Diktatör, milenyumu yaşayan dünyamızda halen varlığını sürdüren bir kavramdır maalesef!
Özellikle Uzak Doğu coğrafyasında adına Kuzey Kore denen bir ülkenin yöneticisine, keza daha güneydeki bazı ülkelerin yönetici modellerine de denir diktatör.
Unutmadan eklemeliyim ki, Orta Doğu coğrafyasının emirlik, krallık ve sözüm ona başkanlık denen yönetim modelleri de diktatör çağrışımı yapar günümüzde. Afrika ve Güney Amerika ülkelerini de unutmamak gerekir bu meyanda. Kuzey komşumuz dev ülkenin yönetim modelini ve gene ondan doğan Türki devletlerin yönetim modelini de eklemeliyiz diktatörlük nedir derken.
Merak ederek TDK Sözlüğü’ne bakarsanız şöyle tanımlanıyor diktatör sözcüğü; “Bütün yetkileri kendisinde toplamış bulunan devlet, hükümet ya da zümre başkanı.”
Bilgisayarıma düşen bir kısa ileti, bu konu ile ilgili kafamda oluşan ve sözlüğün yeterince açıklamadığı sorgulamalara umar oluverdi yenilerde. ‘Diktatör Nedir?’ başlıklı bu iletinin sıraladığı kıstasları okuyunca, diktatörün nasıl birisi olduğunu daha iyi kavradım.
Çünkü şu yaşıma kadar diktatör ve diktatörlük konusunda ulusumuz bir örnek yaşamadığı için, diktatör deyince tarih derslerinden anımsadığım Mussolini ve Hitler’i bilirdim, o da teorik olarak. Bazı sapkın fikirliler, Ulu Önder Atatürk için diktatör derlerse de güler geçerdim. Zira bu yorumda bulunanların tarih, hukuk ve sosyoloji bilmediklerini ve üstelik bilmediklerini de bilmediklerini ben bilir, bağnaz kafalarının sağlığını da şifa bulsunlar temennisi ile Tanrı’ya emanet ederdim sadece!
Neyse, gelelim internet ağının bize sağladığı kolaylık olan şu kısa mesajın öğretilerine. Konuyu bize basite indirgeyerek anlatan genç insan, diktatör olabilmenin kıstaslarını şöyle sıralamıştı. Birlikte tekrar okuyalım, madde madde;
- Diktatörler, halkın büyük bölümü tarafından desteklenen kişilerdir;
- Makama gelince dosta ve düşmana korku saçarlar;
- Sanıldığının aksine çoğunlukla seçimle iş başına gelirler;
- Diktatör olan kişi, kendisini seçenlerden de korkar ve böylece hırçınlaşır;
- Diktatör kimlikli kişiler çok yalan söylerler ve çok konuşurlar, defalarca;
- Hayal görürler, bu nedenle kendilerine düşmanlar yaratırlar;
- Her bir şeyi bilirler (!), her konu da fikirleri ve bilgileri vardır;
- Her şeyi en iyi kendileri bildiklerinden her şeye karışırlar;
- Yazılı ve görsel basına baskı uygular ve kontrol altında tutmak isterler;
- Kaybedeceklerini anlayınca da ortalığı kana bulamaktan çekinmezler (benden sonra tufan demek onlarca sıradan bir karardır);
- Sonları hemen her zaman kötü biter.
Ben, çok şükür demokrasi ile yönetilen ülkemde her şey güllük gülistanlık olduğu için, diktatör cahili bir insandım. Bu ileti sonrası ufkum genişledi ve artık kim diktatör, kim teknik direktör, kim muhtar gibi kavramları birbirinden ayırabilmek kültürüne erişmiş olduğuma inanıyorum. Ve iftiharla diyorum ki, benim ülkemde diktatör falan yoktur!
Gene de yazımı sonlandırırken, merhum Yusuf Ziya Ortaç’ın bir küçük dize grubunu sunmak istiyorum, kendimizi anlatabilecek bir hiciv niyetine;
“Eşekname
Gözleri düşünceli, başları daima eğik;
Neler düşündüğünü fısıldamaz dudaklar.
İnsana ‘eşşek’ diyen cahillere sormalı;
Acep kimin lehinde aramızdaki farklar;
Bence hayatı sorup ondan öğrenmeli;
Şu akıllı yaratık dediğimiz ahmaklar!”
Erdal Akalın (16.09.2015)