Sayın KILIÇDAROĞLU, ölümünün 27. yılında Turgut Özal için, "Liyakata önem veren bir siyaset ve devlet adamıydı" diyerek övmüş.

İBB Başkanı İMAMOGLU da Özal'ın kabri başında çelenk bıraktıktan sonra basın mensuplarına "ÖZAL gibi büyük bir liderin hizmetlerini asla unutmayacağız, YOLUNDAN GİDİYORUZ." diye açıklama yapmıştır.
Özal, gerçekten böyle biri miydi?
Liyakata mı, neoliberal politikalara mı değer veriyordu?
"YOLUNDAN GİDİLECEK" bir siyaset adamı mıdır, CHP ve TÜRK MİLLETİ için?
Cevabı aranması gereken sorular bunlardır!
Öncelikle şunu belirteyim ki;
Özal, Atatürk'ün kurduğu millî devleti küçülterek söndürmek, geriye kalanı da küresel sermayenin kucağına birakmak, kısacası Türk milletini devletsiz bırakarak çok değer verdiği, sevdiğini söylediği zenginin tasallutu altına sokmak istiyordu.
Değer verdiği şey, Türk milleti ve Türk millî devleti miydi?
Yoksa ülkemizin içine düştüğü, daha doğrusu emperyalist sistem tarafından hızla sürüklendiği bugün sıkıntısını her alanda çektiğimiz bütün sorunların başlatıcısı mıydı?
Kısa bir kaç cümle ile,
ÖZAL, iç piyasayı daraltan ve ekonomimizi millî temellerinden uzaklaştıran meş'um 24 OCAK kararlarının alınmasında ve uygulanmasında DPT müsteşarı olarak görev alan ve rol oynayan,
bu kararlar, o günkü hükümetin başında bulunan ve bu kararların uygulanmasına iyi kötü direnen Süleyman DEMİREL nedeniyle, zaten bu günler için yaratılmış olan kardeşin kardeşi vurduğu kargaşa ve anarşi ortamını bahane ederek, kıyımlara neden olan 12 Eylül darbesini, DEMİREL hükümetini devirmek için ülkemizdeki oğlanlarına yaptıran ABD'nin yanında yer alarak,
ülkemizi Atatürk'ün millî çizgisinden hızla uzaklaştırarak ABD dolarının kuyruğuna takıp, KİT'ler başta olarak bütün millî ekonominin tepesine çökerek
küresel sistemin kölesi yaparak,
bugünlere taşıyacak neoliberal politikaların uygulanmasında,
gericilik ve bölücülüğe kapı açılmasında yer almış, kapıyı ardına kadar açmıştır.

Özal'ın özetlersek bütün yaptıklarının ardından görüyoruz ki tek amacı, ülkemizi devrimci Atatürk'ten ve anti-emperyalist, kamucu, halkçı, planlı ekonomiyi, ALTI OK'u esas alan 1930'lu yılların CHP'sinin politik çizgisinden uzaklaştırmak ve devleti küçülterek küresel sistemin bir parçası haline getirmektir.
Bildiğiniz gibi KILIÇDAROĞLU da senelerce önce "Biz 1930'lu yılların partisi değiliz!" diye Özal'ın politikaları ve yaptıkları ile tamamen uyumlu hâle getirdiği yeni parti çizgisinin ana hattını dosta düşmana ilan etmişti.
Her iki anlayış, Atatürk'ün 1930'lu yılların CHP'sini kendi amaçları için yük ve engel görerek bundan kurtulmak ve uzaklaşmak noktasında birleşiyor.
Buradan siz çıkarın, kim kiminle ne işler yapmaya çalışıyor?
Atatürk'ün kurduğu millî Türk Devleti'ni zaafa uğratan böyle bir kişi hakkında bu tür övücü söz söylemek, millî devlet kurucusu Parti'nin ve Genel Başkanı'nın ve hatta sıradan bir üyesinin asla yapmayacağı tek şey denebilir.
Ama maalesef bu övgü, 1930'ların devrimci, devletçi ve kamucu, halkçı partisinin, bazıları tarafından redd-i miras yapılarak nereye doğru savrulduğunu, bugün uygulanan neoliberal politikaların esas fikir babasının kim olduğunu açıkça göstermektedir.

Biz, Atatürk'ün kurduğu millî devleti yıkmak isteyen, paramızı pul, bizi dolara kul eden Özal'ın arkasından değil Atamızın yolundan yeniden ALTI OK menziline gireceğiz, "YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!" diyerek bağımsızlığa gideceğiz.