Altın Oran, sanat ile matematik arasında bir ilişki olduğunu düşünerek bir bütünün parçalarının birbiri ile uyumlu olduğunu ispatlayan geometrik oranın adıdır.
Altın oran kavramının tarihin hangi dönemlerinin buluşu olduğunu tam bilemiyoruz. Ancak veriler, Eski Mısır Uygarlığı döneminde de bu kıstasın kullanıldığını düşündürdüğünden, M.Ö. dönemlerin keşfi olduğu kabul edilmektedir. Bu uygarlığın eserleri incelenince, gerek mimari ve gerekse güzel sanat dallarının altın oran kavramını benimsediği anlaşılır.
Gerçekten de Helen dönemi düşünürü ve sanatçısı Euclid (M.Ö. 365-300), bu kavramı matematiksel doğrusuna oturtarak, estetiğin şifresi sayılan “1.618” kesirli sayısını bularak kayıt altına alan kişi olarak bilinmektedir.
Örneğin; ünlü Keops Piramidi inşasında altın oran kıstası kullanılmıştır. Gene ünü bilinen Parthenon Tapınağı altın oran dikkate alınarak kurgulanmıştır.
Ünlü yontu ustası Phidas’ın yaptığı heykellerin gene bu kriter ışığında şekillendiğine uzmanlar karar vermektedirler. Ki, altın oran şifresi sayılan ‘1.618’ kesirli sayısı da bu nedenle “Fi: 1.618” diye kodlanmıştır. ‘Fi’ öngörüsünün ise Phidas’a saygı adına ‘Phi’ harflerinden türetildiği bilinmektedir.
Altın oran kavramını iyice olgunlaştıran ünlü kişinin Leonarda da Vinci olduğunu biliyoruz. Vinci, bu kıstasa önceleri ‘İlahi Oran’ demiş, sonradan da altın oran kavramı üzerinde fikir birliği oluşmuştur.
Leonarda Usta, altın oran kavramını örnek insan modeli olarak çizmiş olduğu Vitrivius Adam çalışmasında iyice betimlemiş ve ürettiği eserlerinde bu geometrik verileri doğru şekilde kullanmıştır. Örneğin; ‘Mona Lisa’ tablosunun model kadınının yüz hatları altın oran kıstasına uygun çizimlerdir. Keza, ‘İsa’nın Son Akşam Yemeği’ tablosunda öndeki masanın ve arkadaki pencerenin boyutları da altın oran dikkate alınarak çizilmiştir.
Yıllar sonra ise Leonardo Kibonacci, altın oranın çeşitli örnekler kullanarak nümerik sistem içerisindeki konumunu anlatmıştır.
Altın oran, estetik cerrahi dünyası içerisinde de insanlar öne çıkartılarak ele alınır. İnsan bedeninin birçok uzvunun altın oran kıstası ile yaratıldığı saptandığından, insan estetiği adına önemi büyüktür.
İnsanın göbek deliğinden ayakucuna kadar ki mesafesi 1 birim kabul edilirse, bu aralığın tüm insan boyuna oranlanmasının karşılığı altın orana işaret eder. Yani, 1.618 şifresine. Bu kuram karşılığında ideal insan boyunun 1.61 cm. olduğu kabullenilebilinir.
Diğer uzuvların kıyaslanması da altın oran kuramını doğrular. Örneğin; üç boğumlu parmaklarımızın 2. ve 3. boğumlarının uzunluğunun, tüm parmak boyuna oranı altın oran karşılığıdır. Aynı çalışmayı; göbek ile baş ucu, diz ile ayak ucu, dirsek ile parmak ucu … arasında da yaparsanız, sonuç gene altın oranı verecektir.
Estetik kavramı adına en dikkati çeken insan bedeni parçası yüzümüzdür. Burada da altın oran hemen öne çıkar.
Yüz boyu ile yüz genişliği altın oran kıstasıdır. Ağız genişliği ve burun genişliği kıyaslaması da altın oran ölçüsüdür, diyerek örnekleri çoğaltmak olasıdır.
İşte yüz dikkate alınınca, altın orana en çok uyan bazı yüzleri öne çıkartmaktayız. Tarihten bir yaprak olarak Kraliçe Nefertiti, altın orana uyumlu bir simadır.
Keza Mona Lisa tablosunun modeli böyle bir kıstas dikkate alınarak şekillendirilmiştir.
Estetik uzmanlarına göre çağımızın ünlüsü olan Angelina Jolly, günümüzün altın orana örnek yüzlü kadınıdır.
Ülkemizin bir estetik cerrahi uzmanı ise yerli malı altın oran örneği olarak Hülya Avşar’ı işaret etmişti. Erbapları biliyor demek ki!
Konumuz estetik cerrahi konusunda bilgi vermekle başlamıştı. Benim kadın okurlarımın estetik cerrahi işlemlerine gereksinimi olmamakla birlikte, kendilerine danışabilecek yakınlarını doğru bilgilendirmeleri açısından bu yazı serisine girişmiştik. Bu nedenle devam ediyoruz işte!
Estetik cerrahisine başvuran kadınların çoğu, kendi kafasına göre öykündüğü bir artistin hattına sahip olmak ister çoklukla. Bir kısmı da bilimsel modası geçmiş olsa da beden hatlarının “90-60-90” ile şekillendirilmesi arzusundadır. Çünkü benim okurlarım dışında kalan kadınlarımız, adına gün denen pastalı çörekli toplantılara sıklıkla katılarak kilo almışlar, katmerli göbek sahibi olmuşlar ve özellikle bedenlerinin kasnak tabir edilen bölgeleri nerede ise uydu anteni çevresi gibi şekillenmiştir!
Bunun bir estetik cerrahı tarafından tam olarak şekillenmesi işlemleri, aya astronot indirmek kadar marifet ister. Ayrıca da istekli kişinin beden ve yüz hatlarına ne denli uyumlu olabileceği de kuşkuludur.
Bu nedenle, konunun gerçek uzmanları bilimsel bir yöntem uygularlar. Adına “Profiloplasty” denen bir mesleki incelikle, talep eden kişinin olası modelini bilgisayar ekranına taşır ve cerrahi yöntemi ve yolunu saptarlar. Kuşkusuz bu işlem sırasında da altın orana olabildiğince uyumlu bir şekil ortaya koymaya çalışırlar.
Bu tür çalışmanın en çok burun estetiği ameliyatları öncesi kullanıldığını ve yararlı olduğunu da ilgililer söylüyorlar.
Değerli ve estetik girişime gereksinimi olmayan kadın okurlarımı ve de bu eylemler adına cüzdanı kullanılacak erkek okurlarımı aydınlatmaya devam edeceğim. Beni izlemeye devam ediniz. Az sonra!..
Erdal Akalın