Son bir yıldır hemen hepimizin ağzındadır; OECD ülkeleri tarafından gençlere yönelik yapılan PISA sınavlarında 65 ülke arasında ancak 45. olabildik!

Belli ki seçilen gençleri gönderdiğimiz bu sınavların sonuçlarına göre; fen bilimlerinde 43., matematikte 44. ve kendi dilinde okuduğunu anlamak konusunda ise 42. sırayı alabilmişiz.  Bunların genel ortalaması ise 45. sıra oluyor.

Araştırmacı yazar ve ekonomist Sayın Emin Çapa’nın vardığı sonuçlara göre ise, ülkemizin en baba sayılan 500 firmasının 186 tanesi teknoloji gerektirmeyen ürünler imal ediyor.  163 tanesi düşük teknolojili, 109 tanesi orta teknolojili üretimler yaparken sadece 12 tanesi ileri teknoloji gerektiren ürünleri imal ederek ihraç edebiliyor.   Tabii ki bu durumda ülkemiz ihracat yapabilen değil, dış alım yapan bir ülke olarak yüksek cari açıklı bir ülke konumunda kalıyor.   Bu hesapla da 2023 yılında bizi yönetenlerce iddia edildiği gibi dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisi arasına girebilmemiz hayalcilikten öteye değer taşımıyor.

Eğitim sistemimizin bozukluğu sadece bilim ve teknolojiyi arttırması gerektiren dallarla da kısıtlı değildir.  Örneğin içerisinde yaklaşık 1.5 milyon Türk Gencini yaşatan Almanya, dünyaca ünlü birçok sporcu, özellikle futbolcu yetiştirerek sahalara sürerken, bizim ülkemiz 80 milyonluk nüfusu içerisinde o sayıda ve o denli parlak oyuncular yetiştiremiyor.

Özetlersek; bizim ülkemizin çocukları aptal mıdır, tabii ki değil!  Aptallık yapan yıllar boyu düzeltileceğine daha da kötüleştirilen öğretim ve eğitim düzenimizdir (daha doğrusu düzensizliğimiz ve öğretimi sadece dogmalarla yürütmek inadımızın yanlış olduğunu bir türlü kavrayamayan kafa yapılarımızdır, kanımca!).

*** 
Konuyu kafasına takan sadece AK-ŞAKA ve benzerleri değildir.   Ünlü yazarımız ve edebiyat ustamız Sayın Ayşe Kulin, aynı konuyu Sayın Cumhurbaşkanı’na yazdığı 04.04.2016 tarihli açık mektubu ile vurgulamaktadır.   Birkaç kısa alıntı ile bu mektubu sizlere anımsatmak istiyorum

“Sayın Cumhurbaşkanım,

Ben size, önemseyeceğinizi umarak, bu toz dumanda gözden kaçmakta olan bir hususu arz etmek üzere yazıyorum bu mektubu.

Siz ki 2023 yılına dair, ülkemiz için çok büyük bir beklenti içindeydiniz ya; sizi hayli üzecek bir haberim var. Beklentinize gem vurmanız gerekecek, efendim. Ya da daha gerçekçi bir yaklaşımla bekleyin o tarihi diye, kaleme alıyorum bu mektubu. Çünkü ben Cumhuriyetimizin 100. yıldönümünde, yaş haddinden dolayı, muhtemelen burada olup sizi teselli edemeyeceğim. Bari sizi uyarmış olayım.

Sayın Cumhurbaşkanım; dindar ve kindar gençler yetiştirme gayretiniz iyi netice vermedi. Gençler dökülüyorlar, tabiri caiz ise!

1 Nisan 2016 tarihli yazısında İsmet Berkan, YGS (Yüksek Öğretime Geçiş Sınavlarının) sonucunu, belgelere dayanarak vermiş. Berkan ayrıntılarla işlemiş konuyu. Ben kestirmeden neticeyi sunuyorum size. Sınava katılan 2 milyon 84 bin kişiden 912 bin 797’i, liseden bu yıl mezun olanlarmış. Lise mezunu olarak katılanlar, Türkçe bölümünde sorulan toplam 40 sorudan ancak 19.31’ine; fen bilimlerinde ise sorulan 40 sorudan ancak 3 soruya doğru yanıt verebilmişler. Bu durum fazla bir değişim göstermeden 12 yıldır böyle devam ediyormuş.

İşte bu tablo, eğitimde dibe vurduğumuzun ve oradan çıkamadığımızın çok acıklı ve açık resmidir.

Sayın Cumhurbaşkanım, otoyol, gökdelen, köprü, AVM yaparak elbette bir yere varılır. Ekonomi gelişir, ülke zenginleşir. Ama insana doğru yatırım yapılmazsa, eğitimde bu sonuçlarla varılacak yer, cehalette feraset arayan kafaların yeridir ki, Türkiye’ye çok yazık olur ve olmakta.

Cumhurbaşkanım, bir an önce, tercihiniz olan dindar ve kindar kuşaklar yetiştiren sistemi dikkatle gözden geçiriniz. Batı’ya karşı önyargılarınız varsa, örneğin Güney Kore’yi, Hindistan’ı örnek alıp, bilimsel verilerle eğitilen, irfanı hür, çağdaş kuşaklar yetiştiren bir sistemi kurunuz. Ülkelerin en büyük değerleri, iyi eğitilmiş, çağına ayarlı insanlarıdır.

Benden söylemesi, yoksa 2023 yılında, gelişmiş ülkeler sıralamasında, ülkemizin varacağı noktayı değiştirmede, ben aralarında olsam da, size melekler bile yardım edemez.

………”

*** 
Sayın okurlarım, sizlere kendimizce uydurduğumuz değil, gerçekleri sayılarla ortaya koyan Emin Çapa ve İsmet Berkan’ın örneklerini, sundum.   Tabii daha önemlisi Sayın Ayşe Kulin tarafından Sayın Cumhurbaşkanlığı makamına yazılmış açık mektuptan kısa alıntılar yaparak eğitim ve öğretim üzerindeki yanlışların varlığını yansıtmaya çalıştım.  Bunlara ekleyecek tek şey kalıyor, o da bir düşünürün vurgulamasıdır.

Emile Zola şöyle demiş bizlere;

“İrtica, saltanatını bir ülkenin eğitimini ele alarak kurar ve böylece kökleşir, kalır.

  Okullarda beyinleri yıkanan genç kuşaklar, yönetimde yer aldıkları zaman ülke çıkarlarının değil, kendilerini eğitenlerin sözcüsü olacaklardır!”

*** 
Ve ülkemizin yetiştirdiği bir bilgeye de söz vermem gerektiğini biliyorum, tabii son söz olarak.   Merhum Atilla İlhan’dan;

“Bir yerde vahim bir hata yapılmıştır;
  Ne söylemeye dilim varır,
  Ne düzeltmeye gücüm yeter,
  Meyus bir papağan gibi,
  Söylenir dururum kendi kendime!”

  Erdal Akalın (22.05.2017)