‘EMANET’E SAHİP ÇIKALIM! | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
21:57  MERCAN’DA BİR İLK: ‘GECE GÖZLEM ETKİNLİĞİ’  21:35  ŞEHITOĞLU, DURAK’A TAM DESTEK VERDI  10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı  10:00  BAŞKAN SEÇER MUT HALKIYLA BULUŞTU  09:55  BAŞKAN ÖZYIĞIT, “BALıK PAZARı SAYıSıNı ARTTıRACAĞıZ”  09:39  CEZAEVI AVUKAT GÖRÜŞME ODASıNDA YENILEME BAŞLADı 
‘EMANET’E SAHİP ÇIKALIM!

 

Artan teknoloji kullanımının insan ve çevre sağlığına olumsuz etkilerine karşı Mersin’de bir araya gelen bilim insanları, “Sağlıklı Yarınlar İçin” yöneticileri uyarırken, halkı da bilinçlenmeye çağırdı.

Elektrik Mühendisleri Odası Mersin Şubesi, Yenişehir Belediyesi, Mersin Barosu ve Mersin Tabip Odası işbirliğinde düzenlenen “3. Elektromanyetik Alanlar Sempozyumu EMANET2015” başladı. İki gün sürecek etkinliğin açılışı Yenişehir Kültür Merkezi'nde, bin 500 kişinin katılımı ile yapıldı. 41 adet sözlü bildiri, 21 adet poster olmak üzere toplam 62 bildirinin sunulacağı etkinlikte davetli 15 uzman ile Prof. Dr. Dariusz Leszczynsk sunum yapacak. Ayrıca Türkiye genelindeki tüm üniversitelerin elektrik ve elektronik mühendisliği bölüm başkanlarının 6 aylık değerlendirme toplantısı da sempozyum kapsamında gerçekleştirilecek.

Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuarı öğrencilerinin mini konseri ile başlayan sempozyumun ilk açılış konuşmasını Mersin Üniversitesi Elektrik Elektronik mühendisliği Bölüm Başkanı ve Sempozyum Düzenleme ve Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Caner Özdemir, yaptı. “Sağlıklı Yarınlar İçin” sloganıyla düzenlenen etkinliğin iki yılda bir düzenlendiğini aktaran Özdemir, ilk ikisi İstanbul'da yapılan sempozyumun ilk defa Anadolu'da düzenlendiğini aktardı.

“TEKNOLOJİ İLE ELEKTROMANYETİK ALANLAR ARTTI”

Sempozyumun; elektromanyetik alanlar ve etkilerine yönelik farkındalığın teknik, sağlık ve hukuki açılardan arttırılması ve toplumsal hizmet anlayışı kapsamında düzenlenen bilimsel bir etkinlik olduğunu dile getiren Özdemir, “Özellikle son 20 yıl içerisinde hücresel iletişimin tüm dünyada hızla yayılması ve son 5 yıl içerisinde de özellikle akıllı cihazların yine baş döndürücü bir şekilde hayatımıza girmesiyle yaşam alanlarımızdaki elektromanyetik alan değerlerinin de aynı oranda artmasına yol açtığı hepimizin malumudur. Bundan çok değil 20 yıl önce sadece televizyon ve radyo verici istasyonlarının oluşturdukları elektromanyetik alan değerlerden bölgesel bazda bahsederken, 2000’li yıllardan sonra GSM hücresel iletişim teknolojisinin yaygınlaşmasıyla baz istasyonları ve cep telefonları gibi cihazların yaşam alanlarımızda oluşturdukları elektromanyetik alan şiddetlerini tartışır duruma gelmiştik. Ancak özellikle 2010’lardan sonra ise akıllı telefon, akıllı tablet,akıllı saat, akıllı ayakkabı, akılı gözlük vücuda yapıştırılabilir akılı tıbbi duyargalar gibi akıllı cihazların (ya da diğer adıyla giyilebilir teknolojilerin) hayatımıza girmesiyle artık elektromanyetik alan yayan cihazlar elbise gibi giyilebilir duruma gelmiştir. Yeni teknolojiler hayat işlevlerimizi yaparken önemli kolaylıklar ve hız avantajları sağlamaktadır ve bu teknolojiler her geçen gün daha bağımlı olacağımız kaçınılmaz bir gerçektir. Ancak bu teknolojilerin kullanımıyla; çevremizde, çalışma ve yaşam alanlarımızda günler geçtikçe artan elektromanyetik alan maruziyetinin beden sağlığımıza, ruh sağlığımıza, sosyal ve kültürel yaşantımıza etkileri de kamuoyunda artarak tartışılmaktadır. Bu bağlamda; önümüzdeki 2 gün boyunca bilimsel etkinlikleri gerçekleştireceğimiz EMANET 2015 Sempozyumu’nun amacı; elektromanyetik alanların çevre, insan sağlığı üzerine etkileri ve hukuksal boyutları konusunda, üniversitelerin, kamu kurumlarının,sivil ve toplum örgütlerinin , kişilerin güncel ve bilimsel bilgilerini aralarında tartışacağı ve toplumda paylaşacağı bir ortam oluşturmaktır” diye konuştu.

CEP TELEFONUNUN ETKİSİ TERMAL KAMERA İLE GÖRÜLECEK

Daha sonra söz alan EMO Mersin Şube Başkanı Seyfettin Atar da, elektromanyetik alanların çevre, insan sağlığı üzerine etkileri ve hukuksal boyutları konusunda üniversitelerin, kamu kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin, kişilerin güncel ve bilimsel bilgilerini aralarında iki gün boyunca tartışacağı ve toplumun tüm katmanlarıyla paylaşacağı bir sempozyumu gerçekleştireceklerini söyledi. “Ayrıca uygulama atölyesinde çocuklara özel çocuk etkinlikleri yapılacaktır” diyen Atar, “Günübirlik olarak kullandığımız cihazların özellikle cep telefonlarının kulak bölgesinde meydana getirdiği ısınmayı termal kamera ile görme ve buna benzer bir çok etkinlik Prof. Dr. Süleyman Daşdağ hocamız tarafından öğrencilerimize aktarılacaktır.

“İLGİLİ MEVZUTA YETERSİZ”

Yaşadığımız yüzyılda teknolojinin gelişimine bağlı olarak elektronik aletlerin kullanımı gittikçe artmaktadır. Mikrodalga fırından saç kurutma makinesine, ev içi kablosuz internet ağından onunla kullandığımız dizüstü bilgisayara, elimizden düşürmediğimiz cep telefonuna kadar hayatımıza girmiş her türlü elektrikli cihaz elektromanyetik dalga yayıyor. Evimizin yakından geçen yüksek gerilim hatları ve baz istasyonları da aynı şekilde birer elektromanyetik alan kaynağı. Dolayısıyla günlük hayatımızda ister istemez fazla oranda elektromanyetik dalgalara maruz kalıyoruz. Hiç kuşkusuz buradaki temel nokta, günlük yaşamımıza giren ve vazgeçilmez bir ihtiyaç olarak kullandığımız teknoloji den yararlanırken, olumsuz etkilerini bertaraf etmek için neler yapmalıyız olmalıdır. Çünkü ilgili mevzuatın yetersizliği ve uygulamalardaki yanlışlıklar halk sağlığını tehdit eden sonuçlar yaratabilmektedir.

“TEKNOLOJİ DÜŞMANI DEĞİLİZ”

Biz mühendisler teknoloji düşmanı değil aksine teknolojinin gelişmesi için yoğun çaba harcamaktayız. Bizler teknolojiyi kullanırken kullanım sürecinde oluşabilecek olumsuzlukları en aza indirecek önlemlerin alınması ve bu konuda toplumun bilgilendirilmesinin öncelikli görevimiz olduğunu düşünmekteyiz. Bu görev ve sorumluluk devlet kurumlarının da yerine getirmesi gereken en önemli görevlerinden biri olmalıdır. Elektrik Mühendisleri Odası olarak ülkemizde uygulanan elektromanyetik alan şiddeti standartlarının yeniden düzenlenerek en azından Avrupa standartlarına çekilmesini, düzenli olarak denetim ve ölçümlerin yapılmasını, bilgi ve verilerin şeffaf bir biçimde paylaşılmasını talep ediyoruz. Bizler, TMMOB bağlı meslek odaları olarak bize düşen sorumlulukları meslek alanlarımıza yönelik sempozyum ve benzeri etkinlikler yaparak kamuoyunu bilgilendirme konusunda çaba sarf ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. İki gün boyunca sürecek olan sempozyumumuzda dört adet panel, 41 adet sözlü bildiri ve birçok poster sunumları yapılacaktır. Aynı zamanda geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı da unutmayıp atölye çalışmalarıyla farkındalık yaratılmasını hedefledik” diye konuştu.

“HEKİMLER İÇİN BİLİNMEZLİKLERLE DOLU”

Ardından söz alan Mersin Tabip Odası Başkanı Ful Uğurhan da, milyarlarca yıl önce meydana gelen yaşlı dünya için sadece son yüzyıl içinde var olan insan eliyle yaratılmış elektromanyetik alanların canlıların sağlığına etkisinin hekimler için hala bilinmezliklerle dolu olduğunu söyledi.

“Öyle ki bir hasta yakını pataloji raporundaki kan kanseri yazan yeri göstererek, “Acaba evinin yanında yer alan baz istasyonu ile bir ilişkisi var mıdır?’ diye sorduğunda ya da 1986 yılı doğumlu genç bir erkeğin, yeni doğmuş bebeğinde görülen anormalliğin nedenini arama çabasında iken ‘Çernobil patladığı zaman babam Karadeniz’de görev yapıyormuş, ben orada doğmuşum’ dediğinde bir hekim olarak sessiz kalırsınız. Çünkü insanlık ve bilim tarihi açısından yeni olan bu durumlarla hastalıklar arasındaki ilişkiyi belirleyecek kesin kanıtlar henüz yoktur. Ama Karl Sagan’ın, ‘Kanıtın olmayışı yokluğun kanıtı değildir’ savında olduğu gibi bunlarla ilgisi yoktur da diyemezsiniz.

Genel olarak kirlilik hastalıkların baş göstermesi ve yayılması için çok önemli bir faktördür. Yeryüzünde şu anda hat safhada yaşanmakta olan elektromanyetik kirlilik de pek çok pastalığın oluşumuna zemin hazırlamaktadır. Teknolojiye bağımlı yaşamanın ikincil sağlık etkilerinden olan hareketsiz yaşamdan kaynaklanan obezite ve bağı olarak gelişen kalp ve damar hastalıklarını hesaba katarsak, teknolojinin hayatımıza getirdiği kolaylıkları hastalıklarla mücadele etmenin zorluğuna tercih etmek akılcı değildir. Akılcı olan ihtiyacımız kadar olan teknolojiyi , aşırıya kaçmadan , gerekli önlemleri alarak zararlı etkilerden en az etkilenecek şekilde düzenleyerek kullanmaktır” dedi.

BAZ İSTASYONLARI İLE İLGİLİ HUKUKSAL MÜCADELE UMUT VERİCİ

Mersin Barosu Başkanı Alpay Antmen de, bilindiği gibi teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği bilişim çağının yaşandığını işaret ederek, “1990’ların başlarında cep telefonlarıyla başlayan hızlı gelişim bugün bilişim alanında her şeyi yapabildiğimiz akıllı telefonlara kadar gelişti. Ancak bu gelişmenin yanında bu günkü sempozyumun konusunu oluşturan elektromanyetik alanların etkileri de arttı. Hatta elektromanyetik kirlilik içerisinde yaşamaya başladık. Trafolardan, baz istasyonlarına, kablosuz modemlerden, cep telefonlarına kadar hayatımızın her anında elektromanyetik alan içerisinde yaşamaya başladık. Artık zaruri hale gelen bu ihtiyaçlarımızın yanında sağlığımız da risk altına girmeye başladı. İşin teknik ve sağlık açısından değerlendirilmesi bir yana bugün bir baz istasyonunun varlığı psikolojik olarak da insanlarımızı rahatsız etmektedir. Tabi , bir de işin hukuki yönü var. Bugün baz istasyonlarıyla ilgili yüzlerce dava söz konu ve ciddi anlamda bir hukuk mücadelesi verilmektedir. Neyse ki Yüksek Yargıtay’ın son yıllarda vatandaşlarımız lehine olumlu kararlarını görmekten mutluluk duyuyoruz” dedi.

“ÇEVRE HUKUKU HAK ETTİĞİ YERDE DEĞİL”

Öte yandan üstünde durulması gereken bir hukuk dalının da Çevre Hukuku olduğunu işaret eden Antmen, sağlıklı yaşama hakkını ilgilendiren bir hukuk disiplinin olan çevre hukukunun günümüzde hak ettiği öneme kavuşamadığını işaret etti. “Hukuk fakültelerinde bile genellikle seçmeli ders olmaktan öteye geçemediğini üzülerek belirtmek istiyorum. Umarım hukuk fakültelerinde çevre hukuku kürsüleri çoğalır ve bu konuda uzman hukukçular artar. Bilindiği üzere şimdiye kadar elimizde elektromanyetik alanların etkileriyle ilgili kesin bir veri olmadığı için ihtiyat ilkesi ortaya konmuştur. Çevre hukukunda yanıt aranan ve fakat hukukun istediği belirgin verilerin, bilim tarafından ortaya konulamadığı anlarda ve durumlarda çevre korunabilecek mi? Sorusuna önemli bir çözüm yolu olarak ihtiyat ilkesi geliştirilmiştir. Bu ilkenin başlangıç noktası; bilimsel belirsizliğin kabul edildiği durumlarda, çevreyi koruma konusunda gerekli önlemleri almanın zorunlu olduğunun kabul edilmesidir. Yani çevrenin korunması için önleyici önlemler sadece bilimin gerekli bulguları sağladığı durumlarda değil, sağlanamadığı durumlarda da alınmaktadır. Kısaca: bilimsel kesinlik yoksa ihtiyat ilkesi vardır. Gelinen noktada artık Yargıtay kararlarında da tehlike sorumluluğu yerine ihtiyat ilkesini kullanılmalıdır. 2011 yılına kadar Avrupa Parlamentosu hiç bir vurgulama yapmadan sadece ihtiyat ilkesi dikkate alınır derken; artık baz istasyonlarının kurulmasında şirketlerin menfaatleri değil, halkın görüşü dikkate alınır demektedir. Buna göre artık Avrupa’da çeşitli ülkelerde, baz istasyonlarının yerleştirilmesi kararı verilmeden önce halkın görüşü alınmaktadır. Örneğin Fransa’da belediyelere açıkça yetki verilmiş ve, halkın görüşü doğrultusunda baz istasyonlarının kurulması ve sertifika verilmesi sağlanmıştır.

Son söz: zaruri bir ihtiyaç haline gelen teknolojiden faydalanırken, haberleşme hürriyetinden ve mülkiyet hakkından önce gelen yaşama hakkımızı, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını göz ardı etmemeliyiz” şeklinde konuştu.

İKİ ETKİNLİK AYNI GÜN OLMAZ!

TRT Çukurova İl Müdürü Sebahattin Kahraman da, EMANET Sempozyumu’nun önemine vurgu yaparak, böyle bir etkinliğin İstanbul’dan sonra Mersin’de yapılabilmesinin büyük başarı olduğunu söyleyerek, gerçekleştirenleri tebrik etti. “Ancak bir de serzenişim var” diyen Kahraman, kentte aynı günü iki önemli etkinliğin çakışmasını eleştirdi. “Bu kentte aynı gün bir veya iki etkinliğin aynı saate denk getirilmesi üzücü. Mersin üst düzey protokolünün Mersin’in daha iyi tanıtımı adına burada olmasını canı gönülden arzu ederdim.

Biz TRT olarak toplum sağlığına zarar vermeden ve hukuku ihlal etmeden doğru ve ilkeli bir yayıncılık anlayışı ile yayınlarımızı devam ettirmeye çalışıyoruz” dedi.

 MEÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Akdağlı da, kablosuz iletişim teknolojisinin gelişmesi ile kablosuz cihazların artmasının elektromanyetik dalgaların da artmasına neden olduğunu belirterek. “3. EMANET Sempozyumu artan elektromanyetik alanların; sağlık, sosyal, psikolojik etkilerini ve hukuksal boyutlarını ele alarak, bilimsel veriler ışığında halkı bilgilendirilmesini ve bilinçlendirilmesini sağlayacak önemli bir çalışmadır” dedi.

“HALKIN BİLİNÇMESİ İÇİN ÜNİVERSİTELERE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR”

Toros Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yüksel Özdemir de, şehir dışından gelen davetlilere seslenerek, “Hala portakal kokan Mersin’e hoş geldiniz” dedi. Mersin’in, Doğu Akdeniz'in en önemli kenti olduğunu işaret eden Özdemir, bu başarılı etkinliğin kent, ülke ve dünya için önemli gaydalar sağlayacağına inandığını dile getirdi. Toplum sağlığı ve gelişimi için üniversitelere iki önemli görev düştüğünü vurgulayan Rektör Yüksel, “Birinci temel çabamız; araştırmadan başlayarak teknoloji üretimidir. Bu alandaki çalışmalar toplumumuzun yararı ve refahı için sürmektedir. Ama bunları tasarlarken, teknoloji üretirken sonuçlarını, olası çevre ve diğer sağlık problemlerini de birlikte düşünmemiz gerekiyor. Bu açıdan bilim insanlarına çok önemli görevler düşmektedir. İkinci en önemli görevimiz de; elde edilen bilgilerin, teknolojik sonuçların etkilerinin diğer tüm disiplinler ile birlikte ele alınıp sonuçlarının minimuma indirilebilmesidir. Bunun için daha çok çaba sarf etmemiz gerekiyor. Daha da önemlisi günümüzde teknolojinin hızla gelişmesinden dolayı çok büyük bir bilgi kirliliği var. Bu nedenle doğru bilginin, topluma doğru bir şekilde anlatılmasında üniversitelere de büyük görev düşüyor. Bunların hepsinin bilincindeyiz. Ve çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürmekteyiz” şeklinde konuştu.

Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan da, teknolojinin insan yaşamının vazgeçilmesi haline geldiğini ancak özellikle Türkiye’de bu durumun dünyadan çok daha ileri düzeyde olduğunu söyledi. Tarhan “Marifet analitik, bilimsel düşünceyle gelecekteki tehlikeyi bugünden görüp, çözüm üretmektedir. Bu nedenle bu sempozyum; hepimizin ders alması gereken konular içermektedir” dedi.

“ELLER TETİKTEN ÇEKİLMELİ”

EMO Başkanı Hüseyin Yeşil de konuşmasına, Ankara katliamında yaşamını yitirenleri anarak başladı. Yeşil, “10 Ekim’de Emek, Barış, ve Demokrasi Mitingi’nin toplanma alanı olan Ankara Garı önünde yapılan bombalı saldırıda hayatını kaybeden 102 arkadaşımızı saygıyla anıyorum. Bu katliamı yapanları, buna ortam hazırlayanlar ve bunları destekleyenleri de nefretle kınıyorum” dedi. Ülkemizde siyasal partiler düzeyinde yaşanan sıkışmışlıkla ara arkaya yaşanan seçim süreçlerinin demokrasinin bir aracı olmadığını savunan Hüseyin Yeşil, tam tersine baskının, şiddetin ve çatışmanın gölgesinde gerçekleştirilmiş 1 Kasım seçim sonuçları ile ‘milli irade’ değil, korku toplumunun eseri olan bir ‘iradenin’ yansıması olarak tarihe geçtiğini söyledi. “Seçim sonrasında bizzat Ahmet Davutoğlu tarafından dile getirilen kapsayıcı mesajların sözde kalacağı, seçimlerin hemen ertesinde başta yandaş medya ve fedailiğe soyunmuş köşe yazarları olmak üzere siyasi parti temsilcilerinin verdikleri mesajla ortaya çıkmıştır.cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte eşit yurttaşlık idealiyle gerçekleştirilen başta eğitim ve kadın hakları olmak üzere pek çok düzenleme bugün hedef alınmakta, bilimi ve aklı geri plana iten geri bir yapılanma örgütlenmektedir” diyen Yeşil, “Kadınlara yönelen ve giderek dozu artan fiziksel şiddetin yanında eğitim ve çalışma haklarına yönelen sözlü şiddet uygulamaları dikkat çekmektedir. Ne yazık ki bu şiddet ortamı iktidarın politikalarından dayanak bulmaktadır. Böyle bir ortamdan beslenen Akit gibi yayınlar, Mustafa Kemal’in ölümünün 77. Yılında “zulüm, 1938 son bulu” ifadelerini kullanabilmektedir. Tüm bunlar karşısında Mustafa Kemal’i ölümünün 77. Yılında saygıyla anıyoruz. Ülkemizdeki çatışma ortamı ve yaratılan korku iklimi mesleğimizin hiçbir alanında sağlıklı bir işleyişin olmamasına yol açmaktadır.  Nitekim bu ortamda miting alanlarında, görevi başında yaralanan meslektaşlarımız bulunmaktadır. Bu nedenle en öncelikli acil talebimiz her platformda ısrarla dile getirdiğimiz barış ve can güvenliğidir. Öncelikle PKK’nın ancaksız, amasız silahlı eylemleri durdurmasını ve bununla birlikte operasyonlarında durmasını istiyoruz. Herkes elini tetikten çekmeli sorunlarımızı ve seçimlerimizi de barış ortamında yapabilmeyi diliyoruz” dedi.

“TOPLUM, ŞİRKETLERE KARŞI YALNIZLAŞTIRILIYOR”

Sempozyum açılışlarında bunları konuşmadan mesleki konulara ve sorunlarına değinememenin acısını yaşadıklarını da ifade eden Yeşil, EMO olarak tüm bu sıkıntılı süreçlerin farkında olarak, mesleki alanlardaki faaliyetlerini kamu yararına ve nitelikli olarak sürdürebilmek için çalıştıklarını söyleyen Yeşil, “Bu kapsamda 2 yılda bir gerçekleştirdiğimiz sempozyum ve bilimsel kongrelerle mesleğimize, ülkemize ve yurttaşlarımıza katkı sağlamaya çabalıyoruz. Sağlıklı yarınlar temasıyla düzenlediğimiz Elektromanyetik Alanlar ve Etkileri Sempozyumu’nda emeği geçen Bilim Kurulu, Düzenleme Kurulu, Yürütme Kurulu üyeleri başta olmak üzere Mersin Şubemize ve katkı veren tüm kuruluşlara teşekkürü borç bilirim. Tüm dünyada bir yandan teknolojik ilerleme yarışı sürerken , diğer yandan teknolojinin getirdiği olumlu ve olumsuz sonuçlar karşısında değişimler ve arayışlar yoğunlaşmaktadır. En temel ilke olarak teknolojinin insanlığın yararına  uygulanmasında yola çıkıyoruz. Teknolojik ilerlemenin de bu temel anlayış içinde sağlanmasının zorunluluğuna vurgu yapmak istiyorum. Teknolojinin sağlık başta olmak üzere insan ve doğa hayatı üzerindeki yarattığı gerilimler karşısında mesleki alanlarımızı ilgilendiren yeni alanlar doğmaktadır. Örneğin bir cep telefonunun üretimi yanında kullanımının düzenlenmesi başlı başına bir alan haline gelmektedir. EMO olarak iletişim teknolojileri başlıklı paneller, oturumlar düzenlediğimiz gibi, bu teknolojilerin sağlık üzerine etkilerini tartışmayı da mesleki bir sorumluluk olarak görüyoruz. Özellikle kapitalizmin kar, tüketim çılgınlığı ve şirket bakışıyla yurttaşların yaşadığı sorunlar karşısında yalnızlaştırılmasına karşı bu tür etkinliklerin toplumsal anlamda çok önemli olduğunu düşünüyoruz” dedi.

“BAZ İSTASYONLARINI SAKLAMAYA ÇALIŞMAYIN”

Bu noktada EMANET Sempozyumu’nun doktorlar, avukatlar ve mühendislerle birlikte yapılmasının önemine değinen Başkan Yeşil, cep telefonların sağlık üzerine etkileri denildiğinde kamuoyunda ilk akla gelen konunun baz istasyonları olduğunu işaret etti. “Baz istasyonlarının kurulum koşullarında yasal sınırlamaların sağlık koşullarına uygun hale getirilmesi ve daha önemlisi uygulamaların denetim ve takibinin yapılması gerekmektedir” diyen Hüseyin Yeşil, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Baz istasyonlarının kamuoyundan gizlenmesine yönelik baca içine saklanması gibi garip uygulamalara son verilmelidir. Tüm insanların yaşamlarını ilgilendiren uygulanmalardan bilgilenme hakları vardır. Bu teknolojik çağda bu tür bilgilerin açık olarak internet ortamında kamuoyuna sunulması zorunludur. Artık gelenekselleşmiş iki yılda bir yaptığımız bu etkinliği son gerçekleştirdiğimizden bu yana yaşanan gelişmelere de konuşmamda kısaca değinmek istiyorum. Ülkemiz hava enerji hatları 2012’de 50 bin 418,4 kilometre iken 2014 sonu itibariyle 53 bin 408,7 kilometreye ulaşmıştır. Yani yüzde 6 gibi bir artış söz konusudur. Bu hatların geçtiği yerlerde maruziyet ihtimali artırmıştır. Mobil kullanıcı sayılarını incelediğimizde 2013 yılında 68.025.878 olan abıne sayısı 2 yıl sonra 72.174.826 sayısına ulaşmıştır. Yine 2 yılda yüzde 6 gibi bir artış söz konusudur. Abone sayılarında doygunluğa ulaşıldığından bu artış büyük görünmeyebilir ancak mobi internet kullanımında 2013 yılı ikinci çeyrekte 31.297 TByte olan 3 aylık trafik 2015’te aynı dönemde 126.027 TByte olarak gerçekleşmiş ve 4 katına çıkmıştır. Geçen sempozyumdan bu yana mobil cihazlarla 4 kat  daha fazla internet kullanmışız. Bu kadar artan kullanımı karşılamak için servis sağlayıcılar daha fazla yatırım yapmak daha fazla baz istasyonu kurmak durumunda kaldılar. Daha fazla baz istasyonu, daha fazla kullanım daha fazla maruziyet riski olduğunu hepimiz biliyoruz.

MÜHENDİSLER; 4,5 G’Yİ ANLAMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYOR

Tüm bunların dışında ülkemiz daha fazla bant genişliği ihtiyacını sağlamak adına 4. Nesil mobil teknolojiye geçiş konusunda da tartışmalı bir süreç yaşadık. İhaleler iptaller oldu. Tüm dünyada 4G olarak bilinen LTE teknolojisi sırf birilerinin sorumsuzca ettikleri sözlerini geri almayacak diye 4.5G olarak lanse edilmektedir. 4. Nesil altyapılarla 4. Neslin sağladığı hızlarda çalışacağız, ancak adını soran olursa 4 buçuk G diyeceğiz. Bir mühendis olarak bunu anlatmakta güçlük çekiyorum.

Bilimsel açıdan ciddi bir diğer sorun da bu artan kullanım karşısında maruziyet riskiyle ilgili yapılan düzenlemeler de dikkat çekmektedir. Bu artan kullanım ile artan maruziyet riski uygulanan limit değerlerin aşağıya çekilmesi ile giderilebilecekken; 9 Ekim 2015 tarihli yayımlanan yönetmelik değişikliği ile daha önce kullanılan sınır değerle ortam toplamında yüzde 25 oranında azaltılmış ve 31V/m olmuştur. Tek bir cihaz için ise yüzde 11 oranında azalmış ve 9.1V/m yapılmıştır. Bu azaltılmış değerler bile birçok Avrupa ülkesinin hala çok üzerinde sınır değerlerdir. Örneğin İsviçre’de tek bir cep telefonu cihazı için 6V/m, birden fazla cihaz için 5V/m uygulanmaktadır. Bu maruziyetten en çok etkilenen kesimin çocuklar olduğu bugün bilimsel olarak kabul edilmektedir. Bu noktada özellikle tüketim çılgınlığı karşısında cep telefonu, tablet, bilgisayar gibi elektromanyetik alan yaratan aletlerin kullanımında çocuklarımızın ve gençlerimizin duyarlılığını artırmak çeşitli önlemler almak büyük önem taşımaktadır. Hemen basitçe akla gelen ilk sorun ve alınabilecek basit bir önlem bulunmaktadır. Bir sınıf içindeki 30-40 çocuğun hepsinin cep telefonunun açık olması maruziyet riskini katlayan bir yapı yaratmaktadır. Dersliklere cep telefonu alınmaması kolayca uygulanabilecek bir yöntemdir. Ancak bu tür basit önlemler için bile duyarlılığın arttırılması önemlidir. Buna yönelik olarak okullarda ayrı dersler yada bilişimle ilgili dersler içerisinde konular ele alınmalıdır. Sempozyumumuz kapsamında çocuklara yönelik özel etkinlik de yer almaktadır”.

“NÜKLEER SANTRAL İNŞAATINA BAŞLAYAMAYACAKSINIZ, BAŞLASANIZ DA BİTİREMEYECEKSİNİZ, BİTİRSENİZ DE SANTRALİ ÇALIŞTIRAMAYACAKSINIZ KAPANACAK”

Mersin’e kadar gelmişken nükleer santral kurulum çalışmalarına da değinmeden geçmek istemediğini ifade den EMO Genel Başkanı Hüseyin Yeşil, “Mersin, nükleer santral kurulumuyla ülkemizin gündeminde yer almaktadır. Bu vesileyle nükleer santraller konusunda da EMO olarak yaklaşımımızı ortaya koymak isterim. Öncelikle dünyada yenilenebilir enerji alanlarında gelişimler büyük aşamalar kaydetmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretimindeki önemi giderek artmaktadır. Böyle bir ortamda ülkemizin nükleer santrallere zaman, para ve enerji harcaması gerçekten üzücüdür.

Daha da üzücü olan Fukuşima felaketi sonrasında tüm dünyada kabul edilen nükleer santraların büyük tehlikesinin yok sayılmasıdır. Ayrıca nükleer santralardan üretilen enerjiyle ülkemiz pahalı enerjiyi kullanımına mahkum edilmiş olacak ve geleceğimize ipotek konulacaktır.

Mersin’de kurulacak nükleer santral ise Rusya’ya tahsis edilen arazi üzerinden Rusya’nın kurup işleteceği bir nükleer santralden ibarettir ve denilenlerin aksine bırakın dışa bağımlılığı azaltmayı Rusya’ya olan enerji bağımlılığımızı daha da arttıracak bir adımdır. Ülkemiz pahalı tehlikeli ve atık sorunu çözülmemiş olan nükleer santralarla mahkum edilmemelidir.

Akkuyu Nükleer Santral inşaatına başlayamayacaksınız, başlasanız da bitiremeyeceksiniz, bitirseniz de  santrali çalıştıramayacaksınız kapanacak” diye konuştu.

Son olarak söz alan Mersin Vali Yardımcısı Veysel Çifti ise, konunun teknik olduğunu ancak sonuçları itibariyle halkı ve kendilerin yakından ilgilendirdiğini söyleyerek, “Teknolojinin insan sağlığına zararları yeni yeni işlenen bir konu ve günden güne de bu konuya duyarlılık artıyor” dedi.

Açılış konuşmalarının ardından etkinlik ABD senatosu, Finlandiya Parlamentosu, ABD Ulusal Akademisi ve Dünya Sağlık Örgütü gibi birçok kurum ve organizasyon tarafından tanınan moleküler biyoloji, hücre biyolojisi ve prometik alanında önemli araştırmaları olan Dr. Dariusz Leszczynski bir sunum yaptı.



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA