II. Dünya Savaşının bitiminden sonra, dünyaya kimin egemen olacağı pek de net bir durum değildi. Savaşı kendi ülke topraklarında yaşamayan Amerika savaştan en karlı çıkan ülkeydi.

Almanya, Rusya, Rusya kaybedenler tarafındaydı. Rusya savaştan galip çıkmış olsa da, 20 milyon insanını ve tüm olanaklarını kaybederek çıktı.

Amerika ise, parasını (dolar) dünya ticaretinin referans parası yapmış, Amerikan para matbaaları hızla dolar basıp, dolar satmaya başlamıştı.

Tüm dünya zenginlikleri, Amerika’nın II. Dünya Savaşından elde ettiği fırsat sayesinde, Amerika’ya aktı.

Amerika elde ettiği değerleri silahlanmaya ve silah teknolojisine yatırdı. Yılda 600-700 milyar dolar savunma sanayisine (aslında saldırma sanayisine) yatırarak, Amerikan dolarını ve kağıtlarını ürün değişim değeri olarak kullandırttı.

1980’li yıllara gelindiğinde, Amerika kağıt alıp satımının  ve silah üretiminin dışında üretim yapamaz konuma geldi. Çünkü para basıp para satma işi daha kolay ve malzeme ve ham madde gerektirmiyordu.

Para satıp ekonomiyi sürdürmenin yeni adı; dünya finans sitemi olmuştu. Dünya ülkelerinin borçlanmasına karşılık gelen parayı basma olanağı sadece Amerika’nın ve Avrupa’nın tekeline geçmişti.

Yani üretim Asya’da buna karşılık gelen paranın basım tekeli Amerika’nın olmuştu.

Bu finans sistemi sadece Amerika’nın işine geliyor, tüm dünya dolar için çalışıyordu.

Artık bu düzenin adı Küreselleşme olmuştu. Gelişen dünyanın üretim kaynakları, karşılıksız basılan dolarlarla, metalaşma ve özelleştirmeler yoluyla Amerika’ya akıyordu.

Bu sistemin en önemli engeli; emperyalizm ulus devlet çelişkisini de beraberinde getirmesiydi. Amerika  yarattığı bu sömürü sistemini (finans sistemi) sürdürülebilmesi için ulus-devletlerin parçalanıp şehir devletlere dönüştürülmesini gerekli kılıyordu.

Kirli savaşlar, işgaller, vekalet savaşları, terörü kendi çıkarları için kullanma gibi tüm dünyayı tedirgin eden durumlar gelişti.

Tüm dünya ulus devletleri, Rusya, Çin, İran, Brezilya, Hindistan gibi ülkeler ABD’ye kaşı tavır geliştirdiler.

Hem siyasi hem ekonomik çatışmalar, yeni bir dünya dengesini mecbur etmeye başladı.

Dolayısıyla küreselleşme adı verilen emperyalizm gerilemeye başladı. 2016 yılı ABD için kayıp yıl oldu.

Amerika şimdiye dek uyguladığı sistemi uygulayarak artık yol alamıyor.

2017 yılı küreselleşmenin ölüm yılı olacaktır. 2017 Avrupa ve ABD için mevcudu savunma yılı olarak geçecektir.

Daha fazla zorlarlarsa, daha fazla kaybedecekleri bir yıl olacaktır.

2017 mazlum ülkelerin yükseliş yılı olması dileklerimle, 2016 yılından çıkaracağımız büyük dersler olduğuna inanıyorum.

Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com