Resneli Niyazi’nin yeri ‘Hürriyet-i ebediye’dir | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
10:21  BAŞKAN SEÇER, ‘TARSUS KARBOĞAZI ÇEVRE FESTİVALİ’NE KATILDI  10:10  GEZEGENEMİZİ KURTARMAK İSTİYORSAK DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELECEĞE GEÇİŞ KAÇINILMAZDIR  21:40  GAZETECI A. VAHAP ŞEHITOĞLU, KıZ KARDEŞINI KAYBETTI  21:57  MERCAN’DA BİR İLK: ‘GECE GÖZLEM ETKİNLİĞİ’  21:35  ŞEHITOĞLU, DURAK’A TAM DESTEK VERDI  10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı 
Resneli Niyazi’nin yeri ‘Hürriyet-i ebediye’dir

 

Resneli Niyaziler ne yapmıştı? Bunun en güzel yanıtını Atatürk verir: Eğer Meşrutiyetler olmasa idi, Cumhuriyet olamazdı. Resneli Niyazi gibi Meşrutiyet önderlerine çok şey borçluyuz!


FEYZİYE ÖZBERK 

Neden Resneli Niyazi Bey’i anıyoruz? Neden tanımak istiyoruz? Evet, bir kahraman ama çok eskilerde kalmadı mı? Shakespeare’in çok bilinen bir sözü vardır: “Bütün dünler, yarınları aydınlatan fenerlerdir.” Shakespeare’in bilgece ifade ettiği gibi geçmişin hata ve sevaplarıyla değerlendirilmesi, bugüne ışık tutar. Günümüzü, yolumuzu aydınlatır. Doğruları düşe kalka, hata yapa yapa öğrenmek zorunda değiliz.

Biz de Resneli Niyazi Bey’in devrimci heyecanını, fedakârlığını, mücadelesini daha yakından tanımak, anlamak ve diğer pek çok devrimciden olduğu gibi ondan da öğrenmek zorundayız. Ne yapmak istemiş? Ne yapmış? Bu soruya en özlü yanıtı, Mustafa Kemal Atatürk veriyor: “Eğer Meşrutiyetler olmasa idi, Cumhuriyet olamazdı. Resneli Niyazi gibi Meşrutiyet önderlerine çok şey borçluyuz!”

1908 Hürriyet Devrimi’nin ilk ateşini yakan, halkın “Hürriyet Kahramanı” olarak adlandırdığı, Resneli Niyazi Bey, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin en fedakâr ve disiplinli önderlerinden biridir. Tüm dünyada tanınan adlandırmayla bir “Jön Türk” yani Genç Türk’tür. Giydiği başlıkta “Vatan Fedaisi” yazıyor. Niyazi Bey’in, 1897 Türk-Yunan Savaşı’ndaki kahramanlığı dillere destandı... Bu nedenle, 1908 Hürriyet Devrimi’nden önce de bir halk kahramanı olarak tanınıyor, seviliyor. Vatanseverliğini yaşamını ortaya koyarak kanıtlamış. Makam mevki hesabı hiç olmamış...

‘VATANIM İÇİN ÖLMEYE GİDİYORUM’

Resneli Niyazi Bey’e ilişkin en önemli gerçek, Padişah Abdülhamit’in istibdat idaresine, “Hürriyet, Adalet, Eşitlik ve Kardeşlik” isteyerek isyan etmiş olmasıdır. Üstelik o, bu devrimci başkaldırıyı: Dağa çıkma, örgütünün (İttihat ve Terakki Cemiyeti) onayı ve desteğiyle iki yüz asker-sivil kişiyle birlikte başlatıyor. Atacağı adımlar, yapacakları tümüyle önceden tasarlanıyor, planlanıyor. Niyazi Bey, dokuz ay önce evlendiği eşini, kız kardeşini ve kız kardeşinin çocuklarını emanet ettiği bacanağı Manastır’da, Kaymakam İsmail Hakkı Bey’e, “Alçakça yaşamaktansa ölmeyi seçtim. Onun için mavzerlerle silahlı 200 vatan çocuğu ile vatanım için ölmeye gidiyorum” diye yazıyor.

Tanınmış tarihçi yazar Feroz Ahmad, “İttihat ve Terakki 1908-1914” adlı kitabında “Bu sözleri melodramatik olarak nitelememek gerekir” diyor ve ekliyor: “Böyle bir maceranın vatanın kurtarılmasıyla değil, Niyazi’nin ölmesiyle sonuçlanmasını beklemek daha akla yakındı.”

HALKA HESAP VERMEYİ İLKE EDİNMİŞ BİR ÖNDER

Cemiyetin Manastır merkezinin onayı ve “her bakımdan yardıma hazır olduklarını bildirmeleri” üzerine kararlaştırılan biçimde dikkat çekmeden, kışla çevresinde toplanıp silahlanıyorlar. Niyazi Bey, taburun kasasındaki parayı alıyor. Bu para daha sonra askerlere eşit olarak dağıtılacak. “Beş yüz kırk dört lira altmış dört kuruşu aldığını” bildiren bir senet yazarak kasaya koyuyor. Niyazi Bey: “İnkılâbın en mühim ve en tesirli vesikası bence bu senettir” değerlendirmesini yapıyor, anılarında.

Bu senet neden devrimin en mühim ve en tesirli belgesidir? Çünkü onlar başıbozuk bir çete değildir. Halka hesap vermeyi ilke edinmiş, gizli saklı, kişisel hesapları olmayan, fedakâr devrimcilerdir. “Amaçlarına ulaşmak için her şeyi mubah” görmezler.

İSYAN YOLUNDA İLK KONUŞMA

Niyazi Bey, istibdat yönetimine muhalefetin en yoğun olduğu Ohri’ye yakın bir bölgede dağa çıkıyor. Ohri’de askerler sabah içtimaında: “Yaşasın Padişah” yerine “Yaşasın Millet” diye bağırıyorlar. Niyazi Bey grubundaki, “erlere ve münevverlere bundan böyle her şeyi aleni olarak bildirmek” ihtiyacını hissediyor ve bir konuşma yapıyor: “Vatanın kurtuluşu temin edilmedikçe dönmemeye, bu uğurda seve seve ölmeye, Türkün büyük karakterine yakışır bir emsal göstermeye hazır mısınız?”

Bulunanlar hep bir ağızdan-hay hay, ya ölüm, ya vatanın kurtuluşu- diye bağırıyorlar.

Niyazi Bey konuşmasını sürdürüyor: “Şunu da belirtmeliyim ki, benimle hareket edenler bu yoldan ayrılmamaya söz vermelidir. Çünkü ben söylediğim bu hareketten ayrılanları hiçbir suretle affetmem ve onların prensibim dışı hareketlerini görmemezlikten gelemem. Bir daha belirteyim ki, halka kötü davrananlara, eziyet etmeye kalkışanlara tefrik yapmadan ceza veririm. Cezamın da ölümden başka bir şey olmadığını anlatmaya lüzum görmüyorum. Şunu bilin ki, vatanın kurtuluşu ancak böyle şiddetli cezalarla mümkündür.”

HALKI ÖRGÜTLÜYOR

“Dağa çıkma” ifadesi devrimci bir isyan dışında, Niyazi Bey’in yaptıklarını tam tamına anlatmıyor. Daha uygun bir anlatımla yetersiz kalıyor. Gerçek nedir derseniz? Korunaklı bir dağ başına, “askerleriyle” birlikte yerleşip beklemiyor. “İki yüz vatan fedaisi” olarak adlandırdığı askeriyle birlikte çevreyi köy köy dolaşıyor. Halkı aydınlatan toplantılar düzenliyor. Büyük devletlerin niyetlerini, ülkenin içinde bulunduğu durumu, çıkış yolunu anlatıyor.

İstibdadın, “Devlete arkasını dayamış büyük arazi ve toprak sahiplerince desteklendiğini” açıklıyor. Laik ve vicdanlı... Bölünmeye, din ve etnik köken ayrımına şiddetle karşı çıkıyor. Tek çıkış yolunun birlik olduğunu bıkmadan tekrarlıyor. Ulaşabildiği alanlarda, halkın birliğini sağlayan çalışmalar yapıyor. İlk önce toplum içindeki kan davalarını ve benzeri sorunları çözüyor, onları barıştırıyor. Böylece değişik etnik gruplar arasında güven ortamının oluşmasını sağlıyor. Cesur ama maceracı değil. Halkın ve askerlerinin korunmasına, kardeş kavgası çıkmamasına özen gösteriyor. Tehdit ve korkutma yöntemine de başvuruyor ama ikna ederek kazanmayı esas alıyor.

Yıllarca dağlarda gezen, köylülere eziyet eden suçluları bile kazanmayı başarıyor. Ohri Kaymakamlığı’nın 16 Temmuz 1908 tarihli telgrafının şifre çözümü, bu durumu kanıtlıyor denebilir. Telgrafta yazılanlar şöyle: “Radolişte, Vovolişte gibi Ohri Malisiyesi müslüman köylerinde sürdürülmekte olan kan davası, uzun senelerden beri evlerinde kapanıp kalmış olanların, Niyazi Bey ve adamlarının kimini korkutup ve kimini tehdit etmesi neticesinde, hepsi düşmanlarıyla barışıp evlerinden serbestçe çıkmaya başladıkları öğrenilmiştir.”

KÖY VE KASABA MERKEZLERİNİ OLUŞTURDU

Niyazi Bey, en zor koşullarda bile ara vermeden beyannameler yazıyor, telgraflar çekiyor. Örgütüyle haberleşiyor. Geçtiği her köy ve kasabada İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin köy ve kasaba merkezlerini oluşturuyor. Halka karşı açık olmaya önem veriyor. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılım yeminini, ilk kez gizli bir ortamda değil, halkın önünde yaptırıyor.

Adaletli olmaya, yoksulları korumaya büyük önem veriyor. Kendi cümlesiyle aktarırsak: “Köylünün himayesini önde tutuyorduk” diye yazıyor. İnsanların incitilmemesine, haksızlık yapılmamasına çaba harcıyor. Alınan yiyeceklerin ya parası ödeniyor, ya da gelecekte ödeyecekleri vergilerden düşülecek şekilde makbuz veriliyor.

Niyazi Bey “askerleriyle” birlikte 3 Temmuzdan 23 Temmuza kadar, yani İkinci Meşrutiyetin ilanına kadar 20 gün her an hükümetin ya da farklı çetelerin silahlı saldırısına uğrama tehdidi altında; dağlık, ormanlık bir bölgede zaman zaman aç, susuz, uykusuz kalarak halkı, aydınlatma ve örgütleme çalışmasını yürütüyor. Tüm bunlar bana, Mao Zedung’un ünlü Uzun Yürüyüşünün, çok küçük çapta bir öncülünün ülkemde yaşandığını, düşündürttü. Gurur duydum. Haklı mıyım, bilmiyorum. En doğrusu, kararı tarihe bırakmak... 
YAŞASIN HÜRRİYET

23 Temmuz 1908 Perşembe günü, Manastır’da toplar atılarak, büyük merasimlerle Hürriyet ilan ediliyor. Selanik ve Resne’de büyük bayram 24 Temmuz 1908 günü kutlanıyor. Resne köylüleri şehre doluyor. Alanlar; yaşasın ordu, yaşasın İttihat ve Terakki Cemiyeti, yaşasın millet, yaşasın hürriyet, müsavat, kardeşlik, adalet sözleriyle çınlıyor.

Bu zafer, Genç Türklerin yanı sıra onların babaları, dedeleri olan Genç Osmanlıların da başarısıdır. Nitekim Hürriyetin ilanının ilk gününden itibaren Mithat Paşa’nın ve Namık Kemal’in resimleri duvarları, vitrinleri süslüyor.

Niyazi Bey, anılarının girişinde, Genç Türklerin beslendiği kaynakları ve 1908 Devrimi’nin bir anlamda gerçek yaratıcısını şöyle açıklıyor: “Siyaset istikametinde Mithat Paşa’nın, edebiyat sahasında Şinasi’nin, millet yolunda Namık Kemal’in çocuklarıyız.”

Emekli olup Resne’ye yerleşen Niyazi Bey, Balkan Savaşı patlak verince hiç tereddüt etmeden, vatanını savunmak amacıyla Cevdet Paşa’nın ordusuna katılıyor. Yenilgiyle biten savaştan sonra, İtalya üzerinden İstanbul’a ulaşmak için Arnavutluk’un Avlonya iskelesinde vapur beklerken, Balkan komitacıları tarafından, 17 Nisan 1913’te üç kurşunla sırtından vurularak şehit ediliyor.

Niyazi Bey’in ailesi, cumhurbaşkanlarından, çeşitli tarihlerde ısrarla Avlonya’da olan mezarının İstanbul’daki, “Hürriyet-i Ebediye” tepesine, Talât Paşa, Enver Paşa, Eyüp Sabri Bey, Atıf Bey gibi diğer Hürriyet şehitlerinin yanına getirilmesini istiyor. Nedense bu isteğe olumlu bir yanıt verilmiyor. Talât Paşa’nın na’şının Berlin’den, Enver Paşa’nın na’şının Tacikistan’dan getirildiğini biliyoruz.

Hürriyet şehidi Resneli Niyazi Bey’in na’şı da, Avlonya’dan İstanbul’a, “Hürriyet-i Ebediye” tepesine getirilmelidir.

Kaynak: Feyziye Özberk, Resneli Niyazi/ Vatan Fedaisi ve Rumeli Dağlarından Cumhuriyete”, Kırmızı Kedi Yayınevi, Nisan 2019, İstanbul.



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA