Prof.Dr.Esat ARSLAN yazdı... “Lâiklik” ve “Sekülarizm” | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı  10:00  BAŞKAN SEÇER MUT HALKIYLA BULUŞTU  09:55  BAŞKAN ÖZYIĞIT, “BALıK PAZARı SAYıSıNı ARTTıRACAĞıZ”  09:39  CEZAEVI AVUKAT GÖRÜŞME ODASıNDA YENILEME BAŞLADı  09:35  AVUKATLARA ‘SEÇIM VE SANDıK GÜVENLIĞI EĞITIMI’ VERILDI  09:32  81 BARO: CINSEL ISTISMARA HEP BIRLIKTE DUR DIYELIM 
Prof.Dr.Esat ARSLAN yazdı... “Lâiklik” ve “Sekülarizm”

 

Lâiklik dilimize Fransızca “laic”  sıfatından girmiş ve Cumhuriyetle birlikte halkımız tarafından benimsenmiş ve kırsal kesimde dâhil olmak üzere yaygın bir biçimde uyum da sağlanmıştır. Atatürk Cumhuriyetin temeline kültürle birlikte laikliği yerleştirmiş, en kısa ve veciz ifadesiyle laiklik’i, 'adam olmak' şeklinde formüle etmiştir. “Adam olmak, adam gibi adam olmak” tabiri öylesine benimsenmiştir ki, “laiklik vatana ve millete lâyık olmak demektir” biçiminde de kullanılır hale gelmiştir. Aslında, daha derinlemesine bir bakış açısıyla, bu sözcük Eski Yunancada Site Devletinde ruhban (Kleros) sınıfı dışında kalan, salt halk için kullanılan “Laikos” sözcüğü ile “halkın bizzat kendisi” ile bütünleştirilmiştir. Eski Yunan’da site devleti katmanlaşması, “Kleros” diye isimlendirilen “Ruhban” ile halkın kendisine “Laikos” dediği iki temel sınıftan oluşuyordu. Diğer bir deyişle bu dünyaya gelen insanoğlunun öteki dünyaya, ahirete ait bir uhrevi, bir de dünyevi işleri bulunmaktaydı. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması işte bu görüşün eseri olarak günümüze kadar gelmiştir.

“Laiklik” kelimesi Latince’ye de hemen hemen aynı anlamda “laicus” olarak geçmiştir. Putperest, Pagan Roma’da imparator, kral, rahip ve bir anlamda Tanrı olarak betimlenmiştir. Hıristiyanlığa geçildikten sonra hükümdar artık ilahî olmak iddiasında bulunmadığı gibi, imparatorluk ve dini görevleri (imperium et sacerdotium) arasında tam olarak bir ayrılık olmasa da bir sınır belirlenmiştir. Politikayla din, yâda devlet ile kilise arasında farklılık İncil’de de bulunmaktadır. Hıristiyanlığın kurucusu İsa peygamber, taraftarlarına“Sezar’ın olanı Sezar’a, Tanrı’nın olanı Tanrı’ya vermelerini” buyurmaktadır (Matta 22-21). Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Justinyen ise insanın uhrevî ve dünyevî işleri arasında kesin bir çizgi çektiği, İstanbul (o tarihlerde Konstantiopolis) Patriğine ‘altıncı novella’sının girişinde aşağıdaki şekilde şöyle ifade etmiştir:

“İnsanlığın en büyük nimetleri Tanrı’nın size bağışladığı armağanlar olan papazlık ve imparatorluk (sacerdotium et imperium) otoritesidir. Papazlık ilahî, imparatorluk otoritesi insanî şeylerle ilgilenir, ama bunların ikisi de tek ve aynı kaynaktan çıkarlar ve ikisi de insanın yaşamını süslerler.”[1]

“Basileus” ve “Autokrator” unvanlarını kullanan Bizans İmparatorları hükümdarlıklarını belirtmek için fermanlarını “İsa adına” (en onomati tou Despotou Iesou Khristou) yayınlarlardı. Bizans’ta İmparator Devlet’e olduğu kadar Kilise’ye karşı da sorumluydu ve dini otoritelerin tanımladığı Eflatun’dan alınma “doğru görüş”ü (Yunanca “orthe doxe”) onaylamak ve uygulamak görevi bulunmaktaydı. Önde gelen tarihçiler tarafından “Üçüncü Roma” olarak betimlenen Osmanlı Devleti’nin fermanları da bu yaklaşımdan esinlenerek “Rahman ve Rahim Olan Allahın Adıyla”(Bismillahirrahmanirrahim)başlamaktadır.

Yapılan bu girizgâhtan sonra denilebilir ki, “laicus” kelimesi, ruhban, din adamları (clergé) sınıfına ait olmayan demektir. Bu sözcük dilimize ilk defa meşrutiyet yıllarında girmiş ve “lâdini ” olarak Türkçeye tercüme edilmiştir. Arapça “La” hayır denilmesinden hareketle, “dinsiz” anlamına gelmemektedir. Bu bakış açısı özellikle siyasetçiler tarafından istismar edilmiştir. Arapça “Ladinî” sözcüğü Develioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Sözlüğüne göre “dindışı”,”dünyevi” anlamına gelmektedir. Daha doğru bir ifadeyle Ruhban, Din Adamları sınıfı ile uhreviyat, uhrevilik dışında kalmak anlamındadır. Büyük harflerle ifade edilmesi gereken bir diğer husus da Türkçede kullanılan “lâiklik” teriminin Fransızca, “laicisme”in karşılığı değil, “laicité”nin karşılığı olduğudur. Laicisme, “kurumlara dinsel olmayan bir nitelik vermeyi amaçlayan öğreti” anlamında jakobenist (tepeden inmeci) ‘liktir. Ayrıca, Laicisme, “lâiklik” değil, “laikçilik”tir, daha çarpıcı bir ifadeyle laikçiliğin aktivistliğini, goygoyculuğunu ve eylemciliğini yapmak demektir. Ayrıca, “Uhreviyat”a, İlahiyat’a kesinlikle izin vermemek demektir. Halen yürürlükte bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerinin 1980 askeri müdahalesi sonrası Türk hukukçuları tarafından yapılan ve 7 Kasım 1982 tarihinde Türk halkının yüzde 91.37 'evet' (17.215.559 seçmen) oyuyla kabul edilen 177 maddeli, ama daha sonra gelen iktidarlar(silahsız kuvvetler) tarafından 113 maddesi, diğer bir deyişle yüzde 63.6'sı değiştirilmiş 1982 Anayasası söylenildiği gibi bir asker anayasası değil, kuşa çevrilmiş bir anayasadır. Türk Halkı ezici bir çoğunlukla bu Orijinal anayasaya evet demiştir, yoksa yüzde 8.63 'hayır' (1.626.431 seçmen) diyenler dışında “Hayır diyelim. Hayırlısı olur İnşallah” dememiş ve tıpkı kendisinden önceki anayasalar gibi laiklik’i anayasanın içeriğine almıştır. İşte değiştirilemeyecek maddeler meyanında bu anayasamızda bile, laiklik “laikçilik (laicisme) anlamında kullanılmamış, “laicité” olarak Türk halkına dünyevi bir yaşam bahşetmiştir. Bizde kullanılan biçimiyle “laicité”, “sivil toplum ile dinsel toplumun birbirinden ayrılığı ilkesi”ni ifade etmek, samimi inanç sahiplerinin dinlerini hiçbir baskıya maruz kalmaksızın icra etmeleri biçiminde bağıtlanmıştır. Anımsayalım, 1982 TC Anayasasında “lâiklik” (Başlangıç, paragraf 5, m.136, 174), “lâik... devlet” (m.2), “lâik Cumhuriyet” (m.68, 81, 103) terimleri olarak yer almıştır.

Unutmayalım, dünyevi bir yaşam tarzını benimsemek anlamında hukuk literatürüne alınan “Laiklik” sözcüğü, başın, miden ağrıdığında üfürükçü hoca’ya değil, onun yerine , bilim adamına, doktora gitmek demektir. Yılan, akrep soktuğunda “yılancı hoca” yerine en yakın dispansere gitmek demektir. İşte bu nedenle bu terim bilinçli bir şekilde Fransa’dan alınmıştır. Bidat, hurafe ve batıl inançlar dışında kalan “din adamları”nın özlük haklarını cemaatlerin merhametine, el açmasına meydan vermeyen bir kıta Avrupa’sı sistemi olduğu için Fransız Büyük İhtilalini yapan kadronun bilgi birikiminden istifade ile Fransa’dan alınmıştır. Diğer bir deyişle, Laiklik, İmamın, Papazın, Alevi dedesinin kendisi, çocuğu hastalandığında muayene ve tedavi giderlerinin, atandığında harcırah ve yol masraflarının devlet eliyle karşılanması demektir.  Yani din adamlarının özlük hakları devlet güvencesi altına alınarak tarikat ve cemaat ileri gelenlerine, din adamlarının ellerinin açtırılmaması daha doğru bir ifadeyle tarikat ve cemaatlerin insafına bırakılmaması demektir. İşte bu nedenle doğal olarak Genç Türkiye Cumhuriyeti “laiklik” tabanında temellendirilmiş, zamanı gelince devrimsel tabanla uygulamaya sokulmuştur.

Oysaki bir Anglosakson terim olan “sekülarizm” din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ve din adamlarının özlük haklarının cemaatlere verilmesidir. Önemlidir. Şimdilik kamufle edilmeye çalışılan, getirilmek istenilen sistem Sekülerlik’tir. Aynı zamanda bu kavram, hukukî bir kavram değil, sosyolojik bir kavramdır. Değerli okurlar, bu konuda uyanık olalım ve uyanalım. Sekülerlik’e mütedeyyin, samimi Müslümanlık açısından bakıldığında ise, “dinin toplumsal hayattaki öneminin azalması ve dindarlığın zayıflaması” demek olduğunu da hiç ama hiç unutmayalım. Diğer yandan sekülerlik’e hukuksal açıdan bakıldığında ise; sekülerlik teriminin hukuk literatüründe kullanılması hem mevcut koşullarımıza, hem de Cumhuriyetin kazanımlarına uygun değildir. Bir hukukçu siyasetçi olan TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın 25 Nisan 2016 tarihinde İstanbul Üniversitesi Rektörlük Doktora Salonunda İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği tarafından "Yeni Türkiye Konferansları ve 6. Yeni Türkiye ve Yeni Anayasa" konulu konferansta yaptığı konuşmasında ifade etmeye çalıştığı yeni anayasamıza laiklik yerine “sekülerlik” kavramının ithal edilmesinden başka bir şey değildir. İsterseniz, tekrar anımsayalım ne demişti? Sayın Kahraman yaptığı konuşmasında:  

“Resmi tatiller, Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı, din dersi zorunludur ve inanca dayalı bir yapısı vardır. Yani seküler değildir, dindar anayasadır. Laiklik tarifi de ona göre olmalıdır. Laiklik zaten yeni anayasada olmamalıdır. Dünyada 3 anayasada laiklik vardır.”

TBMM Başkanı hem de Cumhurbaşkanının vekili sıfatıyla, kuşa döndürülen anayasadaki bu çarpıklığı dile getirmiş, sekülerlik’i de zımnen terennüm etmiştir. Doğrudur. Haddizatında, birileri tarafından heybesine konulan turpun büyüğünü açık seçik ifade etmiştir. Yoksa yapılacak olan yeni anayasaya “İslamlığı ithal edelim” dememiştir, dini güya kendine göre “gerçek sahibine tarikatlara, cemaatlere devredelim”biçiminde ifade etmiştir. Esas tehlikeli olan açılım budur, heybedeki turpun büyüğünü ifade ederek halkın tepkimesini ölçmek istemiştir. Bilmem, meseleyi tam olarak idrak edebildik mi? Sevgili okurlar.


[1] Bernard Lewis, Çev.:Mehmet Harmancı, Ortadoğu, Yeni binyıl yayınları, İstanbul, 1995, ss.105-106



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA