Müfredat; Arapça kökenli bir sözcüktür. Bir bütünü bir araya getiren bireyler ve ayrıntılar olarak tanımlanıyor TDK Sözlüğü içeriğinde. Genellikle eğitim ve öğretim dünyamızda kullanılan bir kelimedir. Öğrencilere verilecek derslerin sayısını ve sıralamasını, yani yıllık programı gösterir.
Bu yıl için düzenlenen öğretim müfredatını ise Sayın Bakan İsmet Yılmaz açıkladı.
Öğrendiğimiz kadarı ile Atatürk ve İsmet İnönü gibi ülkenin kurucu liderlerine müfredatta yer verilen bölümler yok denecek kadar azaltılmış bulunuyor. En azından bu yıl için ikisini de hepten çıkarmayı göze alamamışlardır.
Müfredattan dışlanan bir başka bilimsel bölüm ise Darwin Kuramı olup, artık biyoloji grubu dersler içeriğinde okutulmayacak ve galiba sözü bile edilmeyecektir. Bunun yerine herhalde Adnan Oktar Hoca (!) tarafından hazırlanmış olan Yaradılış Destanı isimli lüks basılı kitaptan alıntılar konacaktır. Adnan Oktar’ın yaratılmalarında emek sahibi olduğu kediciklerin resimleri de biyoloji sayfalarına konacak mı, çok merak ediyorum ama henüz bilemiyorum!
Konu Darwin’in kuramından açılmışken, günümüzün dehası Stephen Hawkins’in ‘Türlerin Evrimi’ konusundaki şu saptamasını da unutmamak gerekir diye düşünürüm;
“ Hiçbir şey mükemmel değildir. Mükemmellik diye bir şey yoktur. Kusurlarımız ve yetersizliklerimiz olmasa idi, hiçbirimiz var olamazdık!”
Evrim konusuna Ulu Önder’de şu söylemi ile katkı sağlamıştır;
“Tabiatın her şeyden büyük ve her şey olduğu anlaşıldıkça, tabiatın bir çocuğu olan insan kendisinin de büyüklüğünü ve haysiyetini anlamaya başladı!”
***
Yazımıza merhum İsmet İnönü ile ilgili bir anı ile devam etmek kanımca doğru olur. Zira bu anıyı nasılsa müfredatta göremeyecek öğrencilere belki anne ve babaları anlatırlar diye umuyorum.
Merhum Süleyman Demirel henüz yeni başbakan olmuştur. Gazeteciler muhalefet partisi lideri İsmet İnönü ile Süleyman Bey’i kıyaslamak isterler bir mülakat sırasında. Rahmetli Demirel şöyle yanıtlar bu kıyaslama çabasını;
“ İsmet İnönü, bu devletin kurulma aşamasının tartışılmaz kahramanlarından bir tanesi ve devlet adamıdır. Benim İsmet Paşa ile kıyaslanmam tabii ki söz konusu bile olamaz!”
Bu anının bir de ikinci bölümü vardır. Ki, her yöneticimiz için ibretlik bir değer taşımaktadır.
Milli Bayramlarımızın bir tanesi kutlanırken Anıt Kabir ziyareti yapılmaktadır. Protokol uyarınca başbakan önde yürümekte ve diğer siyasetçiler onun arkasından izlemektedirler. Bu protokol geleneği halen böyledir.
Süleyman Demirel, belki de henüz protokol kurallarına tam alışamadığı için, muhalefet lideri İsmet İnönü’nün önünde yürümekten rahatsız olmuştur. Bu nedenle adımlarını yavaşlatır ve böylece İsmet İnönü yanına yanaşmak zorunda kalır. Merhum Demirel, İsmet Paşa’nın koluna girerek birlikte yürümelerinin daha iyi olacağını söyler yavaş sesle.
İsmet İnönü yanıtlar dönemin başbakanı Demirel’i;
“ Sayın Demirel, siz başbakansınız ve protokol gereği doğru olan sizin bizim önümüzde yürümenizdir. Benim için meraklanmayınız, protokol gereği arkada yürümek insanların onurunu, kişiliğini ve şöhretini asla yok saydıramaz!”
***
Bu anıların sonuna da, herhalde Mehmet Akif Ersoy’un şu dizeleri uygun düşer;
“Geçmişten adam hisse kapmış… Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsa idi, tekerrür mü ederdi!”
Erdal Akalın (18.01.2017)