Erdal Akalın’ın Kaleminden; Çembere Hapsedilmek! | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
21:57  MERCAN’DA BİR İLK: ‘GECE GÖZLEM ETKİNLİĞİ’  21:35  ŞEHITOĞLU, DURAK’A TAM DESTEK VERDI  10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı  10:00  BAŞKAN SEÇER MUT HALKIYLA BULUŞTU  09:55  BAŞKAN ÖZYIĞIT, “BALıK PAZARı SAYıSıNı ARTTıRACAĞıZ”  09:39  CEZAEVI AVUKAT GÖRÜŞME ODASıNDA YENILEME BAŞLADı 
Erdal Akalın’ın Kaleminden; Çembere Hapsedilmek!

 

Anekdotu bize Kazak şairi Muhtar Şahanov “Büyük Türk Hanlığı’nın Çöküşü” başlığı altında anlatıyor.

Yakın zamanda oturduğum berber koltuğu, beni birden çocukluk anılarıma taşımıştı.  O dönemler kentler doktor sayısı bakımından fakir sayıldığından, bazı sağlık sorunlarını kendilerince çözümleyen insanlara baş vurulurdu.  Özellikle berberler bir tür sağıtıcı insanlar muamelesi görürlerdi.  Siğilleri, abseleşmiş akneleri veya bedenin herhangi bir yerinde oluşmuş irinleşmiş lezyonları onlara teslim ederdi insanlarımız.  Ayrıca yaşı nispeten ilerlemiş berber ustaları, bazı cilt sorunları veya kabakulak gibi virütik hastalıkları da kopya kalemi kullanarak yazdıkları ama anlamı kendilerinden menkul yazılarla tedavi etmeğe çok hevesli olurlardı.  Dikkatimi çeken sadece ne idüğü belirsiz çizikleştirmeleri değil, bu yazdıklarını da özenle bir çember içine almaları olurdu.  Sanırım çemberin görevi, olayı sınırlandırmak ve yayılmasını önlemek, lezyonu hapsetmek amaçlı olarak özellikle yapılırdı. Bu yöntem ne derece de tedavi edici olurdu, konuyu yaşamış olanlar kendince sorgulasınlar!

Son yıllar içerisinde toplumumuzun bazı çemberlerle donatılmaya çalışıldığını hayret ve üzüntü ile izliyorum.  Bizi yönetmek iddiasında olan seçilmiş yöneticilerimiz, ellerine birer dev pergel almışlar, pergelin sabit ucunu kendi inançlarına, fikir yapılarına ve yaşam davranışlarına yerleştirilmiş olmak üzere seyyar ucu ile gittikçe genişleyen çemberlerle bizleri yönetmeye çalışıyorlarmış duygusuna kapılıyorum.  Bu çember; maalesef genişliyor, genişliyor ve toplumu bir tür gettolara bölecek şekilde ülke geneline parsellenerek yayılıyor. 

Öncelikle yürütme ve yasama erkleri çembere alınmışken, yeni bir çember yargı ve hukuk dünyasını da çevrelemiş oldu.   TSK ise yıllar önce Balyoz ve Ergenekon olarak anımsanan hukuksuzluklarla yeterince çembere alınmıştı, 15 Temmuz olayı ile çember yetmedi galiba üzerine bir de çarpı eklendi.  Şimdi de bazı medya unsurları yok edilir boyutta çembere alınırken, yetmedi sıra akademik unsurlara, yani üniversitelere geldi.  Zaten orta öğretim mantığına tutsak edilmiş üniversite kurumları, şimdi de kendi yöneticilerini bile seçemeyecek kadar aşağılanmaya ötelendi, daraltılmış bir çemberle iyice sınırlandırıldı.

Ama en önemsediğim çember, insanlarımızın yaşam tarzlarını hapseden büyük çemberdir.  Günlerdir bir medya metaforuna dönen otobüsteki genç kadına kıyafetini beğenmeyen bir magandanın savurduğu tekmeyi konuşuyoruz.  Yasal tarafı benim ilgi alanım dışındadır ama en azından görkemli sırmalı kaftanı ile sıklıkla ekrana çıkan Sayın Diyanet İşleri Başkanı’nın ağzından, insanlarımızın kılık ve kıyafetlerine saygı duyulması mealinde bir yorum bekledim.  Böyle bir yorum gelmedi, lakin benim için asıl sürpriz yorumu Sayın Başbakan yapmış oldu; “Canım, yüksek sesle öfkesini belirtebilirdi!” deyince Sayın Binali Yıldırım, anladım ki bizlerin etrafına çizilen çember, üstelik iki halka ile bizleri iyice hapsetmiş!

***    

Konuyu burada tarihi bir anekdota bırakmak istiyorum.  Sayın Aslan Bulut’un bu güzel tespitini internetten okumuş ve sizlerle paylaşırım diye düşünerek bir kenara ayırmıştım.  Sanırım zamanı geldi sizlere de sunmamın ve Sayın Aslan Bulut’a teşekkkür etmenin.

Anekdotu bize Kazak şairi Muhtar Şahanov “Büyük Türk Hanlığı’nın Çöküşü” başlığı altında anlatıyor.

Bir Arap hükümdarı, döneminin ünlü bilgesi Farabi ile dertleşirken soruyor; “Ülkemi nasıl bir gelecek bekliyor?”

Farabi, bu sorunun doğru yanıtını bulmak için hükümdarın büyük bir ziyafet tertiplemesini diliyor ve ekliyor; “Size en yakın bulduklarınızı tahtınıza yakın oturtun, diğer konukların oturma düzenlerini ise size yakınlıkları konusundaki izlenimlerinize bağlı olarak ayarlayın.”

Hükümdar görkemli davetini verir ve konukların oturma düzenini Farabi’nin tavsiyesi doğrultusunda yapar.   En yakınında zengin tüccarlar vardır, sonra akrabaları, bunları takiben mevki bahşettiği makam sahipleri olan gözdeleri vardır.  Kapıya yakın olan uç koltuklara ise ülkenin bilginleri, bilim insanları, yazar ve şair olan sanatçılar konuşlandırılmıştır.  Ki, Farabi Hükümdara bu kenara oturtulanların kim olduklarını bilerek sorar.  Hükümdar yanıtlar Farabi’yi; “Bunlar, sözde kendilerini benden akıllı ve bilgili sanan kişilerdir!”.

Davet sonrası, Farabi ile Hükümdar başbaşa kalırlar ve Farabi konuşmaya başlar.  Bakalım neler söyler;

“Düşündünüz mü hiç / Neden yıkıldı / O kocaman Türk Hanlığı? / Asıl sebebi şudur; / Kalabalık orduları ile / Düşmanı yendiği halde / Yüksek kültürü ile / Durduramadı! /

Önemli makamlara / Bezirganları getirdiniz / Milletin kaderini / Ellerine verdiniz / Bezirgan yüksek fiyat verene / Satar herkesi, herşeyini!/

Bir ülke geliştiremezse   / Manevi değerlerini / Zamanla kölesi olur / İstemezse de güçlünün/ Maneviyatsız millet / Tavuk gibidir / Uçamaz yükseklerde / Ama acımasız zaman / Korkunç balyoz vuruşunu / Mutlaka indirecektir / Başınıza / Korunun!”

***  

Kıssadan hisse: “Yalan dört nala gider; gerçek ise adım adım yürür, fakat gene de zamanında yetişir!”  (Norveç Atasözü)

Erdal Akalın (02.11.2016)         



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA