Soner Polat: Batılılaşma mı çağdaşlaşma mı? | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı  10:00  BAŞKAN SEÇER MUT HALKIYLA BULUŞTU  09:55  BAŞKAN ÖZYIĞIT, “BALıK PAZARı SAYıSıNı ARTTıRACAĞıZ”  09:39  CEZAEVI AVUKAT GÖRÜŞME ODASıNDA YENILEME BAŞLADı  09:35  AVUKATLARA ‘SEÇIM VE SANDıK GÜVENLIĞI EĞITIMI’ VERILDI  09:32  81 BARO: CINSEL ISTISMARA HEP BIRLIKTE DUR DIYELIM  09:27  FITCH BÜYÜKŞEHIR’IN KREDI NOTUNU B+’YA YÜKSELTTI  22:02  BAŞKAN SEÇER, TARSUS HALKı ILE IFTAR YAPTı  21:52  SEÇER: “BİZ HERKESİ KUCAKLIYORUZ, HERKESİ AİLEMİZDEN BİLİYORUZ”  21:39  MITOLOJIDEN GÜNÜMÜZE SAVAŞıN ANTROPOLOJISI  21:22  LEVE (YAŞA)! LEVE PALESTINA’NıN ÖYKÜSÜ  21:10  MERSIN SINEMA OFISI KENTI BEYAZ PERDEYE TAŞıYACAK  21:10  YEŞIL BÜYÜME VE MAVI EKONOMI ÇALıŞTAYı DÜZENLENDI   20:38  MTSO KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞMA GRUBU İSTANBUL’DAKI ÖRNEKLERI INCELEDI  20:28  ÖZYIĞIT “AVRUPA KADıN BASKETBOLUNUN KALBI YENIŞEHIR’DE ATACAK”  20:23  MESLEK LISELERINE SÜRDÜRÜLEBILIR GELIR KAYNAĞı SAĞLANMALı   11:37  BAŞKAN SEÇER, TARSUS HALKIYLA BULUŞTU  11:28  HALKKENT ÇOCUK GELİŞİM MERKEZİ’NDE SEVGİ DOLU ETKİNLİK 
Soner Polat: Batılılaşma mı çağdaşlaşma mı?

 

Soner Polat’ın Kaleminden

Amiral Soner Pola

NTV’de 19 Aralık 2017 günü Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinledikten sonra bu satırları yazmaya karar verdim. Sayın Kılıçdaroğlu mealen şunu söylüyordu: “Tabii ki Batı ülkelerini örnek alacağız. Demokrasiyi, insan haklarını onlar savunuyor. Çağdaş uygarlık seviyesini geçmek istemiyor muyuz? Ne yani, Rusya’yı, İran’ı, Suriye’yi mi örnek alacağız!”

Doğrudur; Türkiye için Atatürk’ün çizdiği rota çağdaş medeniyet seviyesini yakalamak ve onu geçmektir. Ancak bu yalın ve çıplak gerçek, Batı’nın etki ajanları ve içimizdeki devşirilmiş aydınlar (!) tarafından gizli ve sinsi bir şekilde ülkeye ‘Batılılaşma’ olarak şırınga edilmiştir. Batılılaşma emperyalist bir projedir. Tehlike de burada başlar. Çünkü Batılılaşma kültürel bir üstyapı meselesidir. Çağdaş uygarlığı yakalamak ise özünde ve ruhunda ekonomik kalkınmayı içeren büyük bir ülküdür. Toplum, yaratılan üretim fazlası yani zenginleşme ile her alanda çok daha iyi örgütlenir ve çağdaş müesseseler kurar.

KÜLTÜR KARIŞIMIN SONUCUDUR

Her ulusun kültürü belirli ölçüde bir karışımı bünyesinde barındırır. Kavimlerin karışması güçlü bir kültür doğurur ama biz bu yazıda kültürün sadece iç yapısına bakacağız. Örneğin bir İngiliz kültüründen bahsediyorsak, bunun içinde değişik sosyal sınıfların (burjuva, işçi, köylü vb.) kültürel öğeleri de yer alır. Ortaya çıkan karışım -sentez de diyebiliriz- bir bütün olarak İngiliz kültürüdür. Diğer bir ifade ile kültüre sınıfsal bir elbise giydiremeyiz. İş adamı da işçi de aynı kalıbın içine girer.

İngiliz, bu kültürünü örneğin Pakistan’a zorla ya da rıza ile dikte etmeye kalkarsa, ‘siz de bu elbiseyi giyecekseniz ve medeni dünyaya katılacaksınız’ derse, İngiliz kültürü emperyalist bir mahiyet kazanır. Pakistanlı İngiliz dilini, edebiyatını, örf ve adetlerini öğrenirken ve doğru yolda olduğunu düşünürken, gerçekte ülkeyi kalkındıracak ve ekonomik gelişmeleri tetikleyecek toplumsal örgütlenmelerden uzaklaşır. Toplum bir yandan aydın-halk ayrışması yaşarken, diğer yandan kalkınmanın ve bir anlamda uygarlığın motoru olan ülkeye özgü ekonomik gerçeklerin uzağına düşer.

BİR PAKİSTAN GEMİSİNDE GÖZLEM
 
Yarbay rütbesinde Turgutreis Fırkateyni’nin Komutanı iken Pakistan’da bir harp gemisinde 10 gün süreyle Türk Deniz Kuvvetleri temsilcisi olarak bulundum. Karaçi’de gemiye katıldım ve seyir öncesi brifing için köprüüstüne (kaptan köşkü) çıktım. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Brifing İngilizce veriliyor ve tüm subaylar birbirleriyle İngilizce konuşuyordu. Seyir başladı ve zaman zaman gemi içi anonslar yapılıyordu. Anons dili de İngilizce idi.

Bir fırsatını bulup astsubay ve erlerin arasına katıldım. Yapılan anonsları kimse anlamıyor ve bir görevli mahalli dile tercüme ediyordu. Ortada öylesine büyük ve güçlü bir çelişki duruyordu ki kör gözler bile bu çarpıklığı görebilirdi.

‘Allah’ıma şükürler olsun! Biz hiç sömürge olmadık ve en azından birbirimizle Türkçe konuşuyoruz!’ diye içimden geçirdim. Ama aynı zamanda, ülkemdeki İngilizce eğitim veren Anadolu liseleri çılgınlığını hatırladım. Dünyadaki en acı olayla karşılaşmıştık. Emperyalizme muharebe meydanında sopayı çekmiş ama onların dilini gönüllü olarak hatta birbirimizi ezerek okullarımıza sokmuştuk!

PAKİSTANLI KOMUTANI ZİYARET

Gemiden ayrıldım ve talebi üzerine izlenimlerimi nakletmek için Karaçi Deniz Komutanı Tümamiralin makam odasına gittim. Çay ikram etti ve hiç fikrimi sormadan kendi eliyle çayımın üzerine sıcak süt boşalttı. Herhalde İngiliz geleneği ile çay içmenin bir ayrıcalık olduğunu düşünüyordu. Kendisinden özür dileyerek, “Çayıma hayatım boyunca süt koymadığımı ve mümkünse sade bir çay içmek istediğimi” söyledim. Şaşkınlıkla yüzüme bakarken, emir subayı bana bir fincan çay verdi.

“Gemimizi nasıl buldun?” diye sorup, üstüne basarak “Diplomatik değil, samimi cevap beklediğini” söyledi. “Çok önemli bir sorun var!” diyerek başladım. Subaylar ile astsubay ve erler birbirlerinden kopuk, çünkü ortak bir dil kullanmıyorlar. Dilin dışında hiçbir şey onları kaynaştıramaz. Üstyapıda her şey güllük gülistanlık gözükse de altyapıdaki derin sorunlar günün birinde ağır bir fatura çıkarır! Tümamiralin yüzü asıldı! (Devam edeceğiz...)

Batılılaşma mı 
çağdaşlaşma mı? (2)
 

Ülkemizde Batılılaşma fikrini, dışa bağımlı sermaye kılcal damarlarına kadar sahiplenmiş ve zaman içinde bürokrasiyi de buna ortak etmiştir. Batılılaşma bir egemen sınıf ideolojisidir. Bu ideoloji sanayiye dayalı ekonomik kalkınmanın önünde duvar olmuş, antiemperyalist bağımsız bir ekonomiyi savunan Kemalizm’i, içi boşaltılan ve klişelere hapsedilen Atatürkçü Düşünce Sistemi’ne dönüştürmüştür. Batı’yı savunan sözde aydınlar, aslında hem kendilerine hem de topluma yabancılaşmıştır. Çünkü yaşanan süreç onları, kültürel boyutun dışına çıkarak stratejik meselelerde de kendi ülkesinin hilafına Batı çıkarlarını savunan bir çizgiye getirmiştir. Günümüzde belki de en büyük sorunlarımızdan biri, Batı’dan çok Batıcı olan geniş bir kitlenin uzun yıllar içinde devşirilmesidir. Sık sık duyduğumuz, ‘medeni dünyadan kopuyoruz!’ çığlıkları bu kitlenin çaresizliğinin bir göstergedir. Çünkü tüm yaşamları boyunca sadece Batı’yı övmek için kurgulandıklarından, bunun dışındaki bütün seçeneklere beyinleri kapalıdır.

ÇAĞDAŞLAŞMANIN MOTORU EKONOMİK KALKINMADIR

Çağdaş bir aydın, ekonomik boyutunu ve toplumsal hareket yasalarını göz ardı ederek bir üst yapı konusu olan kültürel alanlarda lüzumsuz tartışmaların içine girmez. Çağdaş bir toplumu yaratacak ekonomik alt yapıyı geliştirecek yol ve yöntemler arar. Refah arttıkça, toplumu ileri sıçratacak müesseselerin tesis edilmesi kolaylaşır. Yaratılan üretim fazlası toplumun yeniden yapılandırılması için kullanılır. Batıya asla öykünmez! Yaşadığı ülke ve milletine ait sosyal doku ve kültürel alt yapı ile uyumlu özgün kalkınma modelleri arayışı içine girer.

Çağdaş uygarlık rotasına giren aydınlar üretim, üretici, üretici sınıflar, üretim ilişkilerini ülke yararına masaya yatıran ve ülkeye özgü atıl kalmış ekonomik alanları keşfederek toplumun gündemine sokan öncü insanlardır. Çağdaş uygarlığa giden yoldaki en büyük dönemeç olan kalkınma için toplumun bütün üretici güçlerini savunurlar. Büyük sanayiciden, küçük çiftçiye kadar milli bir üretim yapan herkes onlar için değerli ve önemlidir.

Her hal ve şartta üretime dayalı bir ekonomik modeli savunurlar. Üretici sınıfların korunması için plansız olarak gümrüklerin açılmasına karşı çıkarlar. Hiç kimse ‘duble yol yaptık!’ diyerek bu insanları aldatamaz. Çünkü bilirler ki Batı ya da küresel sistem malını her ülkenin en ücra köşesine, çevreyi de yakıp yıkarak hızla sokmak ister. Bu nedenle, ülke yöneticilerini bu yöndeki yol ve benzeri yatırımlar için teşvik eder.
 
BAYRAK MI TİCARETİ TAKİP EDER?

Batı’da sıkça tartışılır: ‘Bayrak (kültür anlayınız!) mı ticareti, ticaret mi bayrağı takip eder!’ Cümlenin ruhu şudur: ‘Bir ülkeye kültürümüzü dayatırsak, onu daha rahat sömürürüz!’ Eğer açık ya da örtülü işgalci kendi kültürünü yayacak vasıtalar bulabilirse, bunu işbirlikçi sözde yerel aydınlara benimsetebilirse çok daha az maliyetle o ülkede tutunabilir. Çünkü üst tabakayı yanına çekerse, karşısında kendi kültürünün yetersiz olduğunu düşünen, silik ve ezik kitleler bulur. Böyle bir ülkede sömürüyü en üst düzeye, en az masrafla çıkarmak son kerte kolaydır. Mandela’nın şu sözleri çok anlamlıdır: “Uzun yıllar dünyadaki her iyi şeyin İngilizlerin eseri olduğunu düşünürdüm.”

Batılılaşma taraftarları bilerek ya da bilmeden yukarıdaki cümledeki ‘Bayrak’ın bayraktarlığını yaparlar. Çağdaş uygarlığı savunanlar ise ‘Bayrak-Ticaret’ oyununda ülkelerinin, özellikle ekonomik çıkarlarının bayraktarlığını yaparlar... Yıllar içinde, çeşitli nedenlerle Batı çıkarlarını savunan yazarçizer takımının artması üzerine rahmetli Atilla İlhan aydınları, ‘Batı’nın manevi ajanları’ olarak tanımlamıştı. Öyle bir döneme girdik ki bütün eski paradigmalar yerle bir oluyor. Bu yeni dönemin yeni aktörlerle devam edeceğini şimdiden söyleyebiliriz. Yeni köye eski adet dayatanların her geçen gün kan kaybedeceğini yaşayarak göreceğiz.

Unutmayalım, Atatürk’ün bize verdiği görev, Türkiye’yi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmaktır. Körü körüne Batı’nın kuyruğuna takılanlara duyurulur... (BİTTİ)



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA