Hatay sorunu nasıl çözüldü | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
10:21  BAŞKAN SEÇER, ‘TARSUS KARBOĞAZI ÇEVRE FESTİVALİ’NE KATILDI  10:10  GEZEGENEMİZİ KURTARMAK İSTİYORSAK DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELECEĞE GEÇİŞ KAÇINILMAZDIR  21:40  GAZETECI A. VAHAP ŞEHITOĞLU, KıZ KARDEŞINI KAYBETTI  21:57  MERCAN’DA BİR İLK: ‘GECE GÖZLEM ETKİNLİĞİ’  21:35  ŞEHITOĞLU, DURAK’A TAM DESTEK VERDI  10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı 
Hatay sorunu nasıl çözüldü

 

5 Temmuz 1938’de Türk Ordusu Hatay’a girdi. 30 Haziran 1939’da Hatay anayurda katıldı. Ordumuzun Hatay’a girişinin 81. ve Hatay’ın anayurda katılışının 82. yıldönümlerini kutluyoruz.

Nail TOPAL/EMEKLİ TÜRKÇE ÖĞRETMENİ VE KAMU YÖNETİMİ UZMANI-ARAŞTIRMACI YAZAR

'İşi silahla çözmek zorunda kalırsak, tutacağım yolu da çoktan kararlaştırmış bulunuyorum. Böyle bir durumda Devlet Reisliğinden hatta milletvekilliğinden istifa edeceğim. Serbest bir Türk vatandaşı olarak, bu işte çalışan arkadaşlarla beraber Hatay topraklarına geçeceğim. Oradaki mücahitlerle ve Anavatandan kaçıp bize katılacağından şüphe etmediğim kuvvetlerle, meseleyi yerinde ve içten halletmeye çalışacağım'

17 Aralık 2004’te AB ile Türkiye arasında kabul edilen mutabakata göre, müzakere süreci başladı. Güneydoğu sorunu, sınır aşan sular sorunu gibi pek çok sorun bu mutabakatta yer aldı. Alt komisyonda görüşülen Hatay sorunu da kamuoyuna yeterince duyurulmayan sorunlar arasında, ulusal basında şöyle bir üzerinde durulup geçildi. Tarihi iyi bilmek, bizi geleceğimiz konusunda bilinçlendirir, yanlış yapmaktan alıkoyar. Bu nedenle Hatay konusunu inceleme gereği duydum.

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkesi’ne göre, Amanos tünelleri ve Suriye sınırı belirsizlik içermektedir. Yıldırım Orduları Grubu Komutanı Mustafa Kemal Paşa, bu belirsizliği gidermek için Sadrazam İzzet Paşa’ya birçok yazı yazar.(1) İngilizler, ordularını beslemek gerekçesiyle İskenderun’a girerler. Mustafa Kemal Paşa, düşmana silahla karşı koymayı önerirse de Sadrazam bunu uygun bulmaz. Böyle bir durum karşısında Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Orduları Komutanlığından istifa ederek ayrılır.

Bir süre sonra Fransızlar, İngilizlerle anlaşarak İskenderun, Antakya, Adana, Mersin, Maraş, Gaziantep ve Urfa yörelerini işgal ederler. 1. İnönü Zaferi’nden sonra toplanan Londra Konferansı sırasında, 11 Mart 1921 günü, Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey’le Fransa Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Briand arasında bir antlaşma imzalanır. Bu antlaşmada Bekir Sami Bey, yetkisi olmadığı halde, Fransızlara Hatay konusunda ayrıcalıklar tanır. Ankara Hükümeti bu antlaşmayı tanımaz ve geçersiz sayar. Bekir Sami Bey’i de görevden alır.

20 Ekim 1921 tarihinde Fransa adına Franklin Boullion’un ülkemiz adına Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşek’in katılımıyla, Atatürk’ün gözetiminde Ankara İtilâfnamesi imzalanır. Buna göre, Adana, Mersin, Maraş, Urfa ve Gaziantep işgalden kurtarılır. İskenderun sancağında ise Fransız mandasına dayalı ayrıcalıklı bir yönetim kurulur.

Y%C4%B1ld%C4%B1r%C4%B1m%20Ordular%C4%B1%20Komutan%C4%B1%20Mustafa%20Kemal

Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal

'TÜRK YURDU YABANCILAR ELİNE BIRAKILAMAZ'

Atatürk, 1923 yılı İlkbaharında, güney bölgesine yaptığı bir gezi sırasında Adana’da siyahlar giyinmiş “Bizi kurtar”diye hıçkıran kızlara: “Kırk asırlık Türk yurdu yabancılar elinde bırakılamaz” demiş ve yöreyle yakın ilgisini sürdürmüştür. Ankara İtilâfnamesiyle Hatay’ın Türk özelliği korunacak ve kabul edilecekti. Ancak bu koşullara Fransızlar uymadılar. Türk kültürünün geliştirilmesi amacıyla kurulan kurumlar baskı altına alındı. Türk gazetelerinin okunması yasaklandı. Atatürk’ün resmini bulundurmak suç sayıldı.(2)

Hatay’da direnişi sürdüren Tayfur Sökmen’le genel sekreteri Hasan Rıza Soyak aracılığıyla ilişki kurar Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Bir süre sonra Tayfur Sökmen Antalya’dan milletvekili seçilir. Bununla Fransızlara ince bir mesaj verilir. Antakya ile Antalya adları arasında bir harf değişikliği yapılacak ve daha sonra Antakya milletvekili olacaktır Tayfur Sökmen.(3)

1935-1936 yıllarında içerdeki politik çekişmeler ve Afrika’daki sömürgelerinde çıkan olaylar nedeniyle Fransa sarsıntılar geçirir. Fransız manda yönetiminden memnun olmayan Suriyeliler de bağımsızlıklarını istemeye başlarlar.

Atat%C3%BCrk%2C%20Hatay%E2%80%99da%20direni%C5%9Fi%20s%C3%BCrd%C3%BCren%20Tayfur%20S%C3%B6kmen%E2%80%99le%20genel%20sekreteri%20Hasan%20R%C4%B1za%20Soyak%20arac%C4%B1l%C4%B1%C4%9F%C4%B1yla%20ili%C5%9Fki%20kurar.%20

Atatürk, Hatay’da direnişi sürdüren Tayfur Sökmen’le genel sekreteri Hasan Rıza Soyak aracılığıyla ilişki kurar.

Konu Milletler Cemiyeti’ne taşınır. Fransa Hükümeti ile görüşmeler yapılır. Fransızlar olayı sürüncemede bırakmayı sürdürürler.

Atatürk, 1 Kasım 1936 günü TBMM’nin açılışında verdiği söylevde: “Bu sırada milletimizi gece gündüz meşgul eden mesele, gerçek sahibi Öz Türk olan İskenderun, Antakya ve çevresinin geleceğidir. Bunun üzerinde ciddiyetle ve kesinlikle durmaya mecburuz. Daima kendisiyle dostluğa önem verdiğimiz Fransa ile aramızda tek ve büyük mesele budur. Bu işin gerçeğini bilenler ve hakkı sevenler, ilgimizin şiddetini ve samimiyetini iyi anlarlar ve doğal görürler” der.

Atatürk’ün bu özlü ve kesin ifadesi, ülkemizde ve Hatay’da yankı bulur. Fransa ile karşılıklı notalar verilir. Fransızlar emperyalist çıkarlarını sürdürmek için Hatay’ı Suriye’ye vermek isterler. Hatay halkı, 1 Aralık 1936 günü yapılan seçime katılmaz. Çeşitli olaylar çıkar, ölen ve yaralananlar olur.

Aşağı yukarı 14.000 kilometre kare alanı olan Hatay’ın nüfusu o tarihlerde 310.000’dir. Bunun 250.000’i Türk kalanı da değişik azınlıklardan oluşmaktadır. (4) Konu yeniden Milletler Cemiyeti’ne götürülür. Türk tarafını Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Hasan Rıza Soyak ve Numan Menemencioğlu temsil ederler. Olay tartışılır, bir sonuca ulaşılamaz, yapılan görüşmelerde Fransızlar, olaya çözüm bulacaklarını söyleyerek bizi sürekli oyalarlar.

Atatürk, olayın sürüncemede bırakılmasından hoşlanmaz. Ayrıca hükümetin de konuyla yeterince ilgilenmediğini düşünmektedir. 6 Ocak 1937 günü İstanbul’dan Konya’ya hareket etme buyruğunu verir. Başbakan İsmet İnönü’yü, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’ı ve Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras’ı da Eskişehir’e çağırır. Trende Başbakan İnönü, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’a “Yarın büyük kavga olacak!” diye bağırır. “Niçin Paşam?” diye sorar Hasan Rıza Soyak. İsmet Paşa: “Anlamıyor musun memleket Fransızlarla harbe sürükleniyor!” der.(5)

FRANSA'NIN ANAVATANI BÜYÜK TEHLİKELERLE SARILI HALDEDİR

Oysa Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hem yetkililerle durum değerlendirmesi yapmak hem de bu konuya ne kadar önem verdiğini Fransızlara göstermek amacıyla bu geziye çıkmaktadır. Atatürk’ün Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’ın anlattıklarına göre, Ulu Önder, bu konuda şöyle der: “Garip şey! Çocuk, biz istesek bile Fransızlar, Sancak için bizimle bir harbe girerler mi hiç? Arkadaşlar, bunu nasıl düşünebiliyorlar? Görmüyorlar mı ki bugün Fransa’nın bizzat anavatanı büyük tehlikelerle sarılı haldedir." Genel Sekreter Soyak, “Fransa hakkımızı teslim etmezse ne yaparız” diye sorar Atatürk’e. Ulu Önder şöyle yanıtlar bu soruyu: “Bilirsin ki çocuk, 1921 senesindeki anlaşmayı yapanların başında ben vardım. O zaman Franklin Boullion ile bu konuda çok şeyler konuşmuştuk. Onları şimdiki Fransız yöneticileri, öğrenmemiş veya unutmuş olsa bile, ben asla unutmadım ve unutamam. Bu nedenle defalarca hatta Fransız elçisi Mösyö Ponsot’ya da açıkça söylediğim gibi dava, benim kişisel davamdır ve gerekirse yine kişisel olarak halletmem gerekir. Şayet böyle bir zorunluluk karşısında, yani işi silahla çözmek zorunda kalırsak, tutacağım yolu da çoktan kararlaştırmış bulunuyorum. Böyle bir durumda Devlet Reisliğinden hatta milletvekilliğinden istifa edeceğim. Serbest bir Türk vatandaşı olarak, bu işte çalışan arkadaşlarla beraber Hatay topraklarına geçeceğim. Bildiğin gibi bunun her zaman imkânı ve çok emin yolları vardır. Oradaki mücahitlerle ve Anavatandan kaçıp bize katılacağından şüphe etmediğim kuvvetlerle, meseleyi yerinde ve içten halletmeye çalışacağım. İsterse Türkiye Hükümeti, beni ve arkadaşlarımı asi ilan eder ve hakkımızda kovuşturma yapar.”

Atatürk, Hatay sorununa olan ilgisini, Ankara Sergi evinde bir baloda yanında Romanya Başbakanı Tataresco, Balkan devletlerinin Genelkurmay Başkanları ve İngiliz elçisi olduğu halde, Fransız elçisine şu sözlerle dile getirir: “Ben saygıdeğer milletinizin ve şerefli ordunuzun değerli ve güçlü özelliklerini takdirle ve övgüyle karşılarım. Bu bilinçle, ona, ben dostluk elimi uzatmak istiyorum. O da benim dostluğumun değerli olduğunu bilmelidir. Buna aynı önemle karşılık vermelidir. Bakınız benim kendi dostluğumun yanında, bütün etrafımda gördüğünüz şanlı ve seçkin kişilerin temsil ettikleri, şerefli güçlerin, Balkan ve Sadabat Paktı güçlerinin değerli, güçlü ve büyük dostluğu var. Bunun önemini, devletinizin anlamaması ve benim isteğimi reddetmesi olasılığını düşünemiyorum. Ben toprak büyütme dileklisi değilim; barışı bozma alışkanlığım yoktur; ancak anlaşmaya dayanan hakkımızın isteyicisiyim. Onu almazsam edemem. Büyük Millet Meclisi kürsüsünden milletime söz verdim. ‘Hatay’ı alacağım’ dedim. Milletim benim dediğime inanır, sözümü yerine getiremezsem onun huzuruna çıkamam. Ben şimdiye kadar yenilmedim, yenilmem; yenilirsem bir dakika yaşayamam. Bunu bilerek ve sözümü mutlaka yerine getireceğimi düşünerek, benim dostluğumu lütfen siz de yazılı olarak güçlendiriniz.”(6)

Eskişehir’de trende yapılan toplantıda, Atatürk ve yanında bulunanlar konuyu dört saat tartışırlar. Atatürk’ün bu tavrı, dışarıda önemli yansımalara yol açar. Fransızlar yeniden görüşme önerirler. 20 Ocak 1937’de Cenevre’de görüşmeler başlar. 27 Ocak 1937 günü Milletler Cemiyeti’nde uzlaşma sağlanır. Buna göre: 1-Hatay, içişlerinde tam bir bağımsızlığa sahiptir. 2-Türkçe resmi dil olacaktır. 3- Hatay Sancağı’nın ordusu yoktur. Bu maddelerin dışında yedi ayrı madde daha bulunmaktadır. Konu bu şekilde önemli ölçüde çözülmüştür. 29 Mayıs 1937’de Türkiye-Fransa Anlaşmasıyla Hatay’ın yönetsel tamamlığı sağlanır.

Bir süre sonra, Fransa’nın Hatay’daki görevlileri, yapılacak seçimleri denetlemeye gelen yetkililerle Türk halkının serbestçe yapılması gereken görüşmelerini engellemeye başlarlar. Ayrıca nüfus oranını, kendilerine göre değiştirmeye çalışırlar. Milletler Cemiyeti’nin saptadığı Anayasa'nın yürürlüğe gireceği gün olan 29 Kasım 1937 tarihindeki kutlamaları engellerler. Bu durum Fransız emperyalizminin iki yüzlü politikasından başka türlü değerlendirilemez.

HATAY CUMHURİYETİ

Yapılması gereken seçim hazırlıkları geciktirilir. Türkler azınlığa düşürülmeye çalışılır. Karışıklıklar ve kavgalar çıkarılır. Burada çıkan Türk gazeteleri kapatılır. Hatay’da durum Türkler için katlanılamaz hale gelir. Günümüzde de sürdürülen “Önce uyutalım sonra da unuttururuz” zihniyeti, o dönemde de geçerlidir. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, çevrilen dolabı sezinler. Önce trenle sınır bölgesine gelir. Mersin ve Adana’da resmigeçitler yaptırır ordumuza. Sağlığının daha çok kötüleşmesi, hatta ölümü pahasına yaptığı bu girişimler sonuç verecektir.

3 Temmuz 1938’de bir kısım askerimizin Hatay’a girmesi, iki tarafın genelkurmayı arasında yapılan görüşmelerde kabul edilecektir. Kurmay Albay Şükrü Kanatlı’nın komutasındaki Türk ordusu, Payas ve Hassa’dan olmak üzere iki koldan 5 Temmuz 1938’de halkın sevinç gözyaşları ve coşkun gösterileri arasında Hatay’a girer. Böylece Hatay halkının sürekli kendilerine ve yakınlarına sordukları “Ne zaman gelecekler?” sorusu yanıtını bulur.(7)

Yapılan seçimlerde 40 milletvekili seçildi. Bunun 31’i Türk, 9’u azınlıklardan oluşuyordu. Meclis 2 Eylül 1938’de toplandı. Meclis Başkanlığına Abdülgani Türkmen, Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen, Hatay Meclisi tarafından seçildiler. Başbakan olarak da Abdurahman Melek atandı. Meclis tarafından verilen kararla yeni devletin adı -Atatürk tarafından önceden belirlenen- Hatay Cumhuriyeti oldu. Bayrağı Türk bayrağı gibiydi. Yalnızca yıldızın ortası çizgi halindeydi.(8)

TÜRK ORDUSU HATAY'A GİRİYOR

Hatay’ın bu yönetim biçimi sürekli olamazdı. Hataylılar bir an önce anayurda katılmayı istiyorlardı. 23 Haziran 1939 tarihinde Fransızlarla yeni bir antlaşma yapıldı. Buna göre, Hatay’ın anayurda katılmasının önü açıldı. Hatay Cumhuriyeti Meclisi, 29 Haziran 1939’da aldığı bir kararla Türkiye Cumhuriyeti’ne katıldı. 30 Haziran 1939 günü de Hatay ve çevresi, yıllarca özlemini çektiği Türkiye ile bütünleşmiş oldu.(9)

Bu satırların yazarının rahmetli babası, Mızraklı Süvari Çavuşu Recep Topal, Hatay’a Hassa’dan ilk giren askerler arasındadır. Bu olayı onurla gurur duyarak anlatırdı. Ne yazık ki bunları kayıt altına alamadım. Ancak Hataylı bir zenginin, Türk askeri Hatay’a girince, oğlunu adak olarak kesmek isteyişini, bu amaçla oğlunu, Albay Şükrü Kanatlı’nın önüne atışını, komutanın bunu engelleyerek “Askerlerimiz yorgun ve açtır, onları yedirir içirirseniz, adağınız yerine gelir” diyerek engelleyişini çok dinledim ve asla unutmadım.

Hatay’ın anayurda katılmasında en büyü pay, kuşkusuz Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ündür. O büyük insan halkına verdiği sözü canı pahasına yerine getirmiştir. O’nu ve Hatay sorununun çözümünde katkısı bulunan yönetici, komutan ve gazilerimizi bu uğurda can veren şehitlerimizi saygıyla rahmetle anıyorum.

DİPNOTLAR

1-Soyak Hasan Rıza, Atatürk’ten Hatıralar, Yapı Kredi Yayınları s. 85-94

2-Karal Enver Ziya, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, TTK,s. 202

3-Ünal Tahsin,Türk Siyasi Tarihi,s.288

4-Karal Enver Ziya,agy,201

5-Soyak Hasan Rıza,agy,s.573

6-İş’ar ve teyid sözcükeri günümüz diliyle verilmiştir

7-Karal Enver Ziya,agy,s.202

8-Soyak Hasan Rıza,agy,s,619

9-Karal Enver Ziya,agy,s.204



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA