MERSİN’İN EFSANE BELEDİYE BAŞKANI KAYA MUTLU HAYATINI KAYBETTİ | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı  10:00  BAŞKAN SEÇER MUT HALKIYLA BULUŞTU  09:55  BAŞKAN ÖZYIĞIT, “BALıK PAZARı SAYıSıNı ARTTıRACAĞıZ”  09:39  CEZAEVI AVUKAT GÖRÜŞME ODASıNDA YENILEME BAŞLADı  09:35  AVUKATLARA ‘SEÇIM VE SANDıK GÜVENLIĞI EĞITIMI’ VERILDI  09:32  81 BARO: CINSEL ISTISMARA HEP BIRLIKTE DUR DIYELIM 
MERSİN’İN EFSANE BELEDİYE BAŞKANI KAYA MUTLU HAYATINI KAYBETTİ

 

UNUTULMAZ BAŞKAN KAYA MUTLU BAŞKANLIK DÖNEMİNİ GAZETECİ SERDAR KESKİNIŞIK’A ANLATMIŞTI...

Mersin benimle birlikte SOL’un kalesi oldu…

Bugün belediye başkanı olsaydım TRAFİK sorununu çözerdim…
 

Sayın başkan önce kendinizden, sonra siyasete ilk olarak kim tarafından ve nasıl atıldığınızdan bahseder misiniz?

15 Mayıs 1929 Mersin doğumluyum. 1965’ten 1973 yılına kadar Devlet Planlama’da görev aldım. 1973 yılında Bülent Ecevit’in ısrarı ile siyasete girdim ve Mersin Belediye Başkanlığına talip oldum.

Bende o tarihte Mersin’e geldim ve CHP’deki önseçime katıldım. CHP’de önseçimde yüzde 50’nin üzerinde oy alarak CHP’nin Mersin Belediye Başkan Adayı seçildim. O sıralarda CHP içerisindeki başkanlığa aday adayı olan rakiplerim ise rahmetli Bülent Ongun ve rahmetli Gazeteci İhsan Tufan’dı.

Bu tabiî ki örgütü biraz rahatsız etti. Örgüt aslında içeriden bir aday istiyordu. Onlara göre ben örgüt dışındaydım. Fakat önseçime girdim ve 257 delegenin 154’ünün oyunu alarak aday seçildim.

Karşımdaki rakip parti adaylarım ise Adalet Partisi’nden Muhittin Uyar’dı. O tarihte Muhittin Uyar belediye başkanı idi ama partisi onu aday göstermedi. Onun yerine Adana’dan emekli Vali Lütfi Hancıoğlu’nu aday gösterdi. Muhittin Uyar ise bağımsız aday olarak seçimlere girdi. O tarihte çok güzel bir seçim geçirdik ve ben Mersin halkından yüzde 54 oy alarak belediye başkanı seçildim. Burada dikkat edilmesi gereken konu yüzde 50’nin üzerinde oy alarak halk tarafından seçilmiş olmamdır.
 

Aslında burada sizinle birlikte bir şey daha değişiyor. 1950’den 1973 tarihine kadar Adalet Partisi’nin kalesi olan Mersin sizinle birlikte birden bire CHP’nin kalesi oluveriyor.

Evet, 26 sene sonra Cumhuriyet Halk Partisi ve sol’un kalesi tabiri Mersin’de ilk defa benimle başladı, benimle devam etti, benimle birlikte ise kale yıkıldı.

Bugün bunları daha rahat konuşuyorum; son geçirdiğimiz anayasa oylaması sonrası daha da açık beyan ediyorum. Mersin “CHP’nin ve SOL’un kalesi” gerçeği benimle başladı, benimle devam etti ama Deniz Baykal geldikten sonra beni ekarte etti. Benim yerime gelen Baykal’ın kadroları ise partiyi küçülttü. Deniz Baykal’ın tekrar geri çekilmesiyle birlikte bu sefer gelen sivil partili ile halk Mersin’de tekrar çıkış yaptı ve benim zamanımın oylarını geri getirdiler.
 

Devlet Planlama Teşkilatında görevli iken Mersin ile ilgili projeleri hayata geçirdiğiniz söyleniyor. Bunlar nelerdir?

Doğru. Örnek verecek olursam bugün müftü deresi dediğimiz derenin yukarılarındaki bütün tarım alanları kup kuruydu. Ben oraya devlet planlamadayken büyük bir su projesi getirdim, binlerce arazi tarım arazisi oldu…
 

1973 yılında belediye başkanı olduğunuzda nasıl bir Mersin aldınız? Kentin o tarihte imar planının olmadığı, şehir plancısı dahi bulunamadığı belirtiliyordu. Bunun için neler yaptınız?

Ben o tarihte hemen bir sempozyum yaptım. Ali Topuz o dönem bakandı. O dahil birçok İmar İskan Bakanlığı’nın üst düzey elemanlarıyla, teknik elemanları ile birlikte şu an taş binanın altındaki salonda bir sempozyum düzenledik. Bu sempozyumda 1973 yılının ilk aylarında Mersin’in yeniden bir makro planının yapılmasına karar verdik. Arkasından buraya 5 yıllık ve 15 yıllık yani uzun vadeli 2 tane makro plan yapıldı. 
 

Peki, bu planı kime yaptırdınız? 

Şevki Vanlı yaptı proje’yi. Şevki Vanlı o dönemde Türkiye’nin en ileri gelen projecilerinden biriydi ve benim de Galatasaray Lisesi’nden sınıf arkadaşımdı. 

Kendisi İmar İskân Bakanlığı adına gelip projeyi yaptı ama beraberinde ODTÜ’lü hocalar da vardı ekibinde. İmar İskân Bakanlığı’nın bölge planlama elemanları vardı. Tüm bunların nedeni de o tarihte başbakan olan rahmetli Bülent Ecevit’in beni çok destekliyor olmasıydı. Sayın Ecevit Mersin’i ve beni çok desteklerdi. Ali Topuz da bana farklı yaklaşıyordu, böyle olunca da beni hiçbir şekilde etkileyemediler. Yaptığımız plan ise hala yürürlükte.
 

Burada araya girerek önemli konuyu gündeme getirmek istiyorum… Sizin Devlet Planlama teşkilatında çalışırken önemli ve ünlü bir isimle birlikte çalıştığınız da söylendi… Bu isim de Cumhurbaşkanı Turgut Özal… Gerçekten rahmetli Cumhurbaşkanı Özal ile çalıştınız mı?

Devlet Planlama Teşkilatında her zaman Özal ile birlikteydik. Rahmetli Turgut Özal beni çok severdi. Benim başka partili olduğumu bilmesine rağmen çok severdi. Örneğin benim gözümün önünde olan bir olayı paylaşacağım sizinle. Şimdi Sözcü Gazetesinde yazan Emin Çölaşan’ı zamanında işe alan benim.
 

EMİN ÇÖLAŞAN’I İŞE BEN ALDIRDIM… İŞTEN ÇIKARILINCA ÖZAL’DAN BİLDİ VE AĞIR HAKARETLER ETTİ…

Emin Çölaşan’ın babası bizim Meteoroloji Genel Müdürlüğümüzde görev yapıyordu ve okuldan da hocamdı. Onun aracılığıyla oldu. Bir gün ben, Turgut Özal ve 2 kişi Özal’ın odasında çalışıyoruz, büyük bir salonu da vardı. Birden odanın kapısı açıldı ve bir baktık ki içeriye Emin Çölaşan girdi ve yanımıza geldi. Turgut Özal’a kızmaya, bağırmaya ve ağır hakaretler etmeye başladı. Meğerse işine son vermişler. Bizim her yıl sözleşmelerimiz yenilenirdi. Emin Çölaşan’ın sözleşmesini yenilememişler. O da bunu Özal’dan bilmiş. Özal bu hakaretlerin, bağırmaların ardından “Git daire başkanına sor, seni niye almadı?” demişti. Çölaşan da odadan sinirli bir şekilde kapıyı hızla çarparak çıkmıştı. Hatta diğer odadaki sekreterler ve görevliler içerde bir şey mi oldu diye koşarak içeri girmişlerdi.

Emin Çölaşan’ın “Turgut Nereden koşuyor?” diye bir kitabı vardı tüm bunları o kitapta nedense yazmamış.

Bu nedenle Turgut Özal ile iç içeydik. Mersin’e bana misafirliğe gelmişti. Bana başka partiden olmama rağmen hiçbir zararı ve engeli olmadı. Dostluğumuz başkaydı.
 

O tarihlerde Mersin’e birçok ismi sizin kazandırdığınız söyleniyor. Göreve seçildiğinizde Mersin’de şehir plancısı, mimar ve mühendis sıkıntısı çekildiği ve bu açığın sizin sayenizde kapandığı belirtiliyor. Nasıl bir yöntem uyguladınız bu açığın kapanması için?

Bu çok doğru, evet hem müşahit olarak, hem yardımcı olarak bazı isimleri Mersin’e getirterek belediyenin kadrolarına aldırdım. Çok açık bir şey söyleyeceğim; 1973’de geldiğimde bakabilirsiniz envanterlere, belediyede 1,500 kadar işçi var ama bir kişi bile yüksek okul mezunu eleman yok. Olacak şey mi bu, oluyor işte. Hepsi normal vatandaştı. Hatta bana bir yazı getirdiler geçmiş döneme ait. İmar İskân Bakanlığı tarafından yazılmış bir yazı; “İmar İskân Müdürlüğü kadronuz halen boş bulunmaktadır, eğer eleman tedarik edemiyorsanız biz size buradan bir eleman göndeririz” yazıyor. Geldiğimde belediyedeki o görevi ilkokul mezunu bir arkadaşımız yürütüyordu. Tabiî ki o tarihte bu açığı kapattım.

Ben 1989 yılında tekrar belediye başkanı seçildiğim zaman ise yüzlerce lise, yüksek okul ve üniversite mezunu insanları belediyeye işçi olarak aldım.
 

Tabiî ki sizin bir de Mersin’e kimlik kazandırmak için yaptığınız girişimler var. Tekstil ve Moda Festivali… Konserler… Yörük çadırları… Sirkler… Moda defileleri. O dönemden biraz bahseder misiniz?

Belki siz tam olarak hatırlamazsınız ama 1973-78 tarihleri arasında Türkiye’de herkesin evinde doğru dürüst televizyon yoktu. Zeki Müren’i, İbrahim Tatlıses’i, Barış Manço’yu, Ajda Pekkan’ı plaklardan dinliyordu insanlar ya da İstanbul’daki gazinolara giderseniz dinleyebiliyor, görebiliyordunuz ve yahut İzmir fuarına gidersiniz görebiliyordunuz. Bu isimleri ve daha nice ünlü isimleri biz Mersin’e getirdik. Halkın önüne çıkardık.

Özellikle hiç unutmam Ferdi Tayfur o zaman radyoda ve televizyonda çıkıyor ama hiç kimse onun yüzünü görmemiş, ilk defa Mersin’e biz getirdik, konser verdi ve herkes yüzünü gördü. Hatta bir ara yanıma gelerek özel olarak emniyet güçleri takviyesi talebinde bulundu. Konserde kendisine yoğun ilgi olmasından dolayı. Gerçekten düşündüğümüz gibi bu konserlere çok büyük ilgi oldu, her yaşta insanlar konserlere akın akın geldi.
 

Biraz da moda festivalinden bahseder misiniz?

Bizler o zaman moda festivaline büyük önem veriyorduk. Mankenleri Halit Kıvanç buluyordu… Şu an belki binlerce manken var ama o dönemde manken bulmak çok zordu. 10 mankeni bir araya getiremiyorduk. Halit kıvanç eksik olmasın her sene bize mankenleri temin ediyordu. Biz de o mankenlerle defile düzenliyorduk. Bu konuda güzel ve kapsamlı defilelerimiz olurdu. Atatürk Parkı’nın içindeki Yörük çadırları, festivaller olurdu, Türkiye’nin her yerinden esnaflar Mersin’e gelirdi, alışveriş yapardı, çok güzel canlılık olurdu, piyasa hareketlenirdi.
 

12 EYLÜL DARBE SONRASI TÜRKİYE’DE SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI VARDI… BEN 20 EYLÜL’DE FESTİVAL DÜZENLEDİM… MERSİN HALKI SOKAKLARDAYDI.

1989 – 1994 dönemine geçmeden önce önemli değineceğim bir konu ise, 1980’de 12 Eylül’de biliyorsunuz ihtilal oldu, sokağa çıkma yasağı başladı, Türkiye’nin bütün belediyecilerini görevden aldılar bir tek beni ve bir de Sivas Belediye Başkanını görevden almadılar.

Bize neden görevden alınmadığımızı sordukları zaman; ikimiz de Devlet Planlama’dan geldiğimiz için görevden alınmadığımızı söylüyorduk. Sivas Belediye Başkanı sağ partinin belediye başkanıydı, ben sol’cuydum… Özellikle sağcılar beni çok şikayet etiler… Bu şikayetlerin ardından 3-5 ay sonra ben de görevden alındım.

Şunu belirtmeliyiz: 12 Eylül ihtilali sonrasında Türkiye’nin her yerinde sokağa çıkma yasağı vardı ama bir tek Mersin’de sokağa çıkma yasağı yoktu. 12 Eylül’de ihtilal oldu, biz 20 Eylül’de festival düzenledik. 15 gün boyunca binlerce insan festivale geldi gitti, sokağa çıkma yasağı olmadı. Neden? Çünkü belediye başkanı bendim. Çünkü hiçbir sorun ve problemimiz yoktu. Fakat Türkiye’nin başka yerlerinde durum böyle değildi, olaylar oluyordu. Buradaki farka dikkat etmek gerekir.
 

Geldik 1989 yılına… ANAP’tan ve rahmetli Okan Merzeci’den başkanlığı devraldığınız döneme geçtik…

Önce rahmetli Okan Merzeci görevi benden aldı sonra da ben ondan aldım. Bu duruma tahterevalli diyorlardı halk arasında.
 

Tabiî ki bu ikinci döneminizin ön plana çıkan bir icraatı var. 5 Bin Kişiye İş, 25 Bin Kişiye Güvence…. 1989 yılındaki seçimlere bu sloganla girdiniz ve dediğinizi de yaptınız. 5 Bin kişiyi işe aldınız. Fakat sizden sonra bu tartışma konusu oldu.. “Kaya Mutlu bize borç bıraktı” diye açıklamalar yapıldı… Ne diyorsunuz?

Benden sonra rahmetli Okan Merzeci de şu anki belediye başkanı  Macit Özcan da benim dönemimden kalma borçların olduğunu söylüyorlar. Hiç kimse ne borcu, neyin borcu diye sormuyor. İşçi çıkarmak için borca yatıracağınız parayı binlerce işçinin tazminatına verirseniz tabiî ki sıkıntı olur.

Ben otobüs almak için, yatırım yapmak için borç yapıyordum. Benden sonra belediyenin borcu olduğunu söyleyenler, gelen parayı borca yatıracaklarına başka yerlere yönlendiriyorlar, işçilerin tazminatlarına yatırıyorlar… Tabiî ki zamanında ödeme yapmadığınızda da alınan kredilerin faizleri artıyor ondan sonra da Kaya Mutlu’nun borcu diye kalıyor.

Şu an aqua park (su parkı) yapılıyor Atatürk Parkın’nın kıyı tarafına. Macit Özcan 25 trilyon para bulduğunu da söylüyor, arıtma tesisleri için de borç var… Peki bunlar borç değil mi?… Kim ödeyecek bunları, tabiî ki belediye ödeyecek.
 

Sayın başkan, ben 2. döneminizde işe alınan 5 bin işçinin olayına biraz daha fazla eğilmek istiyorum. Çünkü o dönemler biraz da size karşı yapılan eylemlerle dolu.. Gazetelerin manşetleri sokakta yürüyen işçilerin eylemleri ile süslendi. Ben her zaman seçimler “Çöp eylemi yüzünden kaybedildi” derim… Siz ne düşünüyorsunuz? O zamanlar SHP’nin il ve ilçe yönetimi ile de aranız açıktı sanırım? O dönemleri biraz anlatır mısınız?

Sosyal demokrat olan sendikalar o dönemde biraz da eylem yapmak için eylem yaparlardı. Ben her zaman derdim ki; toplu sözleşmeye göre eylem yapmak, grev yapmak işçinin hakkı… Ama bizim de görevimiz onlara eylem yaptırmamaktı. Ödeme yapmadığımız zaman onlarda hemen eylem yapmaya, grev yapmaya alıştılar. Kaya Mutlu nasıl olsa herhangi bir tepki vermiyor düşüncesi vardı… Dünyanın hiçbir yerinde rastlanmaz bir belediye başkanının aldığı işçiler kendi başkanlarının tabutunu yapıp denize atsınlar.

Tabiî ki o sıralarda bu eylemleri teşvik eden benim partimin il başkanı.

Mesela ben Japonya’dayım, örgüt sendikayı teşvik edip eylem yapılması için ön ayak oluyor. Oysa o dönemde örgüt sağlam olsa kendi belediye başkanına karşı sendikayı eyleme teşvik eder mi?

Ben her zaman söylüyorum, o seçimlerde bana karım dahi oy vermezdi.. O zamanda yapılan eylemleri görseniz… Sabah uyanıyorsunuz kapınızın önünde bir hayvan leşi var. Bu tarz eylemler bile yapıldı.

 

Bugünde belediye başkanı olsaydınız yine 5 bin kişiyi işe alır mıydınız? Hiç pişman oldunuz mu?

Şimdi 5 bin değil, 15 bin kişiyi işe alırdım. Çünkü mühim olan, sosyal demokratlıkta pastayı küçük parçalar ile birçok kişiye vermektir, büyük parçaları az kişiye vermek değildir. Bu önemli bir kavramdır. Yani ben iki müteahhide trilyonları vereceğime 5 bin işçiye verirdim. O projeyi işçimle yapar, onlara bölüştürürdüm.

O tarihlerde 5 bin işçinin şehrin esnafına çok büyük katkıları oldu. İki müteahhidin aldığı ödenekler yatlar, katlar alınarak, boğazda evler alınarak harcanırken benim dönemimde alınan 5 bin işçi her gün bakkalına, fırınına, kirasına, kasabına para yatırıyordu. Bu büyük bir ekonomik işlemdi. Ama bunu kimse anlamadı, halen de anlamıyor. Her zaman işçiye dayanacaksın. Ben bunu yapmaya çalıştım. Ama halen yapılmıyor. O zaman para sıkıntısı vardı. Şu an para da var ama yapılmıyor. Yapılmak istenmiyor.

Son seçimlere yakın ben para bulmaya gitmiştim döndüğümde baktım İmar Limited’den beni bekleyenlerin olduğunu söylediler. Müteahhitler ödeme yapmam için gelmişler. Parti binası da o zaman Osmaniye’de idi.

Oraya gittim, müteahhitler bekliyor ben de onlara “Merak etmeyin, ben buradan ayrılmadan önce ödemeleriniz yapılacak.” Seçimlere de o zaman bir ay kalmış. Bunları söyledim “tamam” dediler. Benim düşüncemde ve siyasi görüşümde olmamalarına rağmen tamam dediler.

Arkasından bana bir telefon daha geldi. Telefondaki “Şu anda su işletmesindeki işçiler valiliğe doğru yürüyorlar” dedi. O an ilçe başkanı yanımda. Ama yürüyüş talimatını ilçe başkanı vermiş. İşçiler ise yürüyüş yapıp para alamadıkları için isyan ediyorlar. Bunu yapan, olayların bu şekilde sürüklenmesine neden olan kişi ise benim partimin (SHP) ilçe başkanı….
 

O dönemde sizi parti içerisinden sırtınızdan vuranların olduğunu söyleyebilir miyiz?

Tabiî ki, baştan aşağıya bir örgüt sizi desteklemezse seçimi kazanamazsınız. Örneğin son zamanlarda CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çektiği sıkıntılar. Demek ki yanındaki örgüt tam olarak Kılıçdaroğlu’nu desteklememiş ki bunlar yaşanıyor.
 

Ben iki müteahhitle değil binlerce işçiyle kaynakları bölüşürüm dediniz. O tarihlerde sanırım kurulan fabrikalar var. Asfalt tesisi, briket tesisi, taş üretim tesisi.

Evet, o dönemde büyük yatırımlar yapıldı bunlara. Türkiye’de karayollarında dahi olmayan asfalt şantiyesi Mersin Belediyesi’nde vardı. 1973-1978 senelerinde bir değil, iki ocak birden açtım, ayrıca bir kuruş dahi ödeme yapılmadan bu yatırımlar tamamlandı. Halen de o yatırımlar çalışıyor, kullanılıyor. Ankara Belediyesi’nin asfalt şantiyesi yoktu. O dönem bizim her şeyimiz vardı. Otobüsümüz, kamyonumuz ve birçok yatırımımız vardı ama paramız yoktu, kimseye de borç bırakmadan parasız şekilde bu yatırımları geçekleştirdik. Hiç kimse diyemez ki o dönemde param kaldı, ödeme yapılmadı.
 

Tesis yapma konusu gündeme gelince sanırım ilk döneminizde çöp fabrikası ile ilgili yurt dışına gitmişsiniz. Fransız teknolojisi gübre fabrikasının kurulması, fermantasyon ünitesinin yapılması o tarihlerde gerçekleştirilmiş…

1973 yılında Devlet Planlama’dan ayrılan bir arkadaşım vardı. Çöp fabrikası konusunda bana gelip “Sana bu konuda yardımcı olmak istiyorum” dedi. Ben de buna olumlu baktım. “Bu çöpler için bir teknoloji var, onay verirseniz bu projeyi gerçekleştirelim” dedi.

“Bu teknolojide; ev atıklarından kompos gübre yapılıyor” dedi. Ben de ziraatçı olduğum için teknolojiyi ayrıntılarıyla araştırdım. Karşıdan bunun bir fizibilitesini getirmesini istedim. O zamanın parasıyla 150 bin TL kadar tutarda bir rapor hazırlandı. Bu rapor sonrasında Fransa’ya gittik. Fransa’da bu fabrikayı gördük, inceledik. Onlarla anlaşma sağladık ve burada da bize bir rapor hazırlandı.

(Biz Fransa‘da bu anlaşmanın sağlanmasının ardından Mersin’e 40 adet çöp arabası aldık. Arabalar çalışmaya başladı. Sene 1973 Mersin Belediyesinin confas kredisi ile alınan 40 çöp arabası vardı.)

Bu raporda belirtilen projeye göre; atıklar toplanarak, elekten geçiriliyor, camlar, çinkolar ve diğer maddeler ayrılıyor. Organik madde kalıyor sadece. Organik madde de belirli galerilere konuyor, o galerilerde mayalaşıyor yani fermante oluyor ilaçlar dökülerek. Ben bunu nereden detaylı biliyorum… Ben küçükken, belediye tarafından tekerlekli arabayla toplanan çöpleri satın alırdık babamla… Babam onları bahçemizde bir yere yığar birkaç işlemden geçirir, gübre olarak kullanırdı. Daha sonra Ceyhan’da hayvancılık çok ileride olunca buradan Mersin’e vagonlarla gübre gelmeye başladı… Ama Mersin’de halen vahşi depolama yapılıyor, dünya’da bunun örneği dahi yok.

-----------------------

Sizin önemli birkaç projeniz var haya geçmiş olan… Birisi balıkçı barınakları birisi de BERDAN tesisi… Bu süreci biraz anlatır mısınız? Berdan’ı yapabilmek için neler yaşadınız? Kimlerle görüştünüz?

Ben belediye başkanı olmadan önce Fatsa ve birçok ildeki barınakları planlayıp kurdum. Belediye başkanı olmadan önce de Mersin’deki balıkçılara, Karaduvarlılara balıkçı barınağı kuracağımı söyleyerek söz verdim. Gidin Karaduvar’a bakın, hala durur balıkçı barınağı. Seçimi kazandıktan sonra Ankara’ya giderek Bülent Ecevit ile görüştüm ve “birkaç sorunumuz var efendim” dedim. “Şehrin bir damla suyu yok, doğru dürüst elektriği yok” dedim. “Bir de balıkçı barınağı için söz verdim” dedim. Cahit Kayra Bey dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı.

Bülent Ecevit telefonda “Cahit bey Sayın Kaya Mutlu yanımda, Mersin Belediye Başkanı, Devlet Planlama’dan bildiğim bir arkadaştır. Onu dinleyin lütfen çok önemli bir konudan bahsedecek size, ben dinledim olumlu görüyorum düşünlerini” dedi.

Biz ondan sonra Cahit Bey’in yanına gittik. Cahit Bey’e düşüncelerimizi, eksikleri bahsettikten sonra Devlet Su İşleri Genel Müdürü’nü yanına çağırdı, “Kaya bey’i dinleyin bir” dedi.

“Efendim ben Devlet Planlama’da bu işin başındaydım, Mersin’e bir baraj kuracaktınız uzun yıllar geçmesine rağmen kurulmadı halen” dedim. “Devlet Planlama ona öncelik vermiyor ama” dediler. Ben de “efendim ben Planlama’dan geldim o dosya bende, yarın tekrar dosyayı planlama getirirsek ertesi gün meclise girer” dedim. Gerçek’ten ertesi gün Devlet Planlama’da benim bıraktığım odaya dosya geldi. Ben de odadan aldım direk meclise gönderdim.

Ve sonuçta 3 yıl içerisinde karar çıkarıldı. İçme ve sulama suyu Berdan barajı diye. Resmi gazetede 4 gün ilan edildi. Arkasından da bunu maliyetini ben Devlet Planlama’daki arkadaşlara rica etmiştim, 5 konsorsiyum kredi paketimiz vardı, ilk başta isteğimiz buydu bunu da verdiler. Ve yapımına hemen başlandı. Tabii şimdi sahip çıkıyorlar, çıksınlar da nasıl olduğunu bilsinler.

İkinci dönem ben tekrar başkanlık görevine gelince baktım ki ben yokken Okan Merzeci suyu çaldırmış.  Karacailyas’a vermiş partilisi olduğu diğer belediyeler almış. Böyle olunca su Mersin’e az geliyor.  Tekrar hat döşettik, suyun düzenlenmesi için tekrar çalışma yapıldı 5 depomuz vardı bunu 8’e çıkardık. Yine de bizim ömrümüz yetmedi.
 

O zaman BERDAN tesisinin yapılmasında sizin kadar Ecevit’in de hakkı var…

Tabiî ki Bülent Ecevit’in de Cahit Kayra’nın da hakkı vardır bu tesisin yapılmasında. Çok açık söyleyeceğim Mersin bir konuda şanssız maalesef. Açık açık konuşmak lazım benim ömrüm ne kaldı ki…

12 Eylül 1980 yılından sonra ben belediye başkanı olarak devam etmeliydim aslında. Nasıl Antalya Antalya oldu, Adana Adana oldu. Çünkü zamanında Cumhurbaşkanı oralara gitti. Oralarda tatil yaptı, ziyaretlerde bulundu. Böyle olunca da büyüdü, Antalya Antalya oldu.

Ben kalsaydım Turgut Özal’ın kendisiyle bu kenti büyütürdüm. Benim milletvekillerim, il başkanım Kaya Mutlu’yu seçmeyin dedi. Sonuçta kaybettik şanssızlık tabii. Mersin’i Büyükşehir olarak ben yaptım. Çok büyük zorluklarla yaptım. Okan Merzeci’nin yapmak istemediği Büyükşehir’i ben gerçekleştirdim. Ama son dokuz ay doğru dürüst kullanamadım. Bakın Eskişehir, Kayseri belediyeleri nasıl bir yapıya geldi? Bir tek Mersin Büyükşehir toplayamadı. Ama diğer şehirler muazzam büyüdüler.

 

Sayın başkan son olarak bir soru sormak istiyorum… Şimdi belediye başkanı olsaydınız ilk yapacağınız icraatınız ne olurdu?

Mersin’in yapılması gereken çok şeyler var, ama ilk olarak kentin trafiğini çözerdim. Mersin’de trafik denen şey kalmamış. Çevre yolu açılıyor göya… Çevre yolu dememek lazım o yapılara… Çevre yolu demek ekspres yollar demektir, etrafı kapalı yollar demektir. Şu an görünen sahte yoldur. Okan Merzeci Bulvarı üstündekiler…

Bizim yapmak istediğimiz proje o değildi. Biz 74 milyona ihale ettik, ama Okan bey gerçekleştirmedi projeyi. Şimdi asıl yol şu şekildedir; projede Anayol 50 metre, kenarlarında ise yan yollar vardır. Apartmanların yan yollar üzerinde olması lazım. Yani apartmanlardan anayola çıkılmaz. Üst geçitlerle anayola çıkılması lazım. Şu an göbeklerle yan yollar kaldırıldı. Böyle olunca orası çevre yolu olmaktan çıktı. Şimdi tekrar 3. çevre yolu diye yapılan yollar aynı şekildedir. Etrafındaki her yeri almışlar, kimsenin haberi yokken. Şimdi oralara büyük apartmanlar yapılıyor… Yine yan yollar yok, yine üst geçit yok, burası da diğer yollar gibi olacak.
 

Başkanım şimdi Büyükşehir belediye başkanı olsaydınız ilk yapacağınız ne olurdu?

İlk yapacağım iş, bu kentin trafik sorununu çözmek olurdu… Baksanıza kent tıkanmış.

Söyleşi: Serdar KESKİNIŞIK



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA