31 Mayıs 2017

O, “Çağ açıp çağ kapatan Türk hakanı” olarak bilinir. 21 yaşında İstanbul’u  fethettiğinde, çevresindeki mollalar, “Sultanım, Konstantinopolis dualarımızla fetholundu!” dediklerinde, durmuş, belindeki kılıcı göstererek,  “Mollalar, bunun hakkını da unutmayın!” demişti.
Ne demekti bu?
Teknoloji…
İstanbul’u fetheden güç, dua değildi, dönemin en ileri teknolojisi kullanılarak dökülmüş olan toplardı.
Yani akıl ve bilim, genç Mehmet’in yönetici iradesiyle buluşturulmuş, zafer de böyle gelmişti. Farsça’dan Rumca’ya kadar 6 dil bilen bu genç lider, dönemin bağnaz din adamlarına teslim olmamış, akılcı ilimleri açtığı yüksek okula (medrese) sokmuştur.
3 Mayıs 1481'de daha 49 yaşında iken Üsküdar bölgesinde Hakk’a yürüdü. Onun zehirlenerek öldürüldüğünü söyleyen Alman Tarihçi Franz Babinger gibi tarihçiler oldu. Ama Fatih Sultan, asıl bugünlerde öldürülüyor.

ORMANIMDAN BİR DAL KESENİN KOLUNU KESERİM

Genç Sultan, İstanbul’u ele geçirdiğinde şehir çöküş halindeydi. Buraya Anadolu’dan Türk boylarını taşıyarak şehrin bayındırlaşmasına özel bir önem verdi. Su kemerleri yaptırdı. Artık yıkılmış olan mahalleleri onartıp şenlendirdi. O günlerde yazılmış olan Tarih-i Ebülfeth isimli kitapta bu konuda ilginç bilgiler yer almaktadır.
Bir rivayete göre Sultan Fatih, bugünkü Belgrad Ormanları’nı kast ederek, “Ormanımdan bir dal kesenin kolunu keserim!” demiştir. Ve bu korumacı tavrıyla da İstanbul’u yeryüzünün en güzel şehri haline getirmiştir.

HANÇERİ KİM VURDU?

İstanbul, tarihteki en büyük yağmayı 1204 yılında yaşadı. Latin kökenli Haçlılar, nisan ortalarında şehri ele geçirip vahşice yağmaladılar.
Bundan sonraki en büyük yağma ise şehrin sahibi olan Türkler tarafından yapıldı, yapılıyor. Son 10 yıla bir bakın… Büyük Fatih’in bir dalını bile kestirmediği İstanbul ormanlarının derinlerinde greyderler çalışıyor; hafriyat kamyonları sökülen ormanların içine beton taşıyor.  Müthiş bir kıyım… Barbar haçlıları, bizim barbar müteahhitler mumla aratıyor.
Peki bunlara yol veren güç nedir?
Halkın yarısının oy verdiği AKP…
İşte bu iktidar, Fatih Sultan Mehmet’in hatırasını paramparça ederek, vahşice yağmalayarak onu ciğerinden vuruyor.
Lütfen İstanbul’a bir bakın… Çınarlı parklar, ağaçların gölgelediği kahvehaneler, mahalleleri rahatlatan meydanlar birer birer yok edildi. Buralar partili inşaatçılara verilip üstüne AVM’ler dikildi.
Yetmedi… Şehrin trafik kanalları olan yolların üstüne bile gökdelenler dikildi. Kavşak alanlarındaki boşluklar bile imara açıldı, aç gözlü sömürgen müteahhitlere ikram edildi. Yan yolların üstüne korkunç boyutta binalar yerleştirildi. E-5’in üstü bitince şimdi E-6 otobanının hemen kıyılarını imara açtılar. Bu yağmayı da utanmadan “Yeni Türkiye’yi imar ediyoruz!” diyerek gizliyorlar. İşte bu vahşi yağma ile övünen bir hükümet var başımızda…
Bunlar bir yandan İstanbul âşıkı görünürler, bir yandan da o İstanbul’un ciğerlerini bile hançerlerle delik deşik ederler.
Tarihçiler boşuna tartışıyorlar: Fatih Sultan Mehmet zehirlenerek mi öldürüldü yoksa eceliyle mi öldü?
O ulu hakan bugüne kadar İstanbul’daki izleriyle yaşıyordu. AKP iktidarları, o izleri söküp hafriyat alanlarına atarak ve ondan kalan alanlar üstüne beton kazıklar dikerek Fatih Sultan Mehmet’in katili oldular.
Allah bizi Osmanlı torunu olmakla övünen bu yapsatçı AKP’nin yıkımından korusun…

1453, FETİH’TİR

Tarihçi geçinen bazı sivri akıllılar, İstanbul’un Türkler tarafından ele geçirilmesini bir işgal gibi gösteriyorlar. İşgal, bir bölgeyi veya şehri yağmalamak için ele geçirmektir. Moğollar’ın 13. Yüzyıl’daki hareketleri böyledir. Halbuki Türkler İstanbul’u yağmalamak için değil yurt yapmak için aldılar. Ve bu harika şehri, eskisinden çok daha güzel hale getirerek kullandılar. Hem de başkent yaptılar. Bu durumun adı işgal değil fetihtir.
Ama bu güzel İstanbul’u bu dönemde AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın komutası altındaki AKP’li müteahhitler işgal etmiş bulunuyor. Tıpkı 1919’daki işgal gibi… Ne zaman kovacağız bunları bu kutlu beldemizden?