Attila İlhan, Ataol Behramoğlu ve Batıcılık | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
10:21  BAŞKAN SEÇER, ‘TARSUS KARBOĞAZI ÇEVRE FESTİVALİ’NE KATILDI  10:10  GEZEGENEMİZİ KURTARMAK İSTİYORSAK DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELECEĞE GEÇİŞ KAÇINILMAZDIR  21:40  GAZETECI A. VAHAP ŞEHITOĞLU, KıZ KARDEŞINI KAYBETTI  21:57  MERCAN’DA BİR İLK: ‘GECE GÖZLEM ETKİNLİĞİ’  21:35  ŞEHITOĞLU, DURAK’A TAM DESTEK VERDI  10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı 
Attila İlhan, Ataol Behramoğlu ve Batıcılık

 

Utku Reyhan / aydinlik.com.tr,

Cumhuriyet yazarı ve şair Ataol Behramoğlu, Meral Akşener’i ve partisini kendisinden beklenmeyecek derecede coşkuyla övmüştü:

“Sahnede pırıl pırıl, apaydınlık bir kadın konuşuyor…
Samimi, bilgili, açık sözlü, zarif. Slogandan uzak, cesur, esprili.
Zaman zaman izleyiciler arasında tanıdığı birine seslenerek, diyaloglar kurarak, (kimileri ayakta ya da komşu salonlarda) 1500 kişi olduğu tahmin edilen bir izleyici topluluğu karşısında, gösterişten uzak, alçakgönüllü, fakat gerçek bir yıldız gibi parlıyor…”

Emperyalist Batı basınının yere göre sığdıramadığı “Dişi Kurt”a yapılan bu ölçüsüz övgü, Atatürkçü kesimlerden eleştiri aldı. Eleştirilere cevabı ise “Meral Akşener’i desteklemek” yazısıyla verdi:

“Ülkemizin Batı blokundan koparılarak belirsiz bir Avrasya’ya sürüklenmesini, dağılıp yok olmasına gidecek yolun başlangıcı olarak görüyorum.
Cumhuriyet devrimlerinin temelini Batıcı, aydınlanmacı değerler oluşturur. Bu günkü despotik yönetim içinse bu değerler hiçbir önem taşımıyor.”

Behramoğlu, sosyal medyadan da gelen eleştirilere “Evet, batılıyım. Ne var bunda” anlamında cevaplar verdi. Elbette bunu “Cumhuriyetçi, demokrat hatta sosyalist olmanın” bir gereği olarak ifade etti.

“İYİ“ BATICILIK

İlginç olmayan bir şekilde İyi Parti’nin baş kurucularından Ümit Özdağ da 13 Ağustos 2017’de Hürriyet’e verdiği röportajda “Türkiye, Batı blokunda kalmalı” ifadesini kullandı.

Yine şaşırtıcı olmayan biçimde partinin bir diğer önemli kurucusu olan Koray Aydın’ın Yeniçağ Gazetesi’nde yayınlanan 18 Eylül 2017 tarihli röportajında da aynı vurgu var. Aydın, “Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP iktidarı tavrı sonucunda Türkiye müttefiki Amerika başta AB üyesi ülkeler ile de kavgalı durumda. Nasıl yorumluyorsunuz?” sorusuna “Batı'dan da kopmamalıyız, kopamayız” yanıtını veriyor.

“Milliyetçi” olduğunu söyleyenlerin “Solcu” olanlarla birlikte sergiledikleri “Batı” tutkusunu neye yormalı? Belli ki gereksiz bir soru. Nitekim Behramoğlu’nun yere göğe sığdıramadığı Akşener Partisi’nin programı da baştan aşağıya Batıcı. NATO, ABD, AB, Açılım… Ne ararsanız var. Üstelik sızdırılan ilk metni birazcık tadil etseler de yine de yoğun biçimde “Batıcılık” var.

Batı’nın PKK, FETÖ gibi örgütlere verdiği destek ortadayken, bütün dünyaya kan, gözyaşı ve darbe ihraç etmişken, İyi Parti yöneticileri ve Behramoğlu gibi alkışçıları Batıcılığı “demokrasinin, özgürlüğün” bir gereği olarak pazarlıyor. Üstelik bunu Mustafa Kemal Atatürk’e mal etmek gibi bir cinayete de imza atarak. Mustafa Kemal gibi bir Bağımsızlıkçıya!

Sadece “Erdoğan’ı devirelim” güdüsüyle, ülkeye ihanet noktasına savruluyorlar!

“BATI” SORUNU

Türkiye’nin “Batılılaşma”, “Çağdaşlaşma”, “Modernleşme” gibi kavramlarla ifade edilmeye çalışılan Milli Demokratik Devrim ya da Kemalist Devrim süreci çok sayıda aydınımız tarafından tartışılagelmiştir. Niyazi Berkes, Hilmi Ziya Ülken, Cemil Meriç, Attila İlhan bu isimlerden bazıları. Biz, Ataol Behramoğlu’na “Batıcılık” cevabını, büyük vatansever şairimiz Attila İlhan ve önemli eseri Hangi Batı üzerinden vereceğiz.

Attilâ İlhan Hangi Batı’ya Mustafa Kemal’den aktardığı cümlelerle başlamaktadır. 20 Mart 1923 tarihli konuşmasında Mustafa Kemal, aydın-kitle çelişkisine dikkat çekiyor ve İlhan’ın yapıtı boyunca temel dayanak noktası olacak olan sorunu olduğu gibi ortaya döküyor.

Buna göre Türkiye’de aydınlar, ilerletmek istedikleri çoğunluğun dışındadırlar. O’nun gerçekliğine uzak ve yabancıdırlar. Başka toplumların modellerine sürekli öykünmekte ve bu tutumlarından ötürü çoğunlukla çatışmaktadırlar. Öyle ki, aydın kesim telkinle kabul ettiremediği “hakikati”, cebren bile olsa çoğunluğa kabul ettirmek azmindedir.

MİLLETİN RUH VE VİCDANI 

Mustafa Kemal bu çelişkinin sorumluluğunu aydınlara yükler. Çelişki, aydınların sahip olduğu mefkûrelerin milletin “ruh ve vicdanından” alınmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Hatta onlar neredeyse bütün dünyayı tanırlar ancak kendi ülkelerinden habersizdirler.

Mustafa Kemal her türlü bilim ve ilerlemeden istifade etmekle birlikte çözümün, “asıl temeli kendi içimizden çıkarmak” olduğunu belirtir.

Her iki görüş birleştirilmelidir. Bu birleştirme fikri, Attilâ İlhan’ın eseri boyunca işleyeceği “ulusal bileşim” fikrinin de temel dayanak noktası olacaktır. Birleşilecektir ama Mustafa Kemal’e göre bu birleşmenin tarihsel sorumluluğu da aydınlara aittir. Aydınlar halka yaklaşmak ve halkla kaynaşmak göreviyle karşı karşıyadır.

BATIYA GÖRE “BATICILIK”

Mustafa Kemal’in kitabın önsözü niteliğindeki sözlerinin ardından Niyazi Berkes’ten alıntılanan giriş cümleleriyle karşılaşıyoruz. Berkes, Mustafa Kemal’in bahsettiği yabancılaşmanın adını koymuştur: Batıcılık. Bizdeki olumlu anlamının aksine sözcük, Batı’nın kendisinde Batı’ya boyun eğme anlamına gelmektedir. Bu yüzden Batı’ya göre Kemalizm, boyun eğmediği için Batı karşıtıdır. Üstelik kimi aydıncıkların “Batıcılık” olarak adlandırdığı Kemalizm, Batı için “kötü bir ulusçuluk” tan başka bir şey değildir.

İlhan, Hangi Batı’da Paris’te geçirdiği yıllarda edindiği çok sayıda tecrübeden ve sahip olduğu sayısız gözlemden yola çıkarak batıcılıkla hesaplaşmaktadır. Batı’nın sanatımızdan sosyal yaşantımıza kadar toplumumuzu belirleyen merkezi konumunu eleştiri süzgecinden geçirmiş ve ilerlemeye ilişkin kendi çözümünü de bu eleştiriyle birlikte geliştirmiştir.

ATATÜRK SONRASI ATATÜRKÇÜLÜK YA DA “NATOTÜRKÇÜLÜK”

İlhan’a göre çağdaşlaşmayı batılılaşma yapanlar Atatürk sonrasının aydınlarıydı. Kendisinin de okul yıllarında bu Atatürk sonrası “Atatürkçülüğü”nün kalıplarında sıkışıp kaldığını belirtir.

Fakat onca gezip gördükten sonra İlhan’a göre çağdaşlaşma, “çağdaş yöntemlerle ulusal uygarlık bileşimi” yapmaktır. Yoksa batıcıların önerdiği gibi batılılaşmak değildir. İlhan özellikle kendi dil ve sanat dünyamızdan yola çıkarak bunlara Batı usulü gömlekler giydirilmesini eleştirmektedir. Kendi gerçekliklerimizden çıkan akımlar yerine modern açıklamalara girişmeyi alaycı bir dille yerer.

Üstelik Batı’nın hayal ettiğimiz yer olup olmadığı da İlhan’a göre şüphelidir. Bütün dünyanın gıpta ile baktığı Paris’in aslında büyük oranda bir yanılsamadan ibaret olduğunu öne sürer. Ve aslında gerçek Paris olan “Parisçik”i anlatmaya koyulur.

İlhan, biz özeneduralım, Batı’nın kendisinin ulaştığı düzeyden memnuniyetsiz olduğunu belirtir. Yani İlhan’a göre ne Batı bizim zannettiğimiz gibi bir yerdir ne de Batı’nın ulaştığı nokta özenilecek bir noktadır.

ÇAĞDAŞ OLMAK, BATILI OLMAK MIDIR?

İlhan’ın tartıştığı soru modern olmak mı Batılı olmak mı sorusudur: Cevabı ise eski bir Fransız sömürgesi olan Senegal’den Paris’e gelmiş siyahi teknisyen üzerinden verir: “Senegal’in modern bir ülke olmasını isterim elbet, ama Batılı değil.”

Batı, Attilâ İlhan’a göre evet, Goethe’yi ya da Mozart’ı yaratan coğrafyadır. Ama aynı zamanda bütün zenginliğini dünyanın geri kalanını haraca bağlayarak edinmiş bir emperyalist bloktur da. “Hangi Batı” sorusunu Attilâ İlhan tam da bu noktada sorar. İlhan’ın Batı’sı, ikincisi gibidir. Batı’nın emperyalist niteliğini sayfalarında sık sık hatırlatır.

İlhan, Mozart’ın Itri’den, Leonardo’nun Mimar Sinan’dan, Dante’nin Mevlana’dan büyük olmadığını bize hatırlatarak, divan edebiyatına burun kıvırıp, kötü çevrilmiş yabancı klasikleri baş tacı ederek kültür emperyalizminin ilmeğini boynumuza geçirdiğimizi anlatmaya çalıştı.

TAKLİTÇİLİK 

40 ve 50 kuşağı sanatçı ve aydınlarının muhasebesini yapan İlhan, bunların yeni olmayı, kendilerini Türk kılan geleneklerle bağları koparmakla karıştırdıklarını belirtir. Toplumsal gerçekçi sanat da, varoluşçu sanat da bizde kötü kopyalardır. Hem Avrupa’nın özel iktisadi ve toplumsal koşullarında ortaya çıkan akımları taklit etmenin anlamı nedir?

İlhan’a göre bu bir ezilmişlik duygusudur. Üretim güçlerini, teknolojiyi oldukça geriden takip ederken, buradaki açığı kültürel taklitlerle kapamaya çalışmaktır. Batılılaşma, gerçek anlamda bir modernleşme değil, taklit sürecidir. Ülkeyi kültür emperyalizminin saldırılarına açık hale getiren bir süreç.

Attilâ İlhan’ın 1972’de yayınladığı Hangi Batı çok sayıda soruyu da beraberinde getiriyor. İlhan, “Hangi” soru zarfıyla başlayan diğer eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de mevcut anlayışla kendi görüşlerini karşı karşıya konumlandırıyor.

MİLLÎ OLMAK

Böyle bakıldığı zaman İlhan’ın ezber bozma olarak nitelendirilebilecek bir görev üstlendiğini söyleyebiliriz. O’nun özellikle bu iki eserinden yola çıkarak siyasal görüşlerinin temel niteliklerini şöyle sıralayabiliriz:

Millî
Yerli
Çağdaş
Kemalist

Anılan bu dört özelliğin toplamı Attilâ İlhan’ın ömrünün son dönemlerinde sürdürdüğü “Devrimci-Türkçü” diyaloğunun da kavramsal altyapısını oluşturmaktadır.

İlhan Hangi Batı’da Türkiye solunun başarısızlığının faturasını kendi toplumunun değerlerinden kopuk olmasına bağlar:

“Siz bir kere içtenlikle ondan yana olduğunuza onu inandırmaya bakın; şiirinizde, müziğinizde, resminizde bin yıllık sesini, çizgisini, deyişini bulabilsin. Laikliğin, bilimciliğin onun yüzyıllardır uğruna gık demeden öldüğü, kılıç üşürüp at kopardığı kavramların üzerine işemesin. Önce Türk olsun, Türk!..”

“Yoksa, Allahın günü dinlediği müziğe söv, ezberinde çağdan çağa taşıdığı ozanları karala, eğlencesini kına, töresini aşağıla, kısacası kişiliğini yok say, sonra da seni soyuyorlar, kurtarsam kurtarsam ben kurtarırım diye bangır bangır bağır, sesin kof kof dağlardan döner, görüp görebileceğin rahmet budur.

Bu sözüme mim koyun.”

ESKİ BATI, YENİ BATI

Şüphesiz 18. ve 19. yy Batı dünyası demokratik devrimler çağının öncüsüydü. İnsanlık tarihine önemli değerler kattılar. Ancak Behramoğlu’nun aradan geçen 120 yılı yok saydığını anlıyoruz. Batı, o batı değil. Sürekli tarihte yaşayanlar bugüne şaşı bakarlar. Bugün Batı, Türkiye’yi bölme, PKK, FETÖ, IŞİD, 3 bin Ton Silah, Barzani, Rakka, Suriye’de “İç Savaş”, uyuşturucu, intihar, dünyanın geri kalanını aşağılama anlamlarına geliyor. Eğer mesele “özgürce” rakı içebilmekse, sakin olun, yalnızca dünyanın batısı alkol tüketmiyor. Türkiye’de irticanın da her zaman Batı destekli olduğunu hatırlarsak, Türkiye’nin “modernlerinin” Batı aşkına kapılması için bir sebep olmadığını daha açık anlatmış oluruz.



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA