döneminin son üç asrı boyunca yok sayıldıktan sonra nihayet yeniden tarih sahnesine çıkmayı başarmıştır ki bu, “KAYIP BİR MİLLETİN YENİDEN DOĞUŞU” olayının ta kendisidir ve bu olay tarihin kaydettiği en büyük Türk destanlarından biridir !  Diğer bir deyimle bir “YENİDEN ERGENEKON” efsanesidir

6) Bu millet 1923’lerde kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ile Osmanlı döneminden devraldığı  tahminen %4 ila %11 seviyesindeki okuryazar oranını yüzde 95’lere yükseltmiş, Osmanlı’dan devraldığı bir avuç öğrenci sayısını bu gün 26 milyon öğrenci  sayısına yükseltmeyi başarmış ve bu günkü 7-8 adet Avrupa ülkesinin toplam nüfusunu aşan bir okullu  öğrenci sayısı ile Türk dostu olmayan bütün malum ülkeler dünyasının uykularını kaçıran bir büyük eğitim/öğretim büyüklüğüne ulaşmış bulunmaktadır!

7) Büyük ATATÜRK’ün liderliğinde Türkiye Cumhuriyeti , PAPA’ların baskı ve insiyatifiyle yasaklanmış ve imha edilmiş olan, Roma Avrupası ile eski Yunan ve Rus devletleri ve onların din adamları ile yalan tarih yazarları tarafından üzeri kapatılarak yok sayılan TÜRK TARİHİ’ni iki uluslararası TÜRK TARİH KONGRESİ ile gün ışığına çıkarmış ve çok kısa bir zamanda dünyanın bütün büyük uygarlıklarının Türklerin eseri olduğunu yerli ve yabancı tarih ve arkeoloji otoritelerinin bildirileri ve müzakereleriyle ispat etmiş ,bu gerçeği  dünya tarih bilimi çevrelerine kabul ettirmiş ve batı siyasetinin doruklarında büyük şaşkınlık yaratmıştır ! Yüzyıllar boyunca uyutulmuş bir devin artık uyanmakta olduğu fark edilmiş ve bu yeni bilinç patlaması yeni Türkiye’ye ayrı bir güç ve itibar kazandırmıştır. Yani bu Türk Tarih Kongreleri de bizim övünebileceğimiz büyük hikayelerimizden biridir !

8) LOZAN’da o günün şartlarında çözüme kavuşturulamamış olan HATAY’ın Fransa’dan geri alınması hedefimiz ile BOĞAZLARDA EGEMENLİK mes’elesinin tek bir kurşun atmadan diplomasi yoluyla halledilerek HATAY’ı Fransa’dan geri almayı başarması ve İstanbul ve Çanakkale boğazlarıyla Marmara deniz güzergahı üzerindeki egemenliğin TÜRKİYE’ye devredilmesini dünyaya kabul ettirebilmesi Türkiye’nin dünya çapında uluslararası siyaset ve diplomasi zaferleridir !

9) Türkiye 1950’li yıllarda Kore’nin maruz kaldığı saldırı üzerine Kore’nin BM ordusuyla savunulması çağrısına olumlu cevap vererek Kore savaşına bir tugay asker göndererek Birleşmiş Milletler (BM) savunmasına katılmış ve Kunuri muharebesinin en kritik bir safhasında dünyanın nefesini kesen bir savunma hücumu ile BM ordusunu imha edilmekten kurtarmış ve savaşın kaderini değiştirmiştir.  Türk Tugayının yüzlerce şehit vererek kanı ve canı pahasına başardığı bu cansiperane fedakarlık destanı sayesinde - Kore savunmasının komutanlarından biri olan E.Orgeneral Faik TÜRÜN’ün ağzından duyduğum şekliyle söyleyeyim- dünya uluslar topluluğu TÜRK milletine karşı artık bir CAN BORCU altındadır!

 
Yüzlerce şehidimize ve gazilerimize mal olan bu KORE savunması ile TÜRKİYE  tüm dünya karşısında “birinci derecede savunma desteğine mazhar ülke” konumundadır ve bu efsanevi Kunuri savunması  Türkiye’nin yazdığı büyük destanlardan biridir! 

10) Türkiye büyük ATATÜRK döneminde ve sonrasında çok büyük gelişme ve kalkınma hamleleri başarmıştır ve dünyanın kalkınmakta olan modern ve müreffeh ülkelerinin arasına girmiştir. Savunmada dünyanın en güçlü ilk dört ülkesinden biridir ve ekonomisiyle de dünyanın ilk ondört ülkesinden biri olan bir güce ulaşarak yeni büyük başarı hikayeleri yazmaktadır.

11) Türkiye Cumhuriyeti daha ilk onbeş yılında BALKAN ve SADABAD PAKTI gibi  uluslararası işbirliği teşkilatları kurarak dünya barışına ve insanlık ideallerine ciddi barışçı katkılar yapmıştır. Büyük ATATÜRK daha cephelerdeki Milli Mücadele’nin dumanları tüterken Türkiye’nin orta Asya’daki Türk uluslarıyla TÜRK BİRLİĞİ’ne giden ilişkileri geliştirebilmek için güzergah hazırlamak düşüncesiyle İRAN ve AFGANİSTAN’la yakın dostluklar kurmuş ve bu duygularla o dar günlerde İran Şahı’na uçak hediye etmiş ve Afgan Kralı’na da Afgan ordusunu eğitmek üzere seçkin subay heyetleri göndererek yardımlarda bulunmuştur ! Bu adımların da bir büyük tarih daha yazma hazırlıkları olduğunun farkında olmak ve bu “KIZIL ELMA” idealine hala olması gerektiği gibi varılamamış olmasına hiç takılmayıp bu yarım kalan yola devam etmek bilincini yeni nesillere kazandırma yükümlülüğümüz bulunmaktadır.

12)Atatürk Türkiye’sinin, Kıbrıs Türklerini bir Rum/Yunan katliamından kurtarmak için girdiği Kıbrıs adasında 1974’lerin mütevazi imkanlarıyla Haçlı Avrupa’dan savaş zoruyla toprak alarak onun üzerinde yeni bir TÜRK DEVLETİ kurmak gibi bir zaferi daha vardır !  Hem de bu zaferini kendilerini tüm dünyanın sahibi sayıp burnundan kıl aldırmayan Amerikan Deniz kuvvetlerinin devasa  6.Filo donanması ve Kıbrıs’ta üslenmiş olan 40 bin kişilik seçkin İngiliz ordusunun burnu dibinde onların koruması altındaki Yunan ve Rum işgal kuvvetlerini tepeleyerek kazanmıştır! Bunun ne demek olduğunu iyi bilmeli, bu destanını yeni nesillere aktarmalı ve bunun ABD ve İngiltere’nin gücünü ve kibirini aşarak başarılmış dünya çapında bir iş olduğunun bilincinde olmalıyız. Ordusu ve hükümetleriyle Türkiye’nin askeri güç kullanarak  güvenlik saikiyle Avrupa’dan toprak alıp üzerine kurduğu  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devleti hala ayaktadır ve Türkiye’nin koruması altındadır ! İşte, millet olarak övünebileceğimiz bir büyük hikayemiz de budur!

13) Türkiye’nin küresel Siyonizmin desteği altındaki ABD , NATO Avrupası ve İngiltere karşısında son yıllarda kazandığı zafer mesabesinde bir dizi başarı hikayeleri daha vardır ki bunları –düşman merkezli sanal medyayı bir şekilde aşarak- milletin hafızasına nakşetmek zorundayız. Bunlar da Amerikan FETÖ’sünün 15 TEMMUZ darbesinden sonraki  geçtiğimiz yıllar içinde Türkiye’nin Amerikan “Kara Ordusu” PKK’yı 7 bin küsür teröristinin cesediyle birlikte hendeklere gömdüğü HENDEK muharebesindeki ezici başarısı, Fırat Kalkanı harekatı, Zeytin Dalı , Barış Rüzgarı zaferi ve halen devam etmekte olan LİBYA harekatı ile Türkiye’nin şu an devam etmekte olan DOĞU AKDENİZ’deki hava destekli MAVİ VATAN SAVUNMASI deniz harekatıdır!

 
Ki burada TÜRKİYE doğu Akdeniz’de l ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail destekli bir YUNANİSTAN, RUM KIBRIS ve MISIR ittifakının Türkiye’nin Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölge’sindeki yasal hakkı olan petrol kaynaklarına konma girişimlerini men etmeye çalışmaktadır ve şu anda bu operasyonlarımız da tam bir muvaffakiyetle devam etmektedir. Bütün bunlar Amerikan destekli terörizmi dağıtıp süpüren ve Amerikan/İngiliz/ Fransız ve NATO desteği ile cüret edilen Yunan/Rum tertiplerinin önünü kesen TÜRKİYE’nin askeri operasyonlarıdır ki her biri ayrı ayrı birer askeri zaferler mesabesinde başarı hikayelerimizdir! Amerikan marka 15 TEMMUZ 2016  darbesindeki FETÖ taarruzunun Türk ordusu, Türk polisi ve Türk milleti tarafından feci şekilde ezilerek bastırılması ve bu Amerikan malı FETÖ terör ve ihanet örgütünün devletten sökülüp cezaevlerine tıkılması süreci halen devam etmektedir ve bu olay AvroAmerikan dünyasının Türkiye’yi dağıtma hayallerinin trajik bir sonla yıkılması demek olup Türkiye’nin Amerika karşısında kazandığı muhteşem bir başarının hikayesidir.

14)Doğu PERİNÇEK’in ve O’nun  liderliğindeki TALAT PAŞA Komitesi’nin Ermeni’lerin Türkiye’yi hedef alan katliam iftiralarına karşı verdiği takdire şayan mücadelesi nedeniyle yurt dışında yargılanmaları sonucunda bu ERMENİ İFTİRALARI’na karşı İsviçre ve Avrupa mahkemeleri huzurunda verilen şahane savunma mücadelesi ile çıkarılan Türkiye yararına mahkeme kararları büyük bir başarı hikayemiz ve göğsümüzü kabartan bir uluslararası hukuk destanımızdır! Meclis’teki parti liderlerimizin hiç birinin sayın PERİNÇEK’in bu hukuk zaferine emsal bir başarı hikayesi yoktur ve böyle bir milli konuda ülke dışında her hangi bir mücadele verdikleri de duyulmuş değildir! Türkiye Avrupa’nın bu yargı kararlarını uluslararası tartışmalarda çok iyi bir şekilde kullanmaktadır ve bu itibarla bu olay her derecede ilgi ve alakayı hak etmiş bir milli hikayemizdir.

15) Bir de şu çok yeni ve güncel bir başarı hikayemiz vardır ki bunu da burada zikrederek bunu başaranların hakkını teslim etmemiz gerekiyor . O da son zamanlarda dünyanın dikkatini çeken silahlı/ silahsız ve “İnsansız Hava Araçları”mız  harika İHA’larımız ve SİHA’larımızdır ve onların Irak’ta, Suriye’de ve Libya’daki düşman terör hedefleri tesbit ve imhasındaki dünyayı şaşırtan üstün başarılarıdır ! Ki bu gün dünya orduları bu İHA ve SİHA’larımızı konuşmaktadır. Bu da Türkiye’nin nefis bir başarı hikayesidir ! Bu konuda da sayın Cumhurbaşkanı’na ve bu İHA ve SİHA’ları Türk ordusuna kazandıran şirkete teşekkür borçluyuz!

İŞTE BİZİM BAŞARI HİKAYELERİMİZ, DAHA DOĞRUSU BİZİM YAKIN ZAMAN DESTANLARIMIZDAN BİR DEMET ! Yeni nesillere aktarmamız gereken başarı hikayelerimizin ilk aklıma gelenleri!

Tabii ki siz buna merhum Cumhurbaşkanı SÜLEYMAN DEMİREL hükümetleri döneminde onu “BARAJLAR KIRALI” yapan kalkınma ve gelişme hikayemizi, efsane KÖY ENSTİTÜLERİ’mizi ve henüz tamamlanmış olmasa da; halihazırdaki S-400 hava savunma sisteminin RUSYA’dan tedarik edilerek milli savunmada, artık dost olmadığı çok belli olup Türkiye ile vekalet savaşı pozisyonunda mevzilenmiş olan Amerika’ya ve NATO’ya muhtaçlık durumundan kurtulma yoluna girme politikamızı da ekleyebilirsiniz!

C.B. Sözcüsü sayın KALIN’ın “artık kendi hikayelerimizi yazmalıyız”  dediği kendi başarı hikayelerimiz yukarıda  sıraladığım her biri birer destan olan başarı öykülerimizde görüldüğü üzere  100 küsür yıldır zaten yazılmaktadır! Bu konuyu tartışanlar olarak şayet, bu milletin yukarıda sayıp döktüğümüz bu başarı hikayelerini görmezlikten gelerek sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi akıl fikir yürütmemiz halinde ülkenin düşünce ve siyaset ortamına hiçbir olumlu katkımız olmayacağı gibi “CUMHURİYET TÜRKİYE’Sİ”nin dünyanın da takdir ve kıskançlıkla izlemiş olduğu büyük zaferlerimizi ve yüz yıllık kalkınma ve gelişme mucizesini de inkar etmiş oluruz!

Bu suretle de , Türk siyasi tarihini 2002’de AKP ile başlatarak yeni nesillerin tarih hafızasını tamamen silmeyi hedefleyen ve bu şekilde Türkiye’yi tasfiye etmeyi kolaylaştırmayı hayal eden Amerikan tezgahına da adamakıllı bir katkı sunmuş oluruz !