Mustafa Kemal Paşa, bağımsızlık savaşı verebilmek için Türk milletini örgütleyebilecek ve önderlik edebilecek bir partiye sahip olmanın zorunlu olduğunu çok iyi biliyordu. Bu nedenle de Sivas Kongresi'nde cemiyetleri birleştirerek daha sonraki adı CHP olacak olan Halk Fırkasını kurdu.

Partisiz bağımsızlık asla olamazdı.

Ayrıca Mustafa Kemal Paşa, parti kurmakla da yetinmedi, ülkemizi işgal eden emperyalist güçlere karşı sadece devrimci de olsa bir parti ile de önemli bir başarı elde edilemeyeceğini çok iyi kavradığı için silahlı bir gücün, milli bir devletin de zorunlu olduğunu saptadı. Bu nedenle de 23 Nisan 1920 günü sadece temsilcileri bir araya getiren bir BMM'ni değil, dünyada emperyalizme karşı mücadele edebilecek güçte ilk milli devleti, İstanbul'da İngilizlerin esiri konumuna düşmüş padişaha rağmen kurmak zorunda kaldı.

Kısacası parti de yeterli olmayacağından koşulları zorlayarak, milletin en geniş birliğini de sağlayabilecek BMM çatısı altında bütün gücü, orduyu da denetim altına alan, bağımsızlık savaşına hazırlayan milli devleti kurdu.

Bugün de ABD tarafından kuşatılan ülkemizin savunulması sürecinde;

Atatürk'ün yarıda kaldığı devrimi sürdürecek, ABD emperyalizmi hegemonyasını, kuşatmayı alt edebilecek yine milletin birliğini sağlayıp ona önderlik edecek 6 OK'u programın başında tutacak devrimci bir parti zorunludur.

Halkçı, milliyetçi ve devrimci bir Parti!

Millî Türk Devleti'ni muhafaza ve müdafaa etmek isteyen bu parti dışında kurulmuş olan bütün millî partiler, elbette bağımsızlığın savunulmasında birlik ve ittifak içinde olmak zorundalar.

Tehlike ve tehdit somut ve oldukça yakın ve büyüktür!

Emperyalist ABD, dünyada olduğu gibi bölgemizde de hegemonyacılığını sürdürmek için, Yunanistan'ın EGE’deki ülkemize yakın gayri askeri olanlar da dâhil bütün adalarını silah depoları ve üsler durumuna sokmuş, IRAK ve SURİYE’nin kuzeyinde bölücü PKK’nin faaliyetlerinin yanı sıra çok sayıda üsler de kurmuş ve açıkça ülkemizi kuşatmış, Doğu AKDENİZ’de İsrail ve Yunanistan, Fransa vb ülkelerle yapılan ülkemizi işgale yönelik tatbikatlarla, yakın bir savaş ve hatta işgal tehdidi ile ciddi bir tehlike yaratmıştır.

Bu tehdit ve işgal tehlikesine karşı ne yapacağız?

Hangi güçlere dayanacağız?

Elbette öncelikle Millî Türk Devleti'ni muhafaza ve müdafaa etmek isteyen milletin çıkarlarını ve devletin bağımsızlığını savunan bütün millî partiler, gruplar, kurumlar vb ülke bağımsızlığının savunulmasında birlik ve ittifak içinde olmak zorundalar.

Ancak en önemlisi günümüzde de Kurtuluş Savaşı'nda Mustafa Kemal Paşa'nın zorunlu gördüğü ve yaptığı gibi, emperyalist ABD’nin bu büyük tehditlerine, her türden yaptırımlarına ve işgal tatbikatları yaparak ülkemizi YUNANİSTAN ile bir savaş ortamına sokarak işgaline karşılık Türk Milli Devleti'nin silahlı gücüne dayanmak zorundayız.

Bu tehdit ancak, ülke içinde en geniş milli birliğin sağlanmasının yanı sıra, ABD emperyalizminin ve müttefiklerinin karşısında kuracağı geniş bir dostluk ve ittifak yelpazesi ve Türk Devleti’nin silahları ile püskürtülebilecektir.

Bu koşullarda önümüzdeki büyük tehdit ve tehlikeyi göremeyenlerin ileri sürdükleri gibi, geçmişte kalan, sadece "Biz siyasi partilere değil, MİLLİ BİRLİĞE muhtacız" sözü, emperyalist hegemonyayı ve bölgede tehdit ve tehlikeyi bertaraf edecek gücü yaratmada bir kıymet ifade etmiyor.

Günümüzde devletin bağımsızlığını koruyacak silahlı bir devlet gücü kaçınılmazdır. Günümüzde bağımsızlık ancak emperyalizme karşı direnen devletin silahları ile korunabilir.

Zaten ABD'nin Gladyo örgütü FETÖ de bu kanunu çok iyi bildiğinden Türk Milleti'ni devletsiz bırakmak amacıyla 15 TEMMUZ 2016 günü Türk Milli Devleti’ni yıkmak için darbe girişiminde bulunmuştu.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, milli devlet refleksinin ve Türk Milleti’nin duruma el koyması ile ABD’nin hevesi kursağında kaldı.

ABD emperyalizminin bu tehdidine karşı, Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi başarı ve zafer için güçlü Türk Milli Devleti’nin silahla direnmesi zorunludur!

Önümüzdeki seçimlerde ve ekonomi dâhil bütün alanlarda sarılacağımız esas budur!