Erdal AKALIN
Hafta sonlarını evinde TV izleyerek ve gazete ile dergi okuyarak geçirmekten keyif alan bir kişiyim. Özellikle de yerli veya yabancı maçları zevkle izlerim. Keyif benim ya!
Bu hafta sonu program biraz bozuldu ve keyfim kaçtı dersem yalan olmaz. Gerçi ülkemiz adına önemli bir kongre hazırlığı yapıldığını da biliyor ve düzenimi buna göre ayarlamak istemiyor da değildim.
AKP’nin 4. Olağan kongresi görkemli bir salon tefrişi ile başlamıştı. Yerli ve yabancı konuklar yerlerini almışlardı ama hangi kanalı seçersem seçeyim, toplantıyı izleyen TV yayıncıları bir bakanı veya AKP kurmaylarından bir tanesi karşısına almış söyleşi yapmakta idi. Böylece kongreyi izlemenin bütünlüğü bölünüyor ve kargaşa oluyordu.
Sonunda da Sayın Erdoğan konuşmaya başladı. Biraz abartılı destansı bir başlayış ve fazla teatral bir girişti konuşma. İleriye dönük projelerden öteye bazı eski siyasileri yermeye ve kendilerini de övmeye yönelik olmuştu söylemler.
Özellikle Müslüman ülkelerin liderliğine oynanan bir söyleşinin, özellikle Mısır gibi İslam ve Arap ülkeleri liderliğine uygun görülen bir ülkenin cumhurbaşkanı salonda iken ne derece nazik kaçtığını ben anlayamadım. Zaten Hamas lideri Meşal dışında da bu yaklaşımın yabancı konuklarca benimsendiğini sanmıyorum. Meşal ise bu beğenisini siyaseten ülkemize sırtını dayamak çıkarcılığı adına kullandı galiba.
Türkiye ve Türkler, yıllar boyu bazı siyasileri eli ile aynı yanlışı yineleyerek Araplar nezdinde yüksek kabul görmelerinin hayalperest zannını yaşamışlardır. Tarihi azıcık bilenler bunun ne derece yanlış olduğunu bilmektedirler. Kaldı ki, ünlü Mısırlı yazar ve gazetecisi Hasan El Heykel’in tokat gibi sözü halen belleğimdedir; “Türkler, Arapların üvey kardeşi olmaktan öteye geçemezler. Avrupa’nın ise piçi sayılırlar!”
Birçok Arap siyasetçisinin ve halkının büyük çoğunluğunun halen farklı düşündüklerini asla sanmıyorum!
Kongre konuşmasında İslâmiyet’i vurgulamak ise ne derece de gerekirdi, anlamış değilim. Halkının % 90’dan fazlasının Müslüman olduğu ülkem de dinsel kültürü öne çıkarmak kanımca artık abes sayılmalıdır. Kaldı ki, dogmatik din kültürünü egemen kılarak çağdaş atılımlar yapmak olanağı olmadığı gibi, ne İslam ülkelerinin liderliği ve ne de Arapların övündüğü bir öncü olunamayacağını iyice öğrenmiş olmak gerekirdi diye düşünmekteyim.
Çağdaş bir lider ülke olmanın anahtarı ise laik, dogmatik olmayan ve bilimsel doğruları hedef edinmiş bir eğitim düzenini yerleştirmekten geçer. Bilim insanı yetiştirmeyen ve çağdaş teknolojik atılım yapamayan İslam ülkeleri bugün A.B.D. ve batılı ülkelerin, yarın ise başta Çin olmak üzere uzak doğunun gelişen ülkelerinin müşterisi ve tüketicisi olmakla sınırlı olarak yaşayabilirler. Sayın Erdoğan, izlediği tepkileri doğru değerlendirerek eğitim sisteminde yeni ve çağdaş düzenleme yapılacağının muştusunu verse idi toplantıda, keşke!
Bu konuşmayı takiben, izlenecek bir şey kalmamıştı kongre sürecinde. Seçim denen olgu ise bir formaliteye indirgenmişti zaten.
Yani sonucu belli bir maçı izlemek yerine bari müzik dolabıma bir el atayım diye düşünmem böylece gelişti kafamda. Heyecan olsun diye elimi çekmecelerimde şöylesine gezdirerek bir müzik falı bakmak istedim. Yani; “Şarkılardan fal tuttum!”, eski bir parçanın unutulmaz ezgisi ile.
İşte; benim falıma da Mazhar-Fuat-Özkan üçlüsünün bir parçası düştü. Ben de içtenlikle dinlediğim bu şarkının sözlerini unutanlara anımsatmak adına yazımın sonuna eklemek de beis görmedim. Buyurun;
“Peki peki anladık / Her şeyden sen anlarsın!
Peki peki anladık / Her şeyi sen bilirsin / En güzel grubu sen kurdun / En güzel ritmi sen buldun / En iyi dalgıç sensin / En güzel filmi sen çektin / Peki peki anladık!
Peki peki anladık / En güzel sen bakarsın!
Peki peki anladık / En güzel sen ağlarsın / İlk önce sen başlattın / En önce sen yavaşlattın / En uzağa sen gittin / En çabuk da sen döndün!
Peki peki anladık / Sen neymişsin be abi!
Peki peki anladık / En güzel sen gülersin!
Peki peki anladık / En güzel sen söversin / En güzel yemeği sen yaptın / En güzel kızı sen kaptın / En güzel tumbayı sen çaldın / En güzel şarkıyı sen yazdın!
Peki peki anladık / Sen neymişsin be abi!
Peki peki anladık / Her şeyden sen anlarsın
Peki peki anladık / Her şeyi sen bilirsin / En güzel grubu sen kurdun / En güzel ritmi sen buldun / En iyi dalgıç sensin / En güzel filmi sen çektin!
Peki peki anladık / Sen neymişsin be abi!”
Bu anlattıklarım benim bu hafta sonu maceramdır işte!..
Not: Başta Cumhuriyet olmak üzere bazı gazetelere ve iki TV kanalına akreditasyon verilmemesini yadırgadım. İleri demokrasi söylemine ne denli yakıştığını sormak isterim yasaklayanlara?!.