Mutluluğun Resmi Yok ama Fotoğrafı Var | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
21:57  MERCAN’DA BİR İLK: ‘GECE GÖZLEM ETKİNLİĞİ’  21:35  ŞEHITOĞLU, DURAK’A TAM DESTEK VERDI  10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı  10:00  BAŞKAN SEÇER MUT HALKIYLA BULUŞTU  09:55  BAŞKAN ÖZYIĞIT, “BALıK PAZARı SAYıSıNı ARTTıRACAĞıZ”  09:39  CEZAEVI AVUKAT GÖRÜŞME ODASıNDA YENILEME BAŞLADı 
Mutluluğun Resmi Yok ama Fotoğrafı Var

 

Hüsniye Yıldıran Özgür

Aslanköy Mersin’e 65 km uzaklıkta, Torosların tepesinde göğe yakın bir kasaba. Arslanköylü emekli öğretmen 89 yaşındaki Hüsnüye Yıldıran Özgür ve eşi Mehmet Ali Özgür’ün evine konuk olduk. Köy Enstitüsünde tanışarak evlenen çiftin üç çocuğundan biri emekli polis, biri Y.Kimya Mühendisi, diğeri de Nöroloji Profesörü.

Aydınlanma Serüveni Başlıyor
“ Bizim köyde kışlar çok serttir. Kar bir metreyi geçer, yollar kapanır, fırtınalar durmaz. Hortum ağaçları bile kökünden çıkarıp ters çevirir. Sabahleyin kalktığımızda birçok köylü bunu cinlerin yaptığını söyler. Çünkü hortumu bilmezler. Yine böyle soğuk bir günde köye sıcak mı sıcak bir haber düştü. ‘Efendim, Adana Haruniye’de (Düziçi) bir okul açılmış. Kız-erkek karışık öğrenci alıyorlarmış, para da istemiyorlarmış. Yeme, içme, yatma bedava. Üstelik mezun olduktan sonra 20 lira maaşla öğretmenliğe başlayacaklarmış. Köy ikiye ayrıldı. Amcam “Beş kızımın hepsini göndereceğim” dedi, öyle de yaptı. Benim babam ve annem de beni göndermek istiyor ama ninem her gün gelip köydeki dedikoduları iletiyordu: ‘Okuma yazma öğrenirse mektuplaşacak, oğlanlarla gezecek. Hem onlar namaz kılmaz, oruç tutmazmış. Tüm ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa günahlarını yazmaya yetmezmiş. Zift kazanlarının üzerinden sırat köprüsünden geçeceklermiş’. Bunları dinlerken tüm hevesim gidiyor, yüreğimi korku sarıyordu. Sonunda okula gitme içgüdüm ağır bastı ve okula giden kafileye karıştım. Elimde sadece annemin hazırladığı küçük bir azık çıkını vardı. Çarıklı ayakkabılarla 65 km. yürüyerek Mersin’e, oradan da trene binip Düziçi’ne vardık.  Okulu gördüğümde kendimi cennete gibi hissettim. Bizi sıraya koydular,  Müdür geldi, bize güler yüzle “hoş geldiniz” dedi. Hepimiz tek tek elini öptük. Erkekleri kızları ayırdılar. Müdürümüz “Şimdi hocanızla depoya gideceksiniz. Bedenlerinize uygun elbise, iç çamaşırı, çoraplar ve ayakkabılar verilecek. Ondan sonra hamama gideceksiniz. Hüsniye, sen Saime’yi, Zeynep sen de Lütfiye’yi yıkayacaksın” dedi. Banyomuzu yapıp elbiselerimizi giydikten sonra, kendimizi tanıyamaz olmuştuk. Bayan öğretmenimiz eğilip çoraplarımızı, yakamızı düzeltiyor, annemizden daha fazla ilgi gösteriyordu. Biz hiç çorap giymemiştik. Ayakkabı yoktu ki çorap olsun”. Dinlediklerimin etkisiyle gözlerim dolmuştu. Baktım,  kameramanımız Şadiye de çekime devam edebilmek için, gözlerinden süzülen yaşları silmeye çalışıyordu.
“Sabah kahvaltısını yaptıktan sonra atölyelerde çalışmaya başlardık. Boş zamanlarımızda da herkes sevdiği işi yapardı. Kimisi şiir okur, kimisi keman veya mandolin çalar, kimi tiyatro provası yapar, bazıları da bir ağacın altında oturup kitap okurdu. Kimse kimseye karışmazdı. Hurafe yoktu. Sanata çok önem verilirdi. Her öğrenci muhakkak bir müzik aletini çalardı. Mutfakta nefis çorba kokusu gelen kazanlar, pırasa, kuru fasulye kazanları olurdu. Bu kazanlar bize anlatılan zift kazanlarına hiç benzemiyordu. Artık o hurafeleri kafamdan atmıştım. Burası benim için sanki bir cennet, hocalarım ve arkadaşlarım da sanki birer melekti”
Hüsniye Özgür aynı zamanda halen üreten bir ressam. Acaba resim yapma sevgisi de Köy Enstitülerinden mi kaynaklanmış? “Bir gün resim hocamız Şadiye Tunceli’nin odasının önünden geçiyordum. Beni içeriye davet etti. Düziçi’inin lalesi meşhurdur. Hocam rengârenk laleleri bir vazoya koymuş, resmini çiziyordu. Bana da bir kâğıt uzatıp çizmemi istedi. Sonra benim yaptığım resmi ve kendisininkini alarak dışarı çıktı. Meğer müdür beyin yanına gidip “Hocam, sizce bu resimlerin hangisini ben yapmış olabilirim?” diye sormuş. Müdür “İkisi de senin eserindir” deyince, “Bunlardan biri Hüsniye’nin çizimi. Bana izin verin, çalıştırayım, Gazi Eğitimin sınavına girsin” demiş. Ama Müdür “Sen yine çalıştır, ancak ülkede had safhada köy öğretmeni açığı var” diyerek itiraz etmiş.

Enstitüler Devrimin Güneşiydi
“Beraber okuduğumuz birçok arkadaşım milletvekili oldu, profesör oldu. Hepsi aydınlanmacı, ilerici, kalkınmacıydı. O okullar devrimin ve yurdumuzun güneşiydi, ayıydı. Onları kapatmakla güneşimizi söndürdüler, köylülerimizi yetim bıraktılar. Bazı toprak ağalarının ve gericilerin yüzünden. Hasan Ali Yücel efsane bir bakan, İsmail Hakkı Tonguç idealist bir eğimciydi. Tüm okulları at sırtında gezer, kontrol ederdi. Köy Enstitüleri bir-iki kuşak daha mezun verseydi güzel ülkemiz bugün bu halde olmazdı”

Mutluluğun fotoğrafı
Hüsniye hocamız Kültür Bakanlığının yayınladığı Köy Enstitüleri kitabından bir fotoğraf gösteriyor. “İşte bu fotoğraftaki çocuk benim. Okula başladıktan 1hafta sonra çekilmişti. O zaman bir dergide yayınlanmış, Kültür Bakanlığı bu fotoğrafı o dergiden almış”.
Fotoğrafa uzun uzun baktım. Düşündüm de, Köy Enstitüleriyle ilgili onlarca kitap yazılsa, bu fotoğraf kadar onu anlatamaz. Çünkü çocukların gözleri asla yalan söylemez. Çünkü ancak çok mutlu bir çocuk böylesine saf ve temiz gülümseyebilir. Düşündüm de, bu fotoğrafı cebimizde taşısak, bir gün birisi “Bana Köy Enstitülerini anlatır mısın” dese, çıkarıp “İşte bu!” diyebiliriz.

Süleyman Sevim
Ülkemizin Geleceği Ağalara Kurban Verildi

Süleyman Sevim de Hüsnüye hanım gibi göğe yakın o kasabadan, yani Arslanköylü. Yemen ve Kurtuluş savaşı gazisi bir babanın oğlu olan Süleyman  bey ilerlemiş yaşına rağmen, devam etmekte olan davalarında avukatlık görevini  halen sürdürüyor.
“Yıl 1944 idi. Köye dışarıdan Ayırtman dediğimiz bazı öğretmenler gelmiş, öğrencileri test ediyorlardı. Evimize gelip annemle görüştüler ‘Süleyman’ı muhakkak ortaokula gönderin’ dediler. Savaş yılları idi, köyde kıtlık vardı. Annem beni bir türlü göndermiyordu. Bir yılım dağda çobanlık yaparak geçti. Baktım ki 2. Yıl da göndermiyor, para kesesindeki 7.5 lirayı aşırarak yola koyuldum. 65 km yürüyerek Mersin’e, sonra Adana’ya, oradan da trenle Haruniye’ye gittim. Orada okuyan ağabeyim bana kızdı. Okul çoktan eğitime başlamıştı. Bir öğretmenin yanına giderek ‘öğretmenim ben çok çalışkanım, geçen süreyi çok çalışarak kapatabilirim. Ne olur, kaydımı yapın’ dedim. Öğretmen beni süzdükten sonra birkaç soru sordu. Cevap verince beni müdürün yanına götürdü ve kaydımı yaptırdı. Bir numara verdiler. Üstümdeki şalvar ve gömlek, ayağımdaki çarıkla hemen işe gönderdiler. Meğer ek derslikler yapılıyormuş. Bizden büyük abiler duvar örüyor, sıva yapıyordu. Biz de traktörlerle kum taşıyorduk. Bu nedenle ilk kez giyeceğim pantolon ve ayakkabılarıma birkaç gün sonra kavuşabildim.
Eğitim her gün ilk önce sporla başlardı. Sonra kahvaltı, kahvaltıdan sonra pratik eğitimler. Marangozluk, demircilik, inşaatçılık, ziraat ve arıcılık. Yetiştirdiğimiz üzümlerden şarap yapmayı, buğdaydan ekmek yapmayı bile öğrendik.

Bayrak Provokasyonu
1947’den sonra sistemli olarak bu okullar hakkında kampanyalar başlattılar. Bir sabah kalktığımızda baktık ki, gönderdeki bayrağımız yerinde yok. Meğer bazı gericiler, ağaların adamları bayrağı götürmüş üzerine orak çekiç çizmişler ve yolun kenarına atmışlar. Okula gelen sivil polisler bayrak parçalarını arayıp buldular. Okulumuzu komünist yuvası olarak göstermek istiyorlardı. Nedenine gelince, Köy Enstitüleri devlete ait hazine arazileri üzerinde kuruluyor ve toprakları işleniyordu. Ağaların karşı olmasının bir nedeni de bu olabilir. Ayrıca bu okullardan mezun olanlar köylerinde başöğretmen, Halkevi başkanı, köy heyetinde 1. Azalık gibi önemli görevleri de üstleniyordu.  Yalnız ağalar değil, bazı köylüler ve imamlar da karşıydı. Çünkü zihniyetler ve çıkarlar farklıydı. Örneğin köylünün ineği kaybolsa soluğu imamın yanında alır, ineği bulunsun diye muska yazdırır, belki birkaç kuruş ta imama verirdi. Ama Köy Enstitüsünde okumuş birisi köylüye ‘boşuna muska yazdırma, gel beraber ineği arayıp bulalım’ derdi.
1950 yılında birincilikle okulu bitirdim, aynı yıl Gazi Eğitim’e girdim. Öğretmenlik yaparken aynı zamanda Hukuk Fakültesine kayıt yaptırdım. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını yakından tanıma fırsatım oldu. Bir gün de bir arkadaşım beni o zaman asistan olan Uğur Mumcu ve Doğu Perinçek’in birlikte kullandıkları odaya götürdü. Perinçek bize Milli Demokratik Devrimi ve toprak reformunu anlatmıştı.

Bir Köy Enstitülü’lü ile Evli Olmak
Süleyman beyin eşi Zafer hanım Yardım Sevenler Derneğinde 26 yıl başkanlık yapmış, aydın bir insan. “Evlenmeden önce Köy Enstitüleri hakkında bir bilgim yoktu. Eşim anılarını anlattıkça benim de ilgim arttı. Bu okulların ne kadar farklı, ne kadar yararlı olduğunu anladım. Çünkü eşim ve bana tanıştırdığı tüm arkadaşlarında ortak özellikler gözledim. Hepsi dürüsttü, bilgiliydi, haksızlıklara karşı çıkıyorlardı, ülke sorunları ve sanatla yakından ilgiliydiler, ev yaşamlarında da bu ilkeleri aynen uyguluyorlardı. Bunun bir tesadüf olmadığını, bu güzel insanların yetişmesindeki en büyük payın Köy Enstitülerindeki sevgi ortamında verilen üretici ve yaratıcı eğitime ait olduğuna inanıyorum”

Yusuf Çelik-Mersin



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA