Bizim kadınımızın hikâyesi | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı  10:00  BAŞKAN SEÇER MUT HALKIYLA BULUŞTU  09:55  BAŞKAN ÖZYIĞIT, “BALıK PAZARı SAYıSıNı ARTTıRACAĞıZ”  09:39  CEZAEVI AVUKAT GÖRÜŞME ODASıNDA YENILEME BAŞLADı  09:35  AVUKATLARA ‘SEÇIM VE SANDıK GÜVENLIĞI EĞITIMI’ VERILDI  09:32  81 BARO: CINSEL ISTISMARA HEP BIRLIKTE DUR DIYELIM 
Bizim kadınımızın hikâyesi

 

TANSU BELE / YAZAR


Kurtuluş Savaşı’nın en hararetli günlerinde Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, karargâh çadırında geceleri Reşat Nuri Gültekin’in “Çalıkuşu” romanını okur. Bu olgu, o günlerde bile çokça tartışılan bir konudur. Kimilerine göre Paşa uyuyamamakta ve savaş sıkıntısını kitap okuyarak gidermektedir. Oysa Atatürk, o kaos ortasında toplumsal devrimlerimizin yapısını, yani pratiğini saptamaktadır! 

Bu devrimlerin en önemlisi de Medeni Kanundur (yani kadınların durumuyla ilgili olan devrim). Bu devrimin uygulaması da, modelini “Çalıkuşu” romanında bulmuştur: Gelecekteki çağdaş ve kentli Türk kadınının ulusal kimliği, romanda Çalıkuşu Feride’nin nişanlısını terk ederek -ondan ayrılarak, bırakıp giderek!- İstanbul’dan Anadolu’ya geçip bir köyde öğretmenlik yapmaya başlamasıyla betimlenir (köy bu yalnız kadını bağrına basar).

Bu pratik, gücünü Osmanlı’daki Batılılaşma çabalarından ve Batıya öykünmeden değil, Türk kadınının kent çağına ayak uydurması, yani kafes ardından sokağa çıkıp, eğitime ve çalışma yaşamına açılmasından alır. Bir de Osmanlı kadınlarının çocuk yaşta evlendirilerek eve ve kocasının hükmüne kapatılması anlamındaki toplumsal yaşam biçiminden kurtulmaları çağrılarından… 

KADIN MÜCADELESİ 
Türk kadını toplumdaki bu geleneksel erkek egemen bakış açısına 1900’lerin başlarında “Kadınlık yalnızca meyve değildir” diyerek isyan eder! Zaten Türk kadını erkekler için salt meyve, “elma” olmadığını, ta 1400’lerde, kadın şairimiz Mihrî’nin kaleminden haykırmaktadır: “Ben umardım ki seni/ Yâr-ı vefâdâr olasın/ Ne bileydim ki seni/ Böyle cefâkâr olasın!” Çok daha öncesi çağlardan, Türkler için kadın Cer Ana (Yer Ana, toprak) olup, Hakan’ın yanında Hatun olarak yer alır. Tarihte devlet yöneticisi de olmuşluğu vardır (İslâm’da Kadınlar/ Bahriye Üçok). 

Buna karşılık yüzyıllarca çocuk yaşta evlendirilmeleri ve erkeklerce her türlü sosyal haktan mahrum bırakılmaları, 20. yüzyılın değişen dünya ve siyasal koşulları içinde kadınlarımızı isyan ettirir. Bunu çok iyi bilen ve bu yöndeki devrim üzerinde düşünen Atatürk; yine de bu konuda acele etmez: Çünkü kadın konusunun erkek egemen bakış açılı toplumda ne denli nazik bir konu olduğunu da bilmektedir.

Öncelikle eğitim yaşamına açılan kadınlarımıza sosyal ve siyasal hakları 1934’te Medeni Kanun’la verilecektir. Ama bu, hiçbir zaman Batılılaşma adına yapılan bir iş değildir. Ta 1919’larda Türk kadınına oy hakkı isteyen Nezihe Muhiddin’in de dediği gibi amacı, “kadınlığı düşünsel ve sosyal alanlarda yükselterek modern (çağdaş) ve olgun bir düzeye eriştirmek” (Türk Kadını yapıtı 1931) olan bu devrim, kadın hakları için uygun koşulları ve zamanı-zemini kollayan Atatürk’ün ona verdiği sözü tutarak, TBMM’de kıyametler koparan bu kanunu onaylatmasıyla gerçeklik kazanacaktır. 

TANZİMATÇI KAFA 
Çalıkuşu Feride’nin toplumda büyük destek görüp örnek alınarak tüm genç kızlarımızın Anadolu’ya öğretmen olmaya gittikleri dönemde, Atatürk tarafından Türk kadınının siyasal haklarına kavuşturulup Cumhuriyet kadını statüsüne yükselmesini bugün bile hazmedemeyenler, Atatürk’e “tepeden inmeci, diktatör” diyerek devrimin kadınlar aleyhine oluşturulduğunu söyleyen araştırmacılar ya da kadın haklarını Tanzimat kafalı Batılılaşmacı taklitçiler gibi Avrupa-Amerika özentilerine peşkeş çekenler, dahası devrim yasalarından bihaber kadınlara saldıran erkekler, şunu bilmiyorlar ki, Türk kadını sosyal ve siyasal haklarını bileğinin hakkıyla kazanmış, ulusal kimliğini bu yolda bilinçle oluşturmuştur. 

Eksik olan, bu konudaki yasalarımızın Cumhuriyetle birlikte oluşturulduğu ve Türk kadınının haklarını savunmak için yabancı ülkelerin yasalarına da hiç muhtaç olmadığıdır. Yeter ki onların çok önce gerçekleştirilen Cumhuriyet yasalarımız işletilsin, engellenip yok sayılmasın. 

Feminist felsefecimiz Prof. Dr. Necla Arat’ın, “toplumlardaki değişimlerin (ya da devrimlerin) siyasallaşmadığı, yasalarla güvence altına alınmadığı sürece dağılıp gideceğinin bilincinde” bir yazar ve siyasetçi olarak, “Atatürk Medeni Kanun’u getirmeseydi, Osmanlı kadınlarının (ya da Türk kadınının) değişme isteği topluma yayılabilir miydi?” (Tansu Bele; Cumhuriyet Kadınının Aydınlık Yüzü) diyerek özetlediği Türk kadınının ulusal kimliği ya da sosyal hakları, bilinç yoksunu erkeklerin keyfiliğine yedirilemeyecek kadar milli ve bize özgüdür, bizim kadınlarımızın bileğinin hakkıdır.



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA