Tamam, içeride ve dışarıda zor günler geçiriyoruz. Kafamız, hangi partiye yakın olursak olalım, oldukça karışık.

Bazılarımız, bu siyasi kargaşa nedeni ile karamsarız.

"Ne yapmalı?" günümüzde en çok sorulan sorudur.

Gerçekten ne yapmalıyız, karamsarlığı üzerimizden atmak için?

Tarihi süreci kavramadan, nereden ve nasıl geldiğimizi analiz etmeden geleceği de kuramayız.

Tarihin bazı dönemleri, sapaklar ve geri dönüşlerle dolu olsa da bugün olduğu gibi, İsmet PAŞS'nın daha 1964 Yılı'nda haykırdığı gibi yeni bir dünya, mazlum milletlerin özgürlük dünyası kolay ve hemen anında kurulmuyor.

Bu sürecin bütün mazlumlar dünyasında olduğu gibi ülkemizde de acılı, sancılı olması da görece karamsarlığa yol açsa da tarihi bir zorunluluktur.

Bugün burada tarihi olarak önemli olan, geleceği düşündüğümüz zaman, yine tarihi olarak kimin, hangi gücün kaybedip kimin kazandığıdır.

İçinde bulunduğumuz bölgede ve dünyada ABD emperyalizminin yenilmesi, Atatürk'ün 85 yıl önce öngördüğü ve müjdelediği gibi, mazlum milletlerin kazanması anlamına gelir.

Zafer, başka bir yol da dayatmıyor.

Hedef, bu olduktan sonra karamsarlığa da asla yer yoktur, yeter ki bazıları gibi günlük hercümerç içinde, sanki başka ve hiç bir çare yokmuş gibi emperyalist güçlerin ve BATI'nın politikalarının çizgisine düşmeyelim.

Dimyat'a pirince giderken, eldeki bulgurdan da olmayalım, emperyalist tuzağa yakalanmayalım!

Karamsar olmak için bugün tek bir neden yoktur. Ancak Atatürk'ün anti-emperyalist ve halkçı çizgisine sarılarak yüksek ferasete, emperyalizme karşı milli mücadelede azim ve kararlı olma cesaretine ihtiyacımız vardır.

Bazı arkadaşlar, ülkemizde ve dünyamızda yaşanan süreci yanlış yöne ve yere bakarak, ama esas olarak da Atatürk'ün programını ve rotasını terk eden, ancak henüz bu durumu öznel nedenlerle göremediğimiz, günü ve önünü göremeyen, millete de umut vermekten uzak olan partilerdeki iç çekişme ve sonuçsuz çatışmaları, bölünmeleri ve rant ve kişisel çıkar kavgalarını görerek karamsarlığa kapılıyorlar.

Yani dünyamızda güneşin batışını görüyor da bu arkadaşlar, aynı anda Atatürk'ün 1933 Yılı Mart Ayı'nda müjdesini verdiği "Doğu'dan yükselen güneşi" maalesef görmüyorlar.

Sorun buradadır.

Güneş, bugün emperyalist Batı'dan kaybolurken aynı anda yeni kurulan Dünya'yı, mazlumlar dünyasını aydınlatmak üzere Doğu'dan yeniden doğuyor.

Emperyalist sistemin batışını gösteren güneşe değil, mazlum milletlere özgürlüğü eşit olarak dağıtacak güneşe bakın!

Atatürk'ün çağrısına kulak verelim:

"Doğu'dan mazlumlar dünyasına özgürlük ışıklarını yaymak için doğan güneşe ..." bakalım!

O zaman karamsarlıktan eser kalmayacaktır!

Zaman, her zaman olduğu gibi, bu zamandır.

Tam bağımsız Türk milli devleti'nin bekâsı ve Türk milletinin geleceği için yapılması gerekenleri yapma zamanıdır.

Bütün arkadaşlarıma iyi bir gün ve umut dolu bir yaşam dilerim.