Bu yazıların kalemşoru yazarınız AK-ŞAKA, birçok köşe yazarının aksine maalesef allâme bir kişilik değildir (allâme; çok bilen, çok bilgili). Yaşı yetmişi aşmış olmakla birlikte akıl almaz bilgi fakirlikleri vardır. Örneğin; çağına uymayacak şekilde elektronik bilgi ve beceri fakiridir. Sosyal medyayı halen kullanamaz. Keza ekonomik konuların külliyen cahilidir. Bu nedenle de okuduklarının pek çoğunu anlayamasa bile, gazetelerin ekonomi köşelerini okumaktan geri durmaz.
Bilgisizliği ve çağını kavramakta yetersizliği nedeni ile arada sırada efkârlanarak teselliyi bir kadeh rakı da arar. Yani, akşamdan akşama bir küçük kadeh içiyorsa, bilesiniz ki, sebebi vardır!
Son haftalar içkinin dozu artmadı ise de içki içmeye yönelme sebepleri artmaya başlamıştır. Çünkü ülkesinin kontrol edilemeyecek bir savrulmaya gittiğinin farkındadır.
Yakında okuduğu ekonomist Daron Acemoğlu’nun yorumu kederine keder eklemiştir. Prof. Acemoğlu; “Dışarıdan borç al, tüketim alışkanlığına yatır ve böylece ekonomiyi büyüt!” olarak uygulanan düzenin sona erdiğini söylüyor. Ki, bu modelin yarattığı dar boğaz sonucu bu yılın büyüme katsayısının % 1 civarından kalacağını söylüyor. Demek ki yerimizde sayacağız!
Ekonomiyi hareketlendirmek için dış kredi kaynaklarının da sonuna gelinmiştir deniyor. 200 milyar dolar civarındaki dış borcu döndürebilmek için artık ödenecek her 100 dolar için, 160 dolarlık harcama yapmak gerekiyormuş.
Umudumuz olan yaş meyve ve sebze ihracatımız, Rusya halen yeşil ışık yakmadığı için bahçelerde bekliyor. İşlenmiş üretim malının ihracatına yönelmek için ise yurt dışından ana malzeme ithalatına gerek vardır. İhraç edilecek 100 dolarlık üretilmiş malların 60 dolarlık malzeme bölümünün dışarıdan ithal edilmesi zorunluluktur. Demek ki, kısa vadede ihracat kalemlerimiz derde deva olamayacaktır.
Dedim ya, içiyorsam sebebi var diye!
Yakın vade içerisinde dolar bazında borç ödemek zorunda olan şirketlerin yeterince dolar bulabilmesi de kolay değildir. Çünkü hızla değer yitiren ve son üç ay içerisinde nerede ise % 20 değer kaybı yaşayan TL ile piyasadan dolar sağlamak artık kolay değildir.
Yıllık sağlam döviz kalemimiz olan turizm gelirlerimiz ise Rus uşağı faciası sonrası nerede ise üçte bire düşmüştür. Bilanço umut vermemiştir.
Kala kala kaynağı belirsiz, muhtemelen Körfez ülkeleri kökenli dış borçlara muhtaç haldeyiz. Bunun dertleri de apayrı şeyler olarak geri dönüyor. Sabiha Gökçen Hava Limanı da Malezyalı sermayeye satıldığı için, satacak dişe dokunur bir şeyler de kalmadı.
Gel de efkârlanma ve gel de içme. İçiyorsak sebebi var diyoruz ya!
Bunları, yani ekonominin savrulmasını kenara koyalım desem de, ortada nerede ise iç savaş ortamı vardır. Yetmedi, sınırlarımızı temizleme eylemimiz ki, kanımca gerekli idi, şimdi de Suriye ve hatta Irak ile savaş konumuna evirilmektedir. Şehit haberleri yürek yakmakta ve nice ocağa ateş düşmektedir.
Üstüne üstlük, öğrenci yurtlarının yaktığı ateş cabasıdır!
Tabii ki, içerim; içiyorsam sebebi vardır!
Sayın Başbakan TÜSİAD toplantısında konuşuyor; “Yeni başkan gelecek, sorunlar bitecek!”. Bu yeni başkan tabiri ile işaret edilen A.B.D. Başkanı Trump mıdır, yoksa Sayın Bahçeli’nin onay verdiği yeni T.C. Başkanlığı mıdır? Bunu da anlayamadım mesela.
Bu söylem belli ki tatmin etmemiş iş insanlarını ki, onlar kendi taleplerini sıralamışlar;
- OHAL kaldırılsın;
- Laiklik korunsun;
- Ekonomi düzelsin;
- İdam gelmesin.
Bunlar olacak mı sizce?
Ve beni dertlendiren son manşet gene gazetelerden; “Devlet cemaat yurtlarını kaldırsın ve bunlar devlet yurdu olsun!” diye kanaatlerini bildirmek üzere protesto toplantısı yapanlara karşı, polisimiz gene destan yazmış. Öndekilere cop, cop yemeyene biber gazı!
Boşuna mı diyorum, içiyorsam sebebi var diye! (Gerçi son zamlardan sonra bizim minik masada sallanmaya başladı ya!).
***
Bilgi notu: Son yazımda kullandığım ve yazan şairini anımsayamadığımı not düştüğüm şiiri, bir dostumun zarif uyarısı ile ve değerli ozanını belirterek ve Sayın Ayşe Akdoğan’dan özür dileyerek tekrar sunuyorum.
“Toprak Utandı
Toprak utandı çocukları bağrına basarken,
Kuşlar utandı masmavi gökyüzünde süzülürken,
Ağaç utandı
Çiçek utandı
Bu neyin nesi diye
Gül utandı rengini kan kırmızıdan aldı diye
Barış utandı kanatlarına ölü çocuklar takıldı diye
Bir insanoğlu utanmadı yaptığından.”
Ayşe AKDOĞAN/23 Temmuz 2015 /Mersin
Erdal Akalın (02.12.2016)