Doğruyum, Çalışkanım…


Tarih : 31 Ekim 2018 Çarşamba 11:03

Ender ERDEMİL

İsmail Küçükkaya sabah haber kuşağında andımızdan söz ediyor. Bize göre Türküm, doğruyum, çalışkanım… Diye başlayan andımız ona göre doğruyum, çalışkanım diye başlıyor. 

Bir de yazı yazmış. Nasıl doğru olacağımızı, nasıl çalışkan olacağımızı anlatmış. 

Büyüklere saygı gösterirsek Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’e de saygı gösterirmişiz. Atatürk’e saygımızın temelinde büyüklerimize saygı varmış. Ona göre kendi ailesine nankörlük yapmayan ülkesinin kurtarıcısına da yapmazmış. 

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan gurur duyarmış. Eşit yurttaşlığa inanırmış. Atatürk’ü saygıyla anarmış. Varlığını da barışa, özgürlüğe, adalete, demokrasiye insanlığa armağan etmiş. 

İsmail Küçükkaya Türküm! Diye başlayan andımızdan; Türküm’ü çıkararak Reşit Galip Bey’in Türk ulusunun birliğini vurgulayıp, ulusu yüceltme ülküsünü anlattığı andımızı liberalleştiriyor. Özünden koparıp amaçsız, ilkesiz ve anlamsız bir hale getiriyor. Türküm sözcüğü andımızın kilit sözcüğüdür. Neden ve nasıl doğru olacağımız bu sözcükle anlatılır.

Doğruluğun toplumsal bir kaynağı vardır. O da vatana ve millete bağlılıktır. Türküm sözcüğünü çıkarırsanız doğruluk kavramıyla millete bağlılık birbirinden ayrılır. O zaman Neden ve nasıl doğru olmak gerektiğini İsmail Küçükkaya gibi açıklamakta güçlük çekersiniz.

Çalışkanlık da öyle… Doğruluk toplum yaşamında kazanılan, aileden öğrenilen bir ahlak kuralıdır. Kısaca millete ve milli ülkülere bağlılık diye de tanımlanabilir. Milletinize bağlılık sizi doğru yola sokar. Milletin ortak çıkarı sizin çıkarlarınızdan değerli olur. Doğru olursunuz. Millete bağlılığınız yoksa liberallerin önerdiği gibi, doğru olmanız için de neden yoktur. Çıkarlarınızı yükselttiğini ölçüde başarırsınız…

Çalışkanlık da bir milli ülküyü yükseltmek için gereklidir. Üretmek, ülkenin kazancını artırmak, yaşam koşullarının iyileşmesine hizmet etmek için çalışkan olmalıdır. Milletinize bağlı değilseniz, sadece kendi çıkarlarınız için çalışıyorsanız, çok çalışmadan, başkalarının sırtına basarak da gelir elde etmeniz mümkündür. Piyasa koşulları siz bu yolu açmıştır… 

Andımızda anlatılan, tüm yapılması gerekenlerin bir tek gerekçesi vardır. Millete bağlılık. Millet kavramını da Atatürk kendi yazdığı Yurttaşlık bilgileri kitabında şöyle tanımlar: “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” Demek ki neymiş? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil, Türk milleti kavramının oluşturduğu Türk vatandaşlığı. 

İsmail Küçükkaya gibi eşit yurttaşlığa inanırsak, etnik köklerine göre bölünmüş, anayasada hakları tanımlanmış “eşit gurupların oluşturduğu” Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayarız kendimizi.  Böyle olunca da varlığımızı milletimize adamak yerine İsmail Küçükkaya gibi başka şeylere adarız.  

İsmail Küçükkaya, andımızı ulus bağından koparıp soyut bir insanlık kavramına oturtmaya çalışıyor. Oysa insanlık dediğimiz şey bugün küresel sermaye güçlerinin egemen olduğu bir alandır. İnsanlık kavramının içi de bu amaçla boşaltılmıştır. Andımızda anlatılanlar, millet olmanın gereği ve millet olmanın bize verdiği görevlerdir. İsmail Küçükkaya gibi millet kavramından başka şeylerle anlamaya çalışırsanız hem anlayamazsınız hem de anlattıklarınız kimse inanmaz.


Etiketler :




Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!
 



ANASAYFA
HABER ARŞİVİ


KÜNYE


İLETİŞİM
MASAÜSTÜ GÖRÜNÜM

demokratmersin.com © Copyright 2007-2025 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden
yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA