Küresel ısınma devam ediyor…
Dünyanın oksijen depoları olan ormanlar yok ediliyor…
Dünyanın tüm kullanılabilir sulak alanları hem kirletiliyor ve hem de hunharca kurumaya terk ediliyor. Yetmezmiş gibi bizlerin yaşam kaynağımız sayılan okyanuslar zehirlerle, plastik çöplerle kirletiliyor…
Konuya ilgi duyan duyarlı insanların düzenlediği özel toplantılar, özellikle küresel ısınmaya karşı alınması gereken önlemleri saptamaya yönelik uluslararası çözüm üretecek konferanslar bazı ülke liderlerinin direnmesi nedeni ile çözümsüzlüğe savruluyor.
Gezegene sahip çıkmak üzere sorumluluk alan duyarlı insanlarımız bazı çatılar altında toplanarak sorunlara çözüm arıyorlar. Ki, bu gruplardan bir tanesi olan bir kuruluş; “Nature Is Speaking Conservation International” adı ile bilinen bir grup ise bazı ünlülerin seslendirmesi ile bizlere iletiler dinleterek, bizleri Mavi Gezegene sahip çıkmaya çağırıyor.
Bu çalışmalardan bir tanesi olan “Doğa Konuşuyor” adlı iletiyi Julia Roberts, bir diğeri olan “Okyanusların Çığlığı” adlı iletiyi ise Harrison Ford bizler adına seslendirmiş bulunuyor.
AK-ŞAKA olarak, sıklıkla yaptığımız gibi ‘durumdan vazife çıkararak, konuya etkin olarak katılamasak bile, hiç olmazsa bu mesajları okurlarımız olan sizlerle paylaşmak üzere kollarımızı sıvamış olarak karşınızdayız. Bu bağlamda ‘Doğa Anamız’, ‘Okyanus’ ve ‘Buzullar’ adına karşınızdayız. Buyurun;
Doğa Konuşuyor;
Kimi bana doğa der, bazıları ise anamız derler.
4.5 milyar yıldır buradayım. Sizden 22.500 kere daha uzun süredir.
Benim insanlara ihtiyacım yok, ama insanların bana ihtiyacı var.
Evet, geleceğiniz bana bağlı; ben serpildikçe sizler de serpilirsiniz. Ben bocalayınca da sizler bocalarsınız. Ya da daha kötüsü…
Ama ben çok uzun zamandır buradayım. Sizden çok daha üstün canlıları besledim ve sizlerden çok daha üstün canlıları da yok ettim!
Benim okyanusum, benim toprağım, benim ırmaklarım, benim ormanlarım; hepsi sizden alınabilir, ya da siz de kalabilir.
Günlerinizi bana saygı ile veya saygısızlıkla geçirmeniz benim için gerçekten önemli değil.
Öyle veya böyle; eylemleriniz sizin kaderinizi belirleyecek. Benimkini değil!
Ben olmaya devam edeceğim, evirilmeye de hazırlıklıyım. Ya sen?..
Okyanus Söz Alıyor;
Ben okyanusum, ben suyum. Ben bu gezegenin çocuğuyum. Onu ben şekillendirdim.
Her akarsu, her bulut, her yağmur damlası, hepsi bana geri döner.
Öyle veya böyle, burada yaşayan her canlının bana ihtiyacı var. Ben kaynağım!
Her şeyin içinden sürünerek çıktığıyım. İnsanlar ise farklı değiller.
Benim onlara hiçbir borcum yok; ben veririm, onlar alır. Ama ben her zaman geri alabilirim. Bu her zaman bu şekilde oldu.
Bu onların gezegeni değil; hiç olmadı, asla olmayacak; zira paylaştıklarından da fazlasını alıyorlar.
Beni zehirliyor, sonrasında da onları beslememi bekliyorlar. Bu şekilde yürümez!
Eğer insanlar doğada benimle birlikte, benim sayemde var olmak istiyorlarsa, onları beni yakından dinlemelerini öneririm. Bunu da sadece bir kere söyleyeceğim; eğer doğanın sağlığı korunmaz ise, insanlar hayatta kalamaz. Bu kadar basit!
İnsanlar var olmuş olmamış, benim umurumda değil. Ben okyanusum!
Ve Buz Uyarıyor;
Ben buzum.
Yavaş hareket ederim. Dünyayı serinletirim.
Yani, eskiden böyleydi. Ama insanlar dünyayı ısıtmaya devam ediyorlar.
Sizleri uyarmaya çalışıyorum; parçalarım büyük gürültülerle okyanusa düşüyor. Hiçbir şey yapmıyorsunuz!
Deniz seviyesini yükseltiyorum. Hiçbir şey yapmıyorsunuz!
Bunu fark etmeniz on yılları aldı; belki de bundan sonra bu kadar yavaş olmam!
***
Kıssadan hisse: “Kuyu kuruyuncaya kadar, suyun kıymetini bilmeyiz!” (Thomas Füller).
Erdal Akalın (07.12.2018)
|