Cumhuriyetin Tarım Köyleri ve bir kıyaslama | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
21:57  MERCAN’DA BİR İLK: ‘GECE GÖZLEM ETKİNLİĞİ’  21:35  ŞEHITOĞLU, DURAK’A TAM DESTEK VERDI  10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı  10:00  BAŞKAN SEÇER MUT HALKIYLA BULUŞTU  09:55  BAŞKAN ÖZYIĞIT, “BALıK PAZARı SAYıSıNı ARTTıRACAĞıZ”  09:39  CEZAEVI AVUKAT GÖRÜŞME ODASıNDA YENILEME BAŞLADı 
Cumhuriyetin Tarım Köyleri ve bir kıyaslama

 

Cumhuriyetin Tarım Köyleri ve bir kıyaslama

Avukat Erhan Karapınar

Tarihler 19.yüzyılın ikinci yarısını gösterirken savaşın yarattığı yıkım, Osmanlı coğrafyasında etkilerini ağır bir biçimde göstermeye başlamıştı. Osmanlı, uğradığı büyük toprak kayıpları nedeniyle   bir yandan Balkanlardan ve Kafkaslardan gelen yoğun dış göçlerle uğraşırken, bir yandan da ülkede yaşanılan iç çatışmalar ve isyanlardan kaynaklanan göç hareketliliği ile mücadele etmeye çalışıyordu. Göç’ü düzenlemek için 1856 yılında bir kısım yasal düzenlemeler yapılır ve 1913 yılında da İttihat ve Terakki hükümetleri aynı konuda kapsamlı nizamnameler çıkartılırsa da, o dönemin savaş koşulları ve kargaşası nedeniyle bu konuda bir ilerleme kaydetmek ve göç hareketinin planlamasını yapmak mümkün olmaz.

Savaşın ve iç çatışmaların kentlerde yarattığı tahribat büyüktü ama yıkımın asıl etkisi kırsaldaydı. Cumhuriyet’in ilk kurucuları adeta yok edilmiş köyler, dümdüz edilmiş ekili-dikili alanlar, ortadan kaldırılmış milyonlarca canlı hayvan gerçeği ile karşı karşıyaydı. On binlerce insan evsiz-barksız kalmıştı.  Sorun sadece bunlar da değildi.  Aşırı göç’un yarattığı demografik sorunlar, göç edenleri yerel halkla kaynaştırmasında yaşanılan sıkıntılar, iç bünyede oluşan etnik sorunlar, feodal problemler, dinsel çatışmalar birbirini takip ediyordu.

Halkın yüzde sekseni köyde yaşarken, ekonominin neredeyse tamamına yakınının yükünü kırsala dönük sistemler karşılıyordu. Kırsalda yaşayan köylü, yıllarca süren savaşlara hem vergi ile destek olmuş, hem asker vermiş, hem de tüm yoksulluğuna rağmen üretim yapmıştı. Köylerde adeta genç erkek kalmamıştı. Buna karşılık eğitim, sağlık, imar türü en küçük bir destek almamıştı. Ekonomiye katkısı büyükken, siyasete katkısı hep küçük kalmış, kendisini yeterince temsil edememişti.      

Cumhuriyetin ülküsü büyüktü.  Halkı bir yandan modernleştirirken, bir yandan da halkın kendi kendini yönetmesi esasına dayanan demokrasiyi tüm kurum ve kuruluşları ile devletin ve halkın zihnine yerleştirmeye çalışıyordu. Tek partili bir sistemdi ama, hep demokrasi özlemleri vardı.

İlk mesaj, TBMM 1.Dönem 3. Yasama yılı açılış konuşmasında Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından verilir.

Efendiler,Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin iç yönetimde ve politikasındaki genel kural, Teşkilât-ı Esasiye Kanunumuzun (Anayasa ) birinci maddesiyle Misakı Millimizin (Milli antlaşma) birinci ve beşinci maddelerinde kesin ve açık olarak gösterilmiştir. Buna göre yönetimimiz, kayıtsız şartsız egemenliğine sahip olan halkın geleceğini kendi eli ile ve fiili olarak yönetme esasına dayanmaktadır.

Kayıtsız şartsız egemenliği elde eden halk sadece kendi kendini yönetmeyecek, aynı zamanda zengin, müreffeh, modern bir toplum olacaktır.

Yine aynı toplantıda ATATÜRK;            

Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çalışmasını çağın ekonomik tedbirleri ile en yüksek düzeye çıkarmalıyız. Köylünün işlerinin sonucu ve çalışmasının semeresini kendi yararına en yüksek düzeye çıkarmak ekonomik politikamızın ana prensibidir. Bundan dolayı bir yandan çiftçinin çalışmasını artıracak ve verimli kılacak bilgi, araç ve fenni aletlerin tamamlanması ve sağlanmasına ve diğer yandan onun bu çalışmasının sonucundan en fazla yararlanmasını sağlayacak ekonomik tedbirlerin alınması için çalışmak gereklidir  diyerek, köye ve köylüye ne kadar önem verdiklerini ifade eder.  

Ona göre köylü milletin efendisidir. Tam demokrasiye geçmenin yolu da köylüyü kalkındırmak, kent ile köy arasındaki farkı azaltmak, çağdaş yaşam koşulları oluşturmak ve kültürel politikalarla Cumhuriyet Köylüsü kavramı yaratmaktır.

Bir önceki yazımızda da ifade etmiştik. 1923-1930’lu yıllar ülke için yoksulluğun ve ekonomik sıkıntıların kol gezdiği yıllardır. Anadolu köylüsünde değil köyünü, evini bile yapacak para yoktur. Köylüden alınabilecek tek kuruş olmadığına göre, köyü kurmak ve köylüye ev yapmak ancak devletçi politikalarla olabilir.  

Aslında bu konu yeni bir fikirdi ve tartışılması isteniyordu. Tartışmalardan ve eleştirilerden sonra köylü için en ideal köy projesi ortaya çıkabilirdi. O yıllarda sayıları çok az olan mimar ve kent plancılarının bu konuya ilgisi ile birlikte tartışmalarda başlar. Modern cumhuriyet köyleri nasıl olmalıdır? Yaşam alanları nasıl düzenlenmelidir? Nasıl bir finansal model ile bu köyler kurulmalıdır?   

Cumhuriyetin devrimcileri bir yandan feodal düzenin baskılarını kırıp, köylüyü topraklandırmaya ve modern tarım’ın gereklerini öğretmeye çalışırken, bir yandan da onları destekleyecek, girdilerini temin edecek, ürünlerini satın alacak, piyasayı düzenleyecek iktisadi teşebbüsleri bir bir hayata geçirir. Diğer yandan konfor düzeyi yüksek, tarımsal alanları oluşturulmuş, yüksek kalite üretim yapacak köylerin projeleri ortaya çıkmaya başlar.

Ancak tartışmalar bitmiyordu. Bir yandan dışarından gelen mübadiller yerleştirilirken, bir yandan da iç göç hareketliliği nedeniyle ortaya çıkan sorunlar devam ediyordu. Cumhuriyet hem dışarıdan azınlıkların yerine gelen Türk kökenli soydaşların, içeride bulunan vatandaşla uyum sürecini tamamlamaya çalışıyor, bir yandan da Rum ve Ermenilerin boşalttığı köylerde ortaya çıkan sorunları azaltmayanın yöntemlerini arıyordu. Bunca karmaşık yapı içerisinde tek amaç, bir biri ile uyum içerisinde yaşayabilecek homojen bir toplum yaratmaktı. Bu da ancak Cumhuriyet ülküsü etrafında toplanmış ulusalcı bir yapı ile mümkündü. Köylerde cumhuriyet ülküsünü aşılayabilecek oluşumlar da mutlaka hayata geçirilmeliydi.

Kurulacak köyler, yeni hükümetin, yeni bir ruhun temsilcisi olacak, düzgün yolları, sıhhi evleri, fenni ahırları, gelir getiren kurumları, sosyal müesseseleri bulunacak, en uygun şekilde kente ulaşım sağlanacaktı. Ancak bunlar yapılabildiği taktirde devlet ve toplum çöküşten kurtarılabilirdi. Köy ve kentin sadece konfor olarak değil,  zihin olarak birbirine yaklaşması gereklidir. Aksi halde dengesizlik uzun vadede köyden kente göçüşü hızlandırır, hiç bilinmeyen, tanınmayan yeni sorunlar ortaya çıkabilirdi. Köyden kente gidecekler efendi olmak için değil, şehrin suyundan havasından, zevkinden hatta doktorundan istifade edebilmek için giderlerdi. Tüm bunları önlemek için yapılacak sosyal donatı tesisleri ile köylünün kente olan ihtiyacı en düşük seviye de tutulabilmeliydi.

Bu arada tartışmalar hızlanmıştı. İdeal Cumhuriyet Köyü fikri sadece mimarlar, aydınlar ve siyasetçiler arasında tartışılmıyordu.  İnşa edilen numune köylerde oturacak köylüler ile devlet ve tüm organları da bu soruya içtenlikle cevap aramaya çalışıyordu. Devlet ise her tartışmayı değerlendiriyor, her eleştiriyi dikkate alıyor ve her örnek köyün imarı sırasında eleştiriler doğrultusunda farklı denemeler yapılıyordu.

Köylerdeki konutların imarı aşamasında kullanılan bir kısım ithal malzemelerin tamir ve değişimi gerektiğinde, köylünün bu malzemeleri temin edemeyecekleri itirazı ileri sürülür. Anadolu köy tipine uygun yapılacak kerpiç evlerle modern yaşam kurulamayacağı eleştirileri dile getirilir. Köyün konutlarını kullananlar, ahırla evin ayrı ayrı yerlerde olmasını, evin tuvaletinin dini vecibeleri uygun olmadığını, abdest alınacak mekanizmaların yetersiz olduğunu belirtirler.

Yabancı mimarlar tarafından çizilen projeler Türk aile yaşam biçimine uygun olmayan projeler ortaya koyunca, ithal malzemeler yerel yapım teknikleri ile uyuşmayınca, tip projeler farklı iklim koşullarında bölgesel sorunlar çıkartınca, Türk Mimarların katılacağı ulusal yarışmalar açılması ve her köy için farklı projeler uygulanması ihtiyacı doğar. Bu yarışmalarda çok ilginç köy fikirleri ortaya çıkar.  

Baskın görüşe göre, ihmale uğramış köylerde bakir yaşayan manevi ruha, beynelmilel kültüre ve dış ihtişama uygun yapılar yapmak gerekliydi.  İdeal bir Cumhuriyet köyü fenni olmalıydı. Fennilik yani bilimsel düşünceye duyulan inanç, öncelikle köyün planlı olmasını gerektiriyordu. Planlar ortaya çıktıkça görülür ki, kurulacak köyler çoğunlukla gelişmeye kapalı, sabit büyüklükteki bitmiş tasarımlar olarak karşımıza çıkıyor, genellikle simetrik ve ortogonal ızgara plandan, kare veya dairesel, saf geometrilerden oluyordu. Çizim tekniğinde göze hoş görünen bu planlamalar aslında uygulamada sorun yaratıyordu.

Numune köy önerilerinde konutlar, sosyal donatılar, ekim dikim alanları, mezarlık vb. alanlar birbirinden ayrılıyor ve merkez etrafında planlı bir şekilde yerleştiriliyordu. İhmal edilmemesi gereken tek ve ana unsur ise sıhhilikti. Köylerde büyük salgın hastalıklar nedeniyle büyümüş mezarlıklar, derme çatma bakımsız evler, yokluk ve cehaletin kol gezdiği umutsuz yerler olmamalıydı. Köylerin okul, cami, kooperatif, halkodası, köy müzesi, köy kahvesi, itfaiye, hamam, köy odası vb. gibi birçok kamusal donatı alanlarının planlarda yer alması gerekiyordu.

Kaybedecek zaman yoktu. Samsun ve çevresi Pontus çeteleri tarafından adeta yakılıp yıkılmıştı. Bu nedenle öncelikle köylerin oluşturulmasına buralardan başlanmalıydı. Devlet 1.480.684 lira bütçe ayırarak  Antalya, Samsun İzmir, Bilecik, Cebelibereket, Manisa ve Ankara’da 69 tane numune köy inşaatını tamamlar. Bu köylerden bilinenlerinden bazıları, Manisa‟nın Saruhan ilçesine bağlı Çobanisa, Aydın’ın Atça’sı, Mersin’in Huzurkent Köselerli köyü, Samsun’un Öksesi, Çırağan, Cenik, Çınarağıl ve Hisarağaç köyleri; Bursa‟da Karacaoba ve İkizceoba köyleri; İzmir‟de Çobanisa ve kıyas köyleri, Antalya‟da Cevizli köyü; Ankara‟da Etimesgut, Samutlu ve Sincan Köyleri; Diyarbakır‟da Yeniköy ve Hevelenk köyü ve Elaziz‟de Bizmişin köyüdür.  Ayrıca bu sürede 6.903 “iktisadi ev”in inşası gerçekleştirilir. Ayrıca  Bursa’da İkizceoba ve Karacaoba Örnek Köyleri; Ankara’da  Beypazarı, Ayaş, Haymana ve Polatlı yolu Malıköy, Karacaoba, Ahimesut, Samutlu Örnek Köyleri; Ökse, Çırağan, Cenik, Çınarağıl ve Hisarağaç Karaca oba Örnek Köyleri; İzmir‟de Çoban İsa ve Kıyas Örnek Köyleri; Antalya’da Çirkin Oba örnek köyü; Saruhan Çoban İsa numune köyü de bu kapsamda yapılmış köylerdendir.

Bu köyler sadece yaşam alanları sunmuyordu. Bu köylerde yaşayıp ta üretim yapanların ziraat alanında ıslah edilmiş tohum kullanılmasını sağlamak, ziraatı tek çeşit ekimden kurtararak, çeşitli ekimine doğru ilerlemek, değerli maddelerin (yağlı-yağsız, şekerli-şekersiz nebati maddeler) yetiştirilmesini teşvik etmek ve bu maddeler için motorlu değirmenler kurmak, meyveli meyvesiz ağaçlandırma yapmak, koruluklar kurmak, hayvancılık alanında iyi damızlıklar yetiştirerek bunlarla köylerdeki hayvan cinslerini ıslah etmek, çoğaltmak ve bunlara, verimli birer ihraç maddesi olacak kadar, değer kazandırmak. Köylünün, hayvanlarına, iyi ve sağlık şartları uygun yerlerde bakmasını, barındırmasını sağlamak, hayvan gıdasını, faydası az bir madde olan samandan uzaklaştırmak, yonca, hayvan pancarı, küspe gibi gıdalarla takviye etmek,arıcılık, tavukçuluk, tavşancılık gibi besicilik dallarının köylerde yaygınlaşmasını sağlamak gerekiyordu.

Mimarlar, kent plancıları ve uygulayıcılar heyecanlıdır ama, bir süre sonra görürler ki, bir çok uygulama istedikleri gibi gitmiyor, kente önerilen modernleşme kalıpları köye uymuyor. Ne yaparlarsa yapsınlar köylü mutlu olmuyor. Köy hayatının gerçekleri vardır ve bu gerçekleri tam kavrayamayan mimarlar bir süre sonra cesaretlerini kaybederler. Aslında bu durum sonraki yıllarda da çok gündeme gelecek, çok tartışılacaktır.  Köylü ve kentli için kurulan yaşam mahallerinin insan fıtratına, Türk insanı yaşam formuna, köy yada kentin modernleşme amaçlarına uygun olup olmadıkları sorgulanır, mimarlık mesleğinin bir iç hesaplaşması olarak hep sürer, gider.

Cumhuriyet köyleri aslında Atatürk’ün en büyük hayalidir. Modern cumhuriyeti kurmanın tek ve yegane yolu köylü ve kentliyi kültürel olarak birbirine yakınlaştırmak, modern yaşam imkanları sunmaktır. Sorun çözülemeyecek kadar derin değildir ama, Atatürk’ün ölümünden sonra uygulayıcılar eleştirilerden yorulmuş, heyecanlarını kaybetmiş, projeyi daha ileri götürebilecek çalışmaları sürdürememişlerdir. Bu tür yapılaşmanın devleti finansal anlamda zora soktuğu gibi temelsiz gerekçelerle bir süre sonra Cumhuriyet Köyü projesinden vazgeçilmiş, hatta bir çok köy sosyal donatı alanları bile tamamlanmadan yarım bırakılmış, bir büyük hedef, küçük tartışmaların, insafsız hesaplaşmaların kurbanı olmuştur.

Olan olmuştur. Köyler kaderine terk edilmiştir. Her taşı, her tuğlası eleştirilen Cumhuriyet köylerinden sonra kerpiçten yapılmış, pencereleri naylonla kaplı, damları akan, yoksulluğa terkedilmiş Cumhuriyet köyleri adeta unutulmuştur. İşte bundan sonrası, “Gitmesek de, gelmesek de, o köy bizim köyümüzdür” şarkısı ile en iyi ifadesini bulmuştur.  

Cumhuriyet Devrimcilerinin hissettikleri asıl tehlike ise sonradan gerçekleşir. Köylerdeki yoksul yaşamdan kaçan, kentlerdeki iş, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanmak isteyen köylü, kentlerin kenarlarında, hazine arazilerinin üzerinde adeta yeni, sağlıksız, sonraları büyük sorunlar oluşturacak uydu köylerini kurarlar.

Kent yakınlarında oluşan sağlıksız yerleşim birimlerinde yaşam sürdürülemezdi. Suç ve suçlu üretilmeye başlamıştı. Köyden her gelen yeni birisinin  yaptığı eklenti ile kontrolsüz bir kent büyümesi gerçekleşiyordu.  Çoğunluğu gece ve gizlice yapıldığı için sonradan gecekondu ismini alan bu yapılar için gecikmeden  tedbir alınmalıydı.

Aranan çözüm kısa sürede bulunur. Kent yakınlarındaki hazine arazileri yada gecekondu arazileri üzerine konut yapacak ve ihtiyaç sahiplerine düşük fiyatlarsa konutlar satacak TOKİ kurulur.

Bir süre sonra görülür ki, Cumhuriyetin tek partili döneminde bile tartışılan ve dikkate alınan  konut tipi, yaşam alanları fikri ve bu alanlarda yaşayacaklara sunulacak imkanlarla ilgili tartışmalar TOKİ konutları için yapılmıyor. Kimsenin fikri alınmıyor.

İşte o cumhuriyet devrimcilerinin yaratmaya çalıştığı vizyon gerçekleşmeyince, kentlerin kenarlarında yükselen en ruhsuz, en beton, en yoğun, adeta birbirinin üstüne bindirilmiş, insan unsuru düşünülmeden yapılmış kibrit kutusu gibi TOKİ binaları birbirini kovalar. Talep sahiplerinin bedelini ödeyerek satın alacakları 5.000 konut bile cumhuriyet tarihinin en büyük projesi gibi sunulur.



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA