Filistin sorunu ABD, İsrail, AB, Suudi Arabistan, BAE, Mısır vb. ülkeler tarafından tarihin derinliklerine gömülmek istenmektedir. Bu planın başarılı olmasının mümkün olmadığını göreceğiz. Filistin Ortadoğu’nun temel sorunlarından birisidir ve bu sorun çözülmeden Ortadoğu’ya barış gelmesi imkansızdır.

Ramazan ayının son cuması Kudüs günü olarak etkinliklerin düzenlendiği ve bütün Müslümanların Filistin halkıyla birlikte, onların yanında, sorunun bilincinde olduklarını bütün dünyaya haykırdıkları bir dayanışma ve bilinçlenme günüdür. 1948 yılından bu yana işgal altında bulunan Filistin topraklarından, anavatanlarından kovulan altı milyon Filistinli diğer ülkelerde mülteci olarak yaşamaktadır. Bir açık hava hapishanesi olan Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da yeni Yahudi yerleşim bölgeleri arasında yaşamaya zorlanan beş milyon Filistinli, Siyonist İsrail Devleti’nin insafına terk edilmiş bir şekilde yaşamaktadırlar. ABD’nin Kudüs’ü, İsrail’in başkenti olarak tanıması ve Büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıması ve arkasından da İsrail’in işgali altındaki Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı olarak tanıması onlarca yıldır devam eden oyunda yeni bir safhaya gelindiğinin habercisidir. Suriye toprağı olan Golan Tepeleri’nin İsrail tarafından ilhakının tanınması ve “Yüzyılın Anlaşması” adı altında Ortadoğu Barış Planı(!) hazırlıkları ABD tarafından Filistin sorununun bir oldu bittiyle kapatılması hedefini ortaya koymaktadır. Maalesef bütün bu faaliyet ve planlar Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır vb. Arap ülkelerinden destek görmektedir. Üstelik söz konusu planların icrasında ihtiyaç duyulan finansın önemli bir bölümünün Körfez ülkeleri tarafından sağlanması öngörülmektedir.

Filistin sorunu ABD, İsrail, AB, Suudi Arabistan, BAE, Mısır vb. ülkeler tarafından tarihin derinliklerine gömülmek istenmektedir. Böyle bir planın başarılı olmasının mümkün olmadığını hep birlikte göreceğiz. Filistin sorunu Ortadoğu’nun temel sorunlarından birisidir ve bu sorun adil bir şekilde çözülmeden Ortadoğu’ya barış gelmesi imkansızdır. ABD Başkanı Trump’un damadı Kushner’in sorumluluğunda yürütülen Yüzyılın Anlaşması sanırım Ramazan ayından sonra açıklanacak. Şimdiye kadar yürütülen temaslardan sızan ya da bir şekilde sızdırılan bilgilerden amacın İsrail’in güvenliğinin sağlanmasının esas alındığı anlaşılmaktadır.

YÜZYILIN ANLAŞMASI

Trump’un damadı Kushner’in üzerinde çalıştığı, Ortadoğu’daki ülkelerle koordine edilen ve Ortadoğu Barışı olarak sunulan Yüzyılın Anlaşması nedir ve ne getiriyor? Anlaşma Filistinlileri topraklarından ediyor, İsrail’in Yahudileştirme planının destekliyor ve onaylanmasını sağlıyor. Filistinlilerin topraklarına dönmelerine imkan vermiyor. Batı Şeria’da yaşayan Filistinlilerin Yahudi yerleşim alanları arasına izole bir şekilde kalmasını sağlıyor. Kudüs’ün İsrail’in Başkenti olmasını teyit ediyor. Her ne kadar Kudüs Yeni Filistin’in de başkenti olacak ve Doğu Kudüs’de yaşayan üç yüz bin Filistinli, Filistin vatandaşı sayılacaksa da Kudüs’ün egemenliği İsrail’e veriliyor. Gazze’de tecrit edilmiş bir şekilde yaşayan Filistinlilerin Sina’da toprak kiralayıp, ziraat, ticaret yapmalarına, fabrika kurmalarına imkan vermekle birlikte burada iskana müsaade edilmeyecek.

YENİ BİR DEVLET

Yüzyılın Anlaşması ne getiriyor bir daha bakalım. Doğu Kudüs yani eski şehir, İsrail egemenliğinde kalıyor. Batı Şeria’da yer alan Yahudi yerleşim birimleri dışındaki topraklar ile Gazze Şeridi’nde “Yeni Filistin” adıyla bir devlet kuruluyor. Batı Şeria’da Yahudi yerleşim birimleri arasında kalan ve İsrail’in yeni iskan politikasıyla birbirinden tecrit edilmiş bir durumda olan Filistin yerleşim alanları arasında irtibat, iletişim nasıl sağlanacak? Tesis edilecek Yeni Filistin Devleti’nin bu bölgedeki otoritesi nasıl uygulanacak?

Yeni Filistin Devleti’nin Gazze ve Batı Şeria olmak üzere birbirinden fiziken ayrı iki parçadan oluşması öngörülüyor. Doğu Kudüs’te de Filistinliler olacak ama buradaki egemenlik hakları tamamen İsrail’e ait olacak. Birbirinden tecrit edilmiş üç ayrı toprak parçasında kurulmuş bir devlet. Üstelik Batı Şeria’da Yahudi yerleşim birimleri ile çevrilmiş ayrı ayrı, bir kısmı izole edilmiş toprak parçaları. Yahudi yerleşim birimlerinde egemenlik İsrail’de olacak, Arap yerleşim bölgelerinde ise yeni Filistin Devleti’nde. Bu yeni devletin silahlı gücü yok. Silahlı kuvvetleri olmayacak. Böyle bir ortamda egemenliğini sürdürmesi mümkün mü?
 
KİRALIK TOPRAK

Yeni Filistin Devleti’nin bir de Gazze Şeridi’ndeki bölümü var. Oradaki topraklar ziraat, ticaret ve sanayi için yetersiz. Öne sürdükleri çözüm ne? Mısır’dan toprak kiralamak ve bu faaliyetleri orada yürütmek. Ancak kiralanan topraklarda iskan yasak.

Bu anlaşmanın mali desteğini kim sağlayacak? Yüzde 20 ABD, yüzde 10 AB, yüzde 70 Körfez ülkeleri.

Yeni Filistin Devleti’nin ordusu olmayacağına göre, güvenlik nasıl sağlanacak? Ona da çözüm bulmuşlar. İsrail ile yapacağı savunma anlaşması ile belirli bir ücret karşılığında İsrail tarafından güvenliği garanti altına alınacak.

Nasıl bir anlaşma ama? Devlet üç ana parçadan oluşuyor. Doğu Kudüs, Batı Şeria, Gazze. Doğu Kudüs yeni devletin de başkenti ama burada bir egemenlik hakkı söz konusu değil. Buradaki Araplar Filistin Devletinin vatandaşları. Batı Şeria’da bir toprak bütünlüğü yok.

Yahudi yerleşim alanları arasında izole edilmiş bölgeler. Gazze’de ziraat, ticaret ve sanayi için Mısır’dan toprak kiralanacak ama iskan izni olmayacak.

Bu yeni devletin ordusu yok. Kim koruyacak, ücret karşılığında İsrail.

Bu anlaşma Filistin sorunun çözümü değil, gömülmesidir. Bir süre sonra ne Doğu Kudüs’de, ne Batı Şeria’da ne de Gazze’de egemenlik kalır. Bu bölgeler İsrail toprağı haline gelir. Yeni Filistin Devleti de Sina’da tesis edilir. Bu anlaşma Filistin sorununu çözme değil, tarihe gömme anlaşmasıdır.
---

Unutturulmak istenen Filistin ve Filistinliler-2

ABD’nin, Suriye toprağı olan ve işgal sonrası İsrail tarafından ilhak edilen Golan Tepeleri konusundaki tutumu, onun ikiyüzlü politikasının bir parçasıdır. Konu İsrail olunca ABD ve özelikle Trump, kurtarıcı rolüne soyunmaktadır. Peki nedir Golan Tepelerinin önemi?
 
İsmail Hakkı Pekin

Kudüs gününde Suriye toprağı olan ve 1967 yılında altı gün savaşlarında İsrail tarafından işgal edilen ve adı çokça geçen Golan Tepelerine değinmemiz gerektiğini düşünüyorum.

GOLAN TEPELERİ

Golan Tepeleri Suriye’nin güneybatı, İsrail’in kuzeydoğu ucunda Lübnan ve Ürdün ile komşudur. Güneyde Yermuk Nehri, batıda Taberya Gölü (Celile Denizi) ve Hula Vadisi, kuzeyde Hermon Dağı ve doğuda zengin akarsu kaynaklarına sahip Rakka vadisi ile çevrili bir platodur. 1800 kilometrekarelik bir alanı kapsıyor. Bunun 1200 kilometrekarelik bölümü İsrail işgali altındadır.

İsrail, 1967 yılındaki altı gün savaşlarında işgal ettiği Golan Tepeleri’ni, 1981 yılında ilhak ettiğini açıklamıştı. BM ise 242 nolu kararıyla Golan Tepeleri’nin Suriye toprağı olduğunu ilan etti.

Bütün bunlara rağmen ABD Başkanı Trump, Golan Tepelerinin İsrail toprağı olduğunu belirterek, İsrail’in ilhakını kabul etti.

ABD’nin, Suriye toprağı olan ve işgal sonrası İsrail tarafından ilhak edilen Golan Tepeleri konusundaki tutumu, onun ikiyüzlü politikasının bir parçasıdır. Konu İsrail olunca ABD ve özelikle Trump, kurtarıcı rolüne soyunmaktadır.

Peki nedir Golan Tepelerinin önemi? Neden bu kadar stratejik bir bölge Golan Tepeleri?

GÜVENLİK VE SU

Şam’a 60 kilometre mesafede olan ve İsrail’e çok önemli gözetleme ve güvenlik avantajları sağlayan Golan bölgesi aynı zamanda İsrail’in su kaynaklarının üçte birini sağlamaktadır. Bölgede Şeria Nehri ve Taberya Gölü [Celile Denizi] bölgedeki tarım için hayati önemdedir.
 
Golan Tepeleri güvenlik ve tatlı su kaynakları açısından stratejik önemdedir. Ayrıca, İsrail’in işgal ve ilhak ettiği bu stratejik Suriye toprağı, bütün dünyanın gözü önünde Suriye’ye karşı kullanılmakta ve Suriye’nin tabii kaynakları İsrail tarafından talan edilmektedir.

Golan Tepeleri bölgesinde yirmi bin civarında Suriye vatandaşı Dürzi yaşamaktadır. İsrail, Suriye’ye ait olan bu toprakları Yahudi yerleşimciler için iskana açmıştır. Bölgede otuz bin dolayında Yahudi yerleşimci bulunmaktadır.

FETİHÇİ POLİTİKA

İsrail’in bölgede barış istediği, bir yalandan ve kandırmacadan ibarettir. İsrail işgal ettiği komşu devlet topraklarında yeni Yahudi yerleşim bölgeleri kurarak, buraları ilhak ederek genişlemekte ve fetihçi bir politika izlemektedir. İsrail 1948’den itibaren bu yayılmacı politikasını devam ettirmekte ABD, AB ve Körfez Ülkeleri tarafından da desteklenmektedir.

Trump da diğer ABD Başkanları gibi, kendisine uhrevi bir misyon yüklenmiş durumda. Dışişleri Bakanı Pompeo, Trump’un tanrı tarafından İsrail’i kurtarmak için gönderildiğini söyleyebilmektedir.

İsrail, Golan Tepeleri’ni ilhak ettiği gibi Golan Tepeleri’nden itibaren Suriye’nin doğusuna doğru önemli bir Suriye toprağını da tampon bölge olarak belirlemiştir ve bu bölgeye silahlı müdahalede bulunmaktadır.

ÖNLEMENİN YOLU BİRLİK

Golan Tepeleri de dahil İsrail, yeterli stratejik derinliğe erişmek için ABD’nin yardımı, statükocu körfez ve bölge ülkelerinin desteği ile işgal, ilhak ve kontrol politikasını sürdürmeye devam edecektir.

İsrail’i ve onun koruyucusu ve kollayıcısı ABD’yi önlemenin yolu birlik olmaktan ve ittifak yapmaktan geçer. Yoksa konuşmakla, karşılıklı suçlamalarla Siyonist hareket önlenemez.

Son söz Golan Tepeleri Suriye toprağıdır. Ne İsrail ne de ABD buraları ilhak edemez.