CHP Genel Başkan yardımcısı Selin Sayek Böke'nin "CHP PKK ile masaya oturur." açıklamasını Kılıçdaroğlu IMC Tv'de; Öcalan, Kandil, PKK ile görüşmeye ilişkin açıklamalarıyla doğruladı. CHP Gençlik örgütünün HDP ve Öğrenci kollektifleri ile birlikte yaptıkları; emperyalizmle mücadeleye ve teröre hiç değinilmeyen ortak açıklamaları, gençlik içinde, Yugoslovya'yı dağıtan OTPOR tipi bir örgütlenmeye gidildiği izlenimini verdi

Ender Erdemil

CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, Genel Başkanının Kürt sorununa siyasi çözüm söyleminin ne anlama geldiğini  İzmir Ticaret Odası Meclis toplantısında yaptığı konuşmada ağzından kaçırdı. “PKK ile masaya otururuz” dedi. Sonra “Biz bir görüşme yaparak değil ama onların bu sürecin işlemesi açısından üzerlerine düşeni yapmasını sağlayacak adımların atılmasını meşru aktörlerle sağlamalıyız” diyerek durumu düzeltmeye çalışsa da söz ağızdan çıkmıştı ve düzeltilecek bir yanı da yoktu.

Böke: Selahattin Demirtaş’ın Öcalan’ın 10 yıllık projesi olarak sunduğu, milletvekillerinin PKK’ya silah taşıdığı ortaya çıkan HDP’nin de mecliste olmasının bir avantaja dönüştürülebileceğini savundu.  Selin Sayek Böke’nin sözlerinden meclis dışında görüşülmesi gereken aktörler arasında Öcalan’ın ve Kandil’in de olup olmadığı anlaşılmadı. Ulusal Kanal, haberi şöyle verdi:

Haber için manşete tıklayın:

CHP'den PKK açıklaması: PKK ile masaya oturacağız

CHP iktidara geldiğinde PKK ile müzakere masasında oturacak. Bu açıklamayı, CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke yaptı. İzmir Ticaret Odası Meclis toplantısında konuşan Böke, bir meclis üyesinin "Masaya oturacağız dediğiniz örgütlerin içinde PKK da var mı?" sorusuna "Tabii ki PKK da var" yanıtını verdi. Böke daha sonra ise sözlerinin yanlış anlaşıldığını belirten ikinci bir açıklama yaptı. 

CHP Ankara Milletvekili Murat Emir de Ulusal Kanal'a yaptığı değerlendirmede, Kürt sorununu “Herkesle görüşerek”, “Demokratik birinci sınıf bir anayasa yaparak”, “temel hak ve özgürlükleri herkes için sağlayarak” çözeceklerini söyledi.

KILIÇDAROĞLU MECLİS DIŞINDAKİ AKTÖRLERİ AÇIKLIYOR

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; “Türkiye’de toplumsal barış açısından ciddi bir sorunumuz var. (…) Bu sorun silahla, güvenlik önlemleriyle çözülmez. Bu sorun toplumsal uzlaşmayla çözülür(…)Birinci sınıf demokrasiyi ancak ve ancak biz getireceğiz, getirmeye de kararlıyız. Sorun silahla çözülecek bir sorun değil, toplumsal uzlaşmayla çözülecek bir sorun. Bir araya gelip oturup konuşacağız, akıl akıldan üstündür.” Sözleriyle Selin Sayek Böke’nin yolunu çizdi. Böke’de Kılıçdaroğlu’nun söyleminin altını doldurdu.

 CHP Ankara Milletvekili Murat Emir bir adım öteye giderek “çözümün” programını açıkladı: “Demokratik, birinci sınıf bir anayasa”  “Temel hak ve özgürlüklerin herkese sağlanması”

2013 yılında “Anayasanın ilk üç maddesi kırmızı çizgimiz” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,bu akşam İMC TV’de konuk olduğu canlı yayında Banu Güven’in “Anayasanın ilk üç maddesi değiştirilebilir mi?” sorusuna “Elbette” yanıtını verdi. Bununla da kalmayıp, Selin Sayek Böke’nin “Her partiden eşit milletvekilinin temsili ile mecliste kurulması gerektiğini” söylediği komisyonun, PKK, Öcalan, Kandil de dahil olmak üzere herkesle görüşebileceğini belirterek; Böke’nin  sözünü ettiği

meclis dışında görüşülmesi gereken aktörlerin kimler olduğuna açıklık getirdi.

CHP İŞE GENÇLİK ÖRGÜTÜNDEN BAŞLADI

Öte yandan, CHP’ Genel Başkanının ve Genel Başkan Yardımcısının söylemleri, CHP gençlik örgütü düzeyinde hayata geçirildiği görüldü.

CHP Gençlik Kolları, Fikir Kulüpleri Federasyonu, Gençlik Muhalefeti, HDP Gençliği ve Öğrenci Kolektifleri bugün saat 10.04’te Ankara Tren Garı’nın önünde bir anma toplantısı yaptı. “Kürt halkına yapılan saldırı” “Okul okul, mahalle mahalle yan yana geleceğiz. Sarayı durdurana kadar birleşik mücadelemiz sürecek.” Söylemlerinin dikkat çektiği basın açıklamasında, terörden, PKK’dan, emperyalizmden ve emperyalizme karşı mücadeleden söz edilmediği gibi; terörle mücadele; “durdurulması gereken Sarayın savaşı” olarak değerlendirildi.

Tito’yu devirip Yugoslavya’nın parçalanmasına yol açan, Romanya’da Çavuşeku’yu deviren, Gürcistan’da Gül devrimini yapıp Saakaşvili’yi iktidara getiren, Ukrayna’da turuncu devrimi yapan OTPOR tipi örgütlenmeyi çağrıştıran bu oluşumun toplantısı ve basın açıklaması Genç Gazete’de şöyle yer buldu:

Haber için manşete tıklayın

Gençlik saraya ve savaşa karşı birleşti: Bir aradayız!

Gençlik örgütleri, bugün, katliamın gerçekleştiği saat olan 10:04’te Ankara Tren Garı’nda bir anma ve basın açıklaması yaptı. CHP Gençlik Kolları, Fikir Kulüpleri Federasyonu, Gençlik Muhalefeti, HDP Gençliği ve Öğrenci Kolektifleri imzasıyla yapılan açıklamada saraya ve savaşa karşı gençliğin birleşeceği duyurulurken gençlik derneklerine, üniversite kulüp ve topluluklarına bu birliği büyütme çağrısı yapıldı. Saldırıda hayatını kaybedenlerin anısına gökyüzüne 102 adet siyah balon bırakıldı.
 

Uzun yıllar, yaşadığımız bölgede Turuncu devrimlerin örgütlenmesine çalışan CIA ile ve NED’le göbekten bağlıARI Hareketinden Kemal Köprülü 2001 yılında gençleri bu tip örgütlenmelere çağırmıştı: “Siz gençler Ankara’yı tamamen unutun. Bu sistem iflas etti (…) Ankara’dakilerin sizden korkmasının bir sebebi de, eğer siz meydanlarda yürürseniz, hükümet 3 günde düşer. İşçi ve memur haklarını satın alıyor, ama sizin istediğiniz geleceğiniz. (…)  Hedefimiz artık üniversiteler değil liseler (…)Sizlere güvenerek eski unsurların tasfiyesi için çalışmalarımıza başlıyoruz.”

ÖZETLE…

Center for American Progress (Amerikayı Geliştirme Merkezi) 2014 yılının Temmuz ayında The United States, Turkey, and the Kurdish Regions (ABD, Türkiye ve Kürt Bölgeleri) başlıklı bir rapor yayınladı. Raporun çarpıcı bir de alt başlığı var: The Peace Process in Context (Barışın koşulları) Raporda, Kürt sorununun Türkiye’de ve bölgede çözümü için bir yol haritası çiziliyor.

Raporda yazıldığına göre, Atatürk, toplumdaki inanç ve etnik zenginliği göz önüne almadan milliyetçi ve seküler (Laik) bir cumhuriyet kurdu. Bu seküler ve milliyetçi cumhuriyet, “inanç ve etnik çoğulculuktan yana olan” halkın üzerinde baskı kurdu. Bu durum Türkiye’nin gelişmesinin önünde büyük bir engeldir. O halde çözüm için, tüm bu azınlıkların kendilerini ifade etme şansı bulacağı bir ortam yaratmak gerekir. Bu da ancak “Demokratik birinci sınıf bir anayasa yaparak (birinci sınıf Kılıçdaroğlunun tanımı)” mümkün görünüyor. Bu anayasa, Türklük ve Türk milleti kavramlarından arındırılmış, vatandaşlığın tüm etnik azınlıklarla tanımlandığı bir anayasa olmalı. Tüm azınlıklar ancak bu şekilde siyasi hayata dahil edilebilir. Bu da Türkiye'nin gelişmesinin önünü açacaktır.

Raporun ana fikri bu. Görüldüğü gibi, önerilen sadece etnik bölünme değil, laikliğin de ortadan kaldırılmasıyla tarikatların önünü açılması.

Hatırlayalım, Demirtaş “Mücadelemiz kendini ifade edemeyen tüm etnik kökenden gelen vatandaşlarımız için” demişti.

Hatırlayalım: Kılıçdaroğlu, tarikatlar ve cemaatler için “sivil toplum kuruluşları” tanımını kullanmıştı.

Hatırlayalım: Erdoğan, 36 etnik unsurdan söz ermişti. Erdoğan’ın Yeni Türkiye dediği yer, Demokratik birinci sınıf bir anayasa ile yerinden yönetilen; kantonlara bölünmüş bir Türkiye’dir. Böyle bir Türkiye’nin yönetim biçimi de başkanlık sistemidir.

Görüldüğü gibi 7 Haziran seçimlerine kadar her şey üç aşağı beş yukarı sözünü ettiğimiz raporun çizdiği yolda yürüdü. Ancak görüldü ki süreç barıştan ve çözümden değil; terörist örgütün silahlanmasından, ülkenin bir bölgesine egemen olmasından yana yürüyor…

Doğu ve Güneydoğu illerimizde devlet otoritesini tamamen yitirdiğini gören Erdoğan’ın ( TSK’nın da baskısı olduğu anlaşılıyor) terörle sert bir mücadele başlattı. Türkiye, kendisi için sözünü ettiğimiz raporda çizilen yoldan saptı.

DEMOKRATİK BİRİNCİ SINIF BİR ANAYASA VE BARIŞ

Barış söylemleri, “terörle mücadeleden vazgeçin, raporda çizilen yoldan devam edelim.” anlamına geliyor.

Demokratik birinci sınıf bir anayasa, Türklük ve Türk milleti kavramlarından arındırılmış, vatandaşlığın tüm etnik azınlıklarla tanımlandığı bir anayasa anlamına geliyor.
 

Kılıçdaroğlu’nun CHP’si, Bunu sağlamak için konunun tarafı gördüğü herkesle görüşecektir.

Ülkeyi bölünme noktasına getirdikten sonra otoritenin ülkenin bir bölgesinde PKK’nın eline geçtiğini kavrayan Erdoğan ve hükümet, terörle mücadelenin PKK’yı kımıldayamaz hale getirene kadar sürdürülmesinden yana görünüyor.

 Onları “barış” yoluna getirmek; yani terörle mücadeleyi bıraktırıp, Demokratik birinci sınıf bir anayasanınbir an önce yapılmasına zorlamak; olmazsa turuncu devrim yapmak için de sokakta OTPOR tipi bir örgüt kuruluyor…