Bilgisayardayım
Bilgisayar masada
Sandalyede oturuyorum
Başım dönüyor sandım bir an
Sandalyede sağa-sola yalpalandığımı fark ettim
“Deprem oluyor,” diyebildim eşime
Yazmaya devam ettim.
Alıştık mı yoksa?
Birkaç gündür sallanıyoruz da…
Gök gürültüsüyle uyandım gece
Bardaktan boşanırcasına… Yok yok gök delinmişçesine… Olmadı Türkiye’deki tüm ırmaklar buluşmuşçasına…
Kuraklık denildi, su sıkıntısı denildi ve hep birlikte yağmur istedik. İstiyoruz da…
Suyu depolayabilmeliyiz,
Logarlar yerinde ve yeterince olmalı değil mi?
Bakımları da asla ertelenmemeli
Depremle öldük, yıkıldık, düzeni kurmaya çalışıyorken sellerle karşılaşmaya başladık.
Hem de kaçıncı kez!
Yok mu çözümü?
Var!
Niye yapmıyoruz o zaman?
“Belediyecilik” nedir, nasıl yapılır, nasıl yapılmalı ya da…
“Deprem öldürmez, bina öldürür,” diyoruz değil mi?
Aynı durum sel için de geçerlidir.
“Sel öldürmez,” bakımsızlık, yapılmayanlar, sorumsuzluk öldürür!
Yine öldük, yıkıldık, ayağa kalkmaya çalışıyoruz
Peki nereye kadar?
Daha kaç can kurban edilmeli, kaç ev yıkılmalı, kaç araba kullanılamaz duruma gelmeli, kaç iş yeri perişan hale gelmeli?
“Deprem oldu, sel oldu…” deyip şikâyet etmekten ne zaman vazgeçeceğiz?
Yetkililer, etkililer, uzmanlar ne zaman harekete geçecekler?
“SEL ÖLDÜRMEZ” sorumsuzluk öldürür!
Yanıtın;
Acilen bakım, onarım, yatırım, sorumlulukla davranma olduğunu görelim.
Uygulamaya başlayın, başlayın ki biz de samimiyetinize inanmaya başlayalım…
Haaa ne dersiniz?
Yanıtınızı alalım mı yine bekleyip şikâyetleri mi dinleyelim?
Saadet Pesen saadet05@yahoo.com 5/Şubat/2021