MUHAFAZAKARLAŞIYOR MUYUZ? MİLLETLEŞİYOR MUYUZ? | DEMOKRAT MERSİN | Mersin'in Demokrat Gazetesi

 
 
 
10:21  BAŞKAN SEÇER, ‘TARSUS KARBOĞAZI ÇEVRE FESTİVALİ’NE KATILDI  10:10  GEZEGENEMİZİ KURTARMAK İSTİYORSAK DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELECEĞE GEÇİŞ KAÇINILMAZDIR  21:40  GAZETECI A. VAHAP ŞEHITOĞLU, KıZ KARDEŞINI KAYBETTI  21:57  MERCAN’DA BİR İLK: ‘GECE GÖZLEM ETKİNLİĞİ’  21:35  ŞEHITOĞLU, DURAK’A TAM DESTEK VERDI  10:14  HALKIN BAŞKANI SEÇER, MAZBATASINI HALKLA BİRLİKTE ALDI  10:02  MTSO, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALıŞTAYıNA HAZıRLANıYOR   09:59  ÇAKıR: “DEMOKRASIDE KAYBEDEN OLMAZ”  09:49  “AVUKAT İÇİN DE ADALET!”  09:37  AHMET SERKAN TUNCER, MEZITLI BELEDIYESI’NE İLK ADıMıNı ATTı  09:33  TOROSLAR’ıN YENI BAŞKANı YıLDıZ, MAZBATASıNı ALDı  09:31  BAŞKAN ABDULLAH ÖZYIĞIT, MAZBATASıNı ALDı  09:07  A.VAHAP ŞEHITOĞLU, CHP TOROSLAR BELEDIYE MECLIS ÜYELIĞI’NE SEÇILDI  22:30  ESAT ARSLAN: MOSKOVA SALDıRıSıNıN DÜŞÜNDÜRDÜKLERI  20:37  ABDURRAHMAN YıLDıZ’DAN TEŞEKKÜR MESAJı  20:34  VAHAP SEÇER, REKOR OYLA YENİDEN ‘BAŞKAN’  20:34  YENIŞEHIR YENIDEN ABDULLAH ÖZYIĞIT DEDI  10:22  ÖZBOZKURT VE YEŞILKUŞ’TAN İL EMNIYET MÜDÜRÜ KARABÖRK’E ZIYARET  10:20  KUVAYı MILLIYE RUHU FOTOĞRAFLARLA YENIDEN CANLANDıRıLDı  10:10  MTSO, KENTIN BEKLENTILERINI VAHAP SEÇER’LE PAYLAŞTı 
MUHAFAZAKARLAŞIYOR MUYUZ? MİLLETLEŞİYOR MUYUZ?

 

Av. İzzet Uludağ

TÜRKİYE, ÜLKE İÇİNDE VE DIŞINDA NASIL BİR SÜREÇ YAŞAMAKTADIR?

MUHAFAZAKARLAŞIYOR MUYUZ? MİLLETLEŞİYOR MUYUZ?

NESNEL DURUM NEDİR? NASIL BİR SİYASİ ÇiZGİ İZLEMEK ZORUNDAYIZ?

Bu sorunun yanıtını, Türk Milli Devleti'ni kuran CHP'yi merkeze alarak 08.07.2014 tarihinde aşağıdaki yazı ile tartışmıştım. 
ABD emperyalizminin başta Türkiye olmak üzere bölgedeki milli devletlerin haritalarını değiştirmek ve sözüm ona bağımsız bir devletçik kurmak için Suriye ve Irak'ın kuzeyinden silah ve para yardımı yaptığı terör örgütleri tarafından yöneltilen saldırılarının yanı sıra, oldukça zengin doğal gaz ve petrol yatakları nedeni ile Doğu Akdeniz'de son günlerde yaşanan süreç karşısında Türk Milleti'ni bu tehdit ve saldırıya karşı birleştirebilmek için uygulanan yöntemi ve çıkış yolunu bulmak, sorunu nesnel olarak tartışmak zorundayız.

08.07.2014 tarihli yazımı bu açıdan incelemeniz için yeniden paylaşıyorum:

TÜRKİYE GERÇEKTEN MUHAFAZAKÂRLAŞIYOR MU?
TÜRKİYE VE CHP NE DURUMDA?

CHP’Yİ TASFİYE SÜRECİNDEN İKTİDARA TAŞIMAK

CHP, 4 Eylül 1919 Yılı’nda Sivas’ta tarihi lise binasının hırpalanmış sıralarında oturan, yüreği vatan sevgisiyle çarpan her görüş ve düşünceden bir avuç milliyetçi yiğit insan tarafından kurulmuştur.
Bu tarihte CHP’nin Programı, özetle “İstiklal-i tam Türkiye” diye ifade edilebilir. “Manda ve himaye kabul olunamaz.” sözü, yukarıda belirttiğimiz sloganın nedenidir. Kafa karışıklığına yer yoktur bu programda. Bu program, yanlış anlaşılmalara, tahrifata ve takiyeye uygun bir boşluk barındırmaz.
Birlik anlayışı ve stratejik konum, ancak bu kadar yalın ve öz açıklanabilirdi.
Bugün maalesef CHP’nin milletin gönlünde taht kuracak, beyninde şimşekler çaktırıp ruhunu okşayacak taktik ya da stratejik bir sloganı ya da sloganları yoktur. Kavraması, söylenmesi, hatırlanması ve tekrarı kolay, somut durumda çok anlam taşıyan bir slogan, 250 sayfalık soyut parti programından çok daha etkilidir. 
Millet’in azmi ve kararlı duruşu, ölümü göze alan cesareti, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde bu programla milli bir devlete kavuşmamızı sağlamıştır. 
Türkiye Cumhuriyeti!
Mustafa Kemal ATATÜRK, program ve strateji olmadan asla yola koyulmamıştır.
Cumhuriyet’in kuruluşu sonrasında da aynı çizgi devam eder.
Milli devletin güçlenmesi, milli refahın artması, Osmanlı Devleti’nin yıkılması sonrasında parçalanmış halkın toparlanıp millet olma sürecine koyulması için milli ekonomide, eğitimde önemli tedbirler alınır.
Anayasa ve yasalar, CHP’nin bugün de programında bulunan özetle 6 Ok diye ifade edeceğimiz ilkeleri temel alır.

6 OK NE İFADE ETMEKTEDİR?

6 Ok, bir anlamda turnusol kâğıdıdır.
Attığımız her adım, yaptığımız her şey bu mihenk taşında sınanır. 
Amaç, güçlü bir milli devlet, güçlü bir ekonomi, milli ve laik bir eğitim ve cumhuriyetin özgür yurttaşlarını yaratmak!
6 Ok, bugün de hala CHP Parti Programı’nın olmazsa olmazıdır. 
Tarih, partinin gelişim çizgisini, güçlenip gerilemesini yöneticilerinin 6 Ok’tan uzak veya ona yakın olup olmadığı ile açıklamaktadır.
95 yıllık süreç, bilinçli ya da bilinçsiz, -iktidar olmak ya da olmamak bir yana- bu omurgadan uzaklaşıldıkça partinin ve hatta milli devletin zayıfladığını, 6 Ok’a yaklaşıldıkça güçlendiğini, milletin teveccühüne mazhar olunduğunu göstermektedir. 
1999 yılında yapılan seçimlerde de partinin baraj altında kalma nedeninin iyi bir analiz sonucunda bu duruma uygun olduğu görülecektir. 
Her parti iktidar olmak için kurulur. İktidar olmak için de ilkeler ve 
bir program şarttır. Program yoksa başarı da yoktur. Milletin güvenmesi için yalpalayan değil, programa uygun, tutarlı bir çizginin izlenmesi kaçınılmazdır.
Son yıllarda ve özellikle içinde yaşadığımız bu günlerde, maalesef CHP üst yönetimi, temelinde ve ruhunda ALTI OK olan parti programı yerine Yeni Dünya Düzeni’nin ve küreselleşmenin dayattığı neo-liberal, DEVLETÇİLİK, HALKÇILIK VE MİLLİYETÇİLİK karşıtı bir yolu tercih etmiştir.
Halkçılık, milliyetçilik ve laiklik açıkça terk edilmiştir. 
Tercih, liberal ve küresel program olmuştur.

LAİKLİK TEHLİKEDE DEĞİL MİDİR?

AKP, bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olarak tespit edilmiştir. Ancak 1996 yılından bu yana iktidara hazırlayan ABD vb güçlerin devreye girmesi ile AKP kapatılmaktan kurtarılmıştır. 
O günden bu yana Türkiye’de tarikat ve cemaatler, cirit atmaya, güç toplamaya devam etmiştir. Ekonomik kriz başta olmak üzere ülkeyi saran umutsuzluk bulutları bunların ekmeğine yağ sürmüştür. 
Ancak esas tehlike, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olan AKP Hükümeti’nden gelmektedir.
Eğitim giderek bilimsellikten uzaklaştırılmıştır. 
Hiç bir eğitim uzmanın görüşü alınmadan 4+4+4 formülü ile 8 yıllık kesintisiz eğitim, yeniden şekillendirilmiş, çocuklarımızın beyinleri ve gelecekleri tasallut altına alınmaya çalışılmıştır.
İmam-hatip liseleri, ülkenin her yanını bir ağ gibi örmeye başlamıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin ve Danıştay’ın yerleşmiş içtihatlarına karşın türban istismar edilmeye, Türkiye, türban etrafında fırtına koparılacak bir ortama doğru itilmeye devam edilmiştir.
Programının merkezinde 6 Ok’tan biri olan Laiklik ilkesini bulunduran CHP’nin üst yönetiminde bulunan KILIÇDAROĞLU ve yakın çevresi, bu gidişata karşı anayasal bir mücadele vermek yerine teslimiyeti tercih etmişlerdir. 
Sayın KILIÇDAROĞLU, bu durum karşısında “Laiklik tehlikede değildir” söylemi ile tarihi hatasını başlatmıştır.
KILIÇDAROĞLU, bununla da yetinmemiş, “türban sorununu biz çözeceğiz” diyerek Laiklik ilkesinin tahrifatında, Anayasa’nın Laiklik ilkesini koruyan maddelerine rağmen AKP ile yarışa girmiştir.
KILIÇDAROĞLU, AKP’nin seçimleri muhafazakâr seçmenlerin oyunu alarak kazandığını söyleyerek aynı kartı oynayacağını açıklamış ve bu tespite göre siyasi bir maceraya doğru yelken açmıştır. Çarşafa parti rozetini takarak seçim kazanacağına dair rüyalar görmeye başlamıştır. 
Hatta pek çok seçim vb toplantılarda KILIÇDAROĞLU, “türban sorunu biz çözdük” diyerek kendisine önemli bir pay çıkarmıştır.
Bugün gördüğünüz gibi, sadece üniversitelere değil, ilköğretim okullarına bile türban elini kolunu sallayarak girebilmektedir.
Dinsel simge olduğu için Anayasa Mahkemesi’nin ve Danıştay’ın verdiği kararlara rağmen adliyelerde, bütün devlet dairelerinde türban takılmaktadır.
Son günlerde işler daha da ilerlemiş, bir avukatın bireysel başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi, kendi kararlarını da çiğneyerek avukatın adliyelerde duruşmalarda türban takmasına cevaz vermiştir. 
Hatta bir Danıştay hâkimi, Danıştay’da türban takmaya başlamıştır. 
Bilindiği gibi AİHM, türban sorununu bireysel özgürlüklerin bir parçası olarak değerlendirmemiş, bu anlayışa uygun kararlar vermiştir. 
Bugün Ortadoğu, kaynamaktadır. IŞİD başta olmak üzere İslamcı (!) adı altında türeyen silahlı terör örgütleri, mezhep ve inanç ayrılıklarını bahane ederek bölgemizde bulunan milli devletleri parçalamaya, BOP’a uygun görevler üstlenmeye başlamıştır. Arkalarında, ABD’nin, İsrail, İngiltere ve Suudi Arabistan’ın olduğu bir gerçekliktir. 
“Laiklik tehlikede değildir.” diyen Genel Başkan KILIÇDAROĞLU’nun dünyayı tahlil edemediği ya da bölgeye dayatılan bu fiili durumun Türkiye’de nasıl bir etki yaratacağını düşünemediği görülmektedir. 
Türkiye’de ayasal ve yasal güvence altında bulunan Laiklik, muhafazakâr çevreden oy alabilme bahanesi nedeniyle önemli darbeleri KILIÇDAROĞLU’nun bu tahlil hatası yüzünden almıştır. 
Bu nedenle hem CHP programı çiğnenmiş ve hem de Türkiye, zarar görmüştür. 
Bunun sorumlusu, KILIÇDAROĞLU ve yakın çevresidir.
“LAİKLİK TEHLİKEDE DEĞİLDİR” Mİ, “TÜRKİYE MUHAFAZAKÂRLAŞTI” MI?
Ancak CHP’de izlenen bu çizgi, 30 Mart seçimlerinde yaşanan yenilgiyi engelleyememiştir. 
KILIÇDAROĞLU’nun “Tehlikede olmadığını söylediği Laiklik”, aniden “muhafazakârlaşan” bir Türkiye’ye dönüşüyor. 
Bu nasıl bir çelişki, nasıl bir savrulmadır?
Sayın KILIÇDAROĞLU’nun yukarıdaki sözü sarf etmesinden kısa bir süre sonra “Türkiye, hızla muhafazakârlaşıyor. Bu nedenle, bu ortamda AKP ve Recep Tayyip ERDOĞAN’ın yıkılması için aynı biçimde bir muhafazakâr kişinin cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi gerekir” demesi ve bu nedenle nasıl tespit edildiği hala bir muamma olan “AK PARTİ” dostu EkmeleddinİHSANOĞLU’nun çatı adayı yapılması ve bu doğrultuda Türkiye’de bir propagandaya girişilmesi, bir önceki paragrafta ifade ettiğimiz “laiklik tehlikede değildir” saptaması ile açıkça çelişmektedir. 
Kapı komşularımızda IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin zulüm ve yıkıcılığından sonra inanıyorum ki samimi inanan ve hatta AKP’ye oy veren inançlı vatandaşlarımızın ezici bir çoğunluğu bu tehlikeyi de görmüşlerdir. 
Gerçekten de Türkiye, -aynı anda “laiklik tehlikede değildir” ve “muhafazakârlaşıyoruz” tutarsızlığını bir yana bırakalım- KILIÇDAROĞLU’nun bizi EkmeleddinİHSANOĞLU’na mahkûm ve mecbur bırakmak için söylediği gibi muhafazakârlaşıyor mu?

TÜRKİYE’DE SEÇMEN EĞİLİMİ, MUHAFAZAKÂRLIK ALANINDA MI BOY GÖSTERİYOR?

Türkiye’de kuvvetli bir Laiklik karşıtı çalışma hızla devam etmektedir. Bunda hiçbir tereddüt yoktur.
Bu nedenle de her alanda bu amaç için, Anayasa’da değişiklik dâhil her şey yapılacaktır. Hatta bilindiği gibi Meclis’te bulunan 4 parti uzlaşma çalışmasını uzun süre devamda ettirmişlerdir. 
Sadece Ramazan ayında değil neredeyse bütün zamanlarda başta televizyonlar olmak üzere pek çok kurum ve kuruluş, Milleti gerçekten muhafazakârlaştırmaya çalışmaktadır. 
1920’lerde çağdaş uygarlık temelinde bir cumhuriyet kurmayı, 
“fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” yurttaşların özgürce birleştiği bir Millet yaratmayı ve bunun için de önce silahlı bir savaş, sonra da bir uygarlık mücadelesi veren ve bu amacı Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “sürekli devrim” şiarıyla kalıcı kılmayı ilke edinen CHP’nin bugünkü üst yönetimi, Millete yöneltilen bu dayatma ile uğraşacağına bu sürece teslim olarak durumdan vazife çıkarmayı yeğlemiştir.
Seçim stratejisini, muhafazakârlaşmak üzerine inşa etmiştir. Taşları böyle döşemiştir. 
Bu tutum, hem doğru değildir ve hem de partiyi iktidara taşımaz. 
AKP, CHP üst yönetiminin sandığı gibi seçmene sadece muhafazakârlık temelinde nutuk atmıyor.
Bunu anlamak için AKP seçmeninin profiline bakmak bir fikir verecektir. 
Sabah gazetesinin bir haberine göre, 22 Haziran-10 Temmuz 2011 tarihlerinde 26 ilde 28 bin 723 AKP seçmeni üzerinde Anar ve Pollmark tarafından gerçekleştirilen araştırmada ilginç bulgulara ulaşılmış. 
Bu araştırmaya göre 12 Haziran 2011 seçimlerinde AKP’ye oy veren 21 milyon 466 bin 356 seçmenin yüzde 27,1’i kendini muhafazakâr, yüzde 24,4’ü Türk Milliyetçisi, yüzde 16,4’ü Atatürkçü-Kemalist, yüzde 7,2’si sosyal demokrat, yüzde 5,9’u liberal- demokrat, yüzde 3'ü ulusalcı ve yüzde 1,4’ü Kürt Milliyetçisi olarak tanımlıyor.
Eeee, ne olacak şimdi?
Aradan çok zaman geçmiş değil.
AKP, aslında 6 Ok’lu programa dayanan ve bu programı hayata geçiren bir CHP’nin alması gereken “% 24,4’ü Türk Milliyetçisi, % 16.4'ü Atatürkçü- Kemalist, % 7.2'si sosyal demokrat, % 5.9'u liberal- demokrat, % 3'ü ulusalcı” olmak üzere toplam % 56.9 seçmenin oyunu almıştır.
Ayrıca AKP’nin aldığı % 27,1 muhafazakâr oy, radikal diyeceğimiz kesimlerden de ibaret değildir. Yapılan araştırmalarda % 12-15 civarında –ki o da uygulanan hatalardan kaynaklanmış olabilir- Refah Partisi vb partilerin etki alanına giren bir seçmen kitlesi bulunmaktadır. Bunların da önemli bir kısmının laiklikle sorunları olmayan bir sürece sokulması ve laik yapıyla uyum sağlaması mümkündür. Ayrıca devletin kurucu iradesi olarak bu, CHP’nin de görevidir. 
Bunlar bir yana;
AKP ve Recep Tayyip ERDOĞAN, araştırma sonucunda görüldüğü gibi bu muhafazakâr seçmenin dışındaki % 56.90 seçmen kitlesinin dağılmaması için kendi BOP eş başkanı unvanına ters gelse de “vatansever, milliyetçi” bir çizgi izlediği ortadadır. 30 Mart seçimleri öncesinde “televizyonlara pazarlanan” “bayrak reklamı” bunun en açık göstergesidir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde de aynı yolu takip edeceği kesindir. 
Tayyip ERDOĞAN’ın seçim yarışına Samsun’dan başlayıp Erzurum’la devam etmesi bir şey ifade etmiyor mu? 
Bu araştırma bugün muhafazakârlaşmadan ne kadar söz edebileceğimiz ve muhafazakâr seçmenlere hoş görünerek ne kadar oy alınabileceğini ortaya koymaktadır.
Türk Milleti’ni tabii ki muhafazakâr yapmaya, onu cumhuriyet devrimlerinden uzaklaştırmaya, Yeni Orta Çağ’ın kölesi haline getirmeye çalışacaklardır.
Sorun, bu sürece teslim olmak mı, tehlikeyi bertaraf etmek mi?
İşte bu sorunun yanıtı, iktidar için ipuçlarını da veriyor!

CHP, NASIL İKTİDAR OLABİLECEKTİR?

Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi, milli devletimiz gibi CHP de bu süreçte tasfiye edilmek istenmektedir. 6 Ok’tan uzaklaştırılan, liberal ve sözüm ona muhafazakâr bir yapıya dönüştürülen bir CHP, Mustafa Kemal’in kurduğu bir CHP olmaktan çıkmış olacaktır. Cumhuriyet’in ve milli devletin, laiklik, halkçılık ve milliyetçiliğin hamisi CHP’nin siyaset sahnesinden itilmesiyle Türkiye de yok olmuş olacaktır. 
Hoş, küresel ve emperyalist projenin asla gerçekleşmeyeceğine adım gibi eminim. Bu millet, düştüğü yerden kalkacak güç ve yetenektedir. 
Gelelim asıl konumuza!
Bir partiyi, o parti yapan, savunduğu ve iktidar olmak için uygulayacağı programdır. O programı uygulamıyorsan, artık o parti yoktur. Tasfiye edilmiştir. Tarihte bu olaylara çok rastladık. Meksika başta olmak üzere devrim yapan milletlerin kurucu partileri özellikle ABD işbirlikçileri tarafından yozlaştırılıp karşı-devrim partisi haline getirilmişlerdir. 
Komşularımızda kanlı senaryolar rahatça uygulanabilirken ülkemizde son 60 yıllık Çorum, Kahramanmaraş, Sivas vb kışkırtmalara, rağmen milletin bu tuzağa düşmemesinin en büyük nedeni başta içinde LAİKLİK ilkesini barındıran 6 Ok, CHP programı ve cumhuriyet’in yarattığı kazanımlardır. 
Aslında ülkemizde de, sözünü ettiğim kışkırtma ve kalkışmalar da 6 Ok’tan ve cumhuriyet ilkelerinden, onun özünden uzaklaşma süreçlerinde, dış mihraklı oyunlar sonucunda daha da artarak gerçekleşmiştir. 
Maalesef, uzun yazıları okumuyoruz. Kısa geçmeye çalışacağım.
Muhafazakârlaşan bir CHP mi, yoksa 6 Ok’u esas alan halkçı ve milliyetçi bir CHP mi iktidar olabilir?
Niyetimiz gerçekten iktidar olmaksa!
KILIÇDAROĞLU’nun Millet üzerinde korku yaratacak “korku imparatorluğu” “diktatörlük” çığlıkları yersizdir. Anladığım kadarıyla bizi, mücadele etmeyi bırakmak, liderler tarafından dayatılana razı etmek için uydurulmuş tahlillerdir. Gerçekçi değildir. 
Geçen sene yaşanan Gezi eylemlerinde, 10 milyonun üzerinde vatandaşımızın katıldığı, verdiğimiz onca şehit ve gaziye rağmen “Hükümet istifa!” diye yerin göğün inlediği bir coğrafyada korkudan eser mi kalır?
Her gün görüyoruz: İşçiden memura, HES direnişçisi ayağı şalvarlı köylüden vatan savunması diye haykırarak “özelleştirmeye karşı çıkan” Yatağan işçisine; doktordan taşeron zulmü altında inleyen çalışana; gençlikten emekliye kadar herkes Türkiye’de ayakta! 
Her an ayağa kalkan milyonlarca çalışanın, çağdaş insanın bulunduğu bir ülkede kim takar “imparator” korkusunu?
Önemli olan, tayin edici etken, bu kitlelere önderlik edecek bir gücün, açıkça söylemek gerekirse CHP’nin buralarda bulunmamasıdır. 
Bilindiği gibi CHP ve MHP, geçen yaz görüldüğü gibi hükümetin sarsıldığı koşullarda Millete güvenmemiş “kaos çıkar” korkusuyla “hükümet istifa” çığlık ve çağrısına kulak tıkamışlardır. Başta herkesin önünde ayağa kalkan gençler ve kadınlar olmak üzere Millet değil, KILIÇDAROĞLU ve BAHÇELİ korkmuşlardır. Eylem, halkın bu taleplerinden kopuk bu iki lider (!) tarafından söndürülmüştür. 
Haziran eylemleri ile oluşan büyük fırsatı kaçıran KILIÇDAROĞLU ve BAHÇELİ, AKP ve özellikle ERDOĞAN’ın siyasi yaşamını yok etmek istemiş olsalardı yine de 30 Mart seçimlerinde AKP’nin kazandığı her belediyede birleşip ortak adaylar çıkartabilirlerdi. Bunu yapsalardı zenginlik merkezi, fırsatlar ve ihaleler odağı belediyelerden uzaklaştırılan AKP, ayakları üzerinde duramayan çamurdan bir heykel gibi yere yığılırdı.
Oldu mu? Hayır!
Bugün ne değişti?
Statükoyu korumakla görevlendirilmiş, 2011 seçimlerinde ortaya çıkartılan kasetlerle ürkütülmüş Devlet BAHÇELİ, milliyetçi ve halkçı bir çizgi izlememektedir. “Yeni Osmanlıcı” politikaya mahkûm edilmiştir. Çatı aday Yeni-Osmanlıcı Ekmeleddin İHSANOĞLU da bu mecburiyeti doğrulamaktadır.
Ama Bahçeli, kendi tabanının gözünü boyamak için, içinde milliyetçilik ilkesinin de bulunduğu 6 Ok’u programının başına oturtan gerçek CHP’den rol çalmak, bugün her şeyden çok daha fazla içinde bulunduğumuz koşullar nedeniyle gerekli olan milliyetçiliğin içini boşaltmak çabası içindedir. 
Bahçeli, milli devletin çökertilmesi, milli ekonominin dağıtılması ve yabancı mali sermayenin ülkemizi işgali karşısında, başımıza çuval geçirildiğinde vb kuru gürültü çıkartmaktan öte hiçbir şey yapmamıştır. Amacı, ülkücülerin ABD başta olmak üzere emperyalizme karşı yükselebilecek tepkilerinin gazını almak, onları sakinleştirmektir. 
Şunun için bunu açıklıyorum.
MHP’ye “milliyetçi” olduğunu düşündüğü için gönül vermiş seçmenin en az % 10’u, milli devletin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün haddeden geçirerek şekillendirdiği milliyetçilik tanımının tam göbeğindedir. MHP’deki gerçek milliyetçilerin yeri 6 Ok’u temsil eden CHP’dir. 
CHP, AKP’nin bahsettiğim seçmen tabanındaki muhafazakâr oyların % 15’ini de alma olanağını barındıran tarihi siyasi bir program ve çizgiye sahiptir. 
Program ve politika doğru saptandıktan sonra tayin edici ve belirleyici olan kadrolardır.
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “en büyük iki eserimden biri dediği CHP, aslında 6 Ok başta olmak üzere milli programdır. Program yoksa parti yoktur. Gerisi hikâye!
Halkçı, Milletçi, önce canan diyen, Türkiye ve Dünya’yı anlamaya çalışan, okuyan, araştıran, tahlil yeteneği engin, politik beceri ve yeteneğe sahip, makam, ihale ve iş peşinde koşmayan, lider kültünü takmayan, boyun eğmeyen, milletvekili yapılmamak korkusu bir yana Millet, vatan ve cumhuriyet için canını kaybetmeyi göze alan, alıcı değil verici, geçen sene yaşadığımız Gezi Mücadelesi’nin ruhunu içselleştirmiş kadrolar tayin edicidir.
Bunun yanında demokratik bir tüzük! Parası ve arkası olanların değil, Millet’e çağrısı olan, liyakatli kadroların tercih edildiği bir seçim sistemi!
CHP bu durumda mıdır?
Her şey, liderin iki dudağı arasından çıkan sözcüklere bağlı!
Tartışma, danışma, CHP Programı’na bağlılık hak getire! 
Sonuç, makam ve vekillik için Ecevit’in 1972’de reddettiği kapı kulluğu! Yenilgi!
Bugün KILIÇDAROĞLU ve yakın çevresi, muhafazakârlaşma ve AKP ile “açılım politikası” dâhil her siyasi gelişmede –Cumhurbaşkanı adayının tespiti sürecinde de- 6 OK’a 180 derece zıt tutum almakta, bunların partililer tarafından kabul edilmesi ve halka tanıtılması, benimsetilmesi ya da ehven-i şer nedeni ile kerhen desteklenmesi konusunda kadroların iradeleri de ifsat edilerek mankurtlaşması için liderlik kültüne sığınarak baskı uygulamaktadır. 
En son Wikileaks belgelerinde adı geçen TR 705 kod ismiyle CİA güdümünde STRATFOR’a bağlı olduğu iddia edilen Genel Başkan yardımcısı SEZGİN TANRIKULU’nun AKP’nin TBMM’ye getirdiği neredeyse APO’ya hürriyet ifade eden son açılım yasasının desteklenmesi ile ilgili yerel kadrolara gönderdiği genelge uyarıcıdır.
Kadrolara güven de kalmamıştır. Her şey yukarıdan aşağı, ezberci bir söylemi zorunlu kılarak aktarılmaktadır. 
Bu tutumlarla, açılıma destek çabalarıyla, halkçılık ve milliyetçilik zemininin terk edilmesiyle Milletten ve kadrolardan kopmak ve seçimi her zaman kaybetmek kaçınılmazdır. O halde;
Velev ki doğru olsun “Muhafazakârlaşmak” değil, Cumhuriyet’in yurttaşını özgür, Millet’i zengin, milli devleti tam bağımsız yapmak için, halkçı ve milliyetçi bir çizgi izlemek, 6 Ok’a sıkı sarılmak, öncü bir tutum almak CHP’yi iktidar yapacaktır.
Hedef hala milli, tam bağımsız bir devlet, başlarını kendi omuzlarında taşıyan cumhuriyetin özgür yurttaşı ve varlığımızı gözümüzü kırpmadan armağan edebileceğimiz kimlikli bir Millet yetiştirmektir. 
Sorumluluk kadrolardadır.
6 Ok’u savunan kadrolar, CHP’nin başına geçmek için kolları sıvamalıdır. Geç kalmadan!
Güçlü bir milli devlet ve milli ekonomi, Türk ve Kürt’ü de yeniden kaynaştıracaktır. 
Türkiye’mizde sağlamlaştırılan Laiklik, sadece ülkemizde değil bugün azgın ve kanlı çarpışmaların yaşandığı komşu ülkelerde de etkisini gösterecek, akan kanın durması için örnek olacaktır.

08.07.2014



Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

    YORUM BULUNMUYOR!


 
  HIZLI ARA
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
..

Mersin Haberleri, Mersin Son Dakika, Mersin Haber, Haberler, Son Dakika, Mersin, Mersin Siyaset



 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
demokratmersin.com © Copyright 2007-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA