Unuttuk mu, unutturdular mı?
Bugün Bayram! Kabotaj bayramı! Kutlu olsun!
Artık 1 TEMMUZ Kabotaj bayramları, her zamankinden daha da gösterişli kutlanmalıdır! Denizlerimizde yeni bir tarih yazılıyor.
Talih, bizden yana dönüyor!
MERSİN’de de 1980’li yıllardan bu yana her bakımdan çok kötü günler yaşadık.
Atatürk’ün 1930’lu yıllarda hayata geçirdiği siyasi, ekonomik ve toplumsal atılımlar, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ülkemizin dışa açılma, “küçük Amerika” olma hülyasıyla kesintiye uğratılmış, tarım ve sanayi, zorunluluk nedeni ile zaman zaman ithal ikame politikalarla ayakta kalmak için direnmesine rağmen, 1980’lerden sonra küresel ekonomiye bütünleşme nedeni ile hızını artırıp bu günlere gelinceye kadar, üretmek yerine sıcak para ile çarkı döndürmek sevdasıyla tüketim çılgınlığı dalgalarında yalpalayıp durmuştur.
Geçmişten bu yana yaşadığımız, ülkemize dışarıdan dayatılan sistemden ve sistemin dayattığı açmazdan kaynaklanan sorunlar, Koronavirüs salgını sürecinde de hızını ve şiddetini artırarak istihdamın daralmasına ve işsizliğin artmasına neden olmaya devam etmiş, Mersin’de yaşayanlar, bu gidişatın olumsuz olarak etkisini güçlü olarak hissetmiştir.
Bu sıkıntılara uğramamızın iki ana nedeni, birbiriyle sıkıca bağlantılıdır.
Birincisi; Büyük Dünya Savaşı sonrasında dünyanın efendisi olma çabasına bağlı olarak ABD’nin Japonya’ya attığı iki atom bombasının bizim tepemizde patlaması sonucu, Atatürk’ün ekonomik, toplumsal ve siyasal vasiyetine uyarak kendi gücümüze ve SSCB ile dostluğa güvenerek ayakta kalmayı tercih etmek yerine ABD’nin küçük ama bağımlı bir modeli olma sevdasına kapılmamızdır.
İkincisi; ABD ile bu göreceli bağımlılık ilişkisine rağmen, damarlarımızda varlığını sürdüren bağımsızlık ateşi ve varlığını hala sürdüren Atatürk’ün kurduğu milli devletin doğal refleksi sonucu, 1960’lı yıllar sonrasında zaman zaman KIBRIS, HAŞHAŞ, ithal ikame sonucu açılan fabrikalarımızın artması vb örneklerinde de görüldüğü gibi, ABD’ye sessizce itiraz edişimiz, tamamen teslim olup itaat etmeyişimiz karşısında, 12 MART ve 12 EYLÜL’de ülkemize karşı yaptırılan darbelerin der etkisiz kalması üzerine, ayağımızda yeni bir bukağı, elimizde pranga ve boynumuzda da boyunduruk görevi üstlenecek bir elemanı sahneye sürmesini ABD’ye dayatmıştır.
PKK, bu yıkıcı terör ve bölücü görev için artık sahnededir.
O günden bu yana binlerce askerimiz, sivil canımız PKK’nin terörüne maruz kalmış, katledilmiştir.
Bu eylemlerden Amaç, içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntıların yanı sıra, terör yaratılarak ülkemizi zaafa sokmak, devleti güçsüz düşürmek, ülkemizi millet için yaşanmaz bir hale getirmekle de sınırlı kalmamıştır.
Esas amaç, 150 yıllık emperyalist proje doğrultusunda bölgede, dört ülkenin toprak bütünlüğünü de bozarak İsrail ve ABD’nin denetiminde sözüm ona bağımsız bir “KÜRDİSTAN” kurmaktır.
ABD’nin tarihi amacı, SEVR’i yeniden hayata geçirmek, Türkleri devletsiz bırakarak bu topraklardan sürmektir.
Türkiye, böylece yok edilecektir.
Siyasi, ekonomik, toplumsal bütün oyunlar bu tezin uygulama alanı içindedir.
Ancak tarihin seyri değişmiştir.
Milli Türk Devleti, bu sürecin sonunu görmüş ve harekete geçmiştir.
TSK, 24 TEMMUZ 2015 tarihinde kararlı olarak harekete başlamış ve PKK’nin tepesine binmiştir.
15 TEMMUZ’da ABD’nin kripto örgütü FETÖ tarafından yapılmak istenen darbe, TSK ve Türk Milleti tarafından bastırılmıştır.
Bunların ardından Suriye’nin kuzeyinde, BOP çerçevesinde kurulmak istenen devletçik (!) hülyası kâbusa dönüşmüştür.
TÜRKİYE artık, sırtındaki yükleri ata ata, pranga ve boyunduruğu parçalayarak nefes almaya başlamıştır.
Türk Ordusu PKK’yi vurup devletçik için güneyimizde açılmak istenen koridoru dağıtırken Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, EGE ve Doğu AKDENİZ’de elimizden şu veya bu biçimde alınan haklarımızın yeniden kazanılması için AKDENİZ’de görev yapıyor.
Kıyılara hapsedilmek istenen TÜRKİYE, enginlere sığmak istemiyor ve Doğu Akdeniz’in enginlerine açılıyor. TDK, Atatürk’ün 30 Ağustos 1922 günü verdiği “TBMM Orduları, ilk hedefiniz AKDENİZ’dir, ileri!” emrini icra ediyor.
Libya ile imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Tespiti (MEB) Antlaşması, bölgede ABD’nin başını çektiği, Doğu AKDENİZ’i babalarının çitfliği gibi gören İSRAİL, YUNANİSTAN ve GKRY ve diğerlerinin karşısında dimdik durmamıza, yeni antlaşmaların kapılarının açılmasına, Akdeniz halklarının özgürleşmesine yol açıyor.
Türkiye ile birlikte bütün Akdeniz ülkeleri de uyanıyor.
Bu rüzgârla Türk Deniz Kuvvetleri, haklarımızın gasp edilmesini önlemek için, Akdeniz'de Girit Adası'nın güneyinde Ege'de daha geçen haftalarda, Navteks ilan ederek Yunanistan'ın güneyinde dört ayrı yerde, çok sayıda savaş gemisi ile tatbikatlar yapıyor.
Tatbikat bölgelerinin adları alt alta şöyle;
1- Bölge NE
2- Bölge MUTLU
3- Bölge TÜRKÜM
4- Bölge DİYENE
Yan yana koyduğumuzda “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” diye okuduğumuz cümle ile birlikte ATATÜRK’ün emrinin yerine getirilmek için gerekenin yapıldığını görüyoruz.
Her yerde, içerde ve dışarıda, şehirde ve dağda, Kandil'de PKK’ye, sızdığı devlet katlarında FETÖ’ye darbe indiriyoruz, kanımıza sığamıyoruz Akdeniz’e açılıyoruz.
Artık PKK'nin, FETÖ’nün sonu göründükçe, ağa babaları ABD’nin bölgede ve hatta kendi ülkesinde de nefesi kesiliyor.
Biz böylece özgürleşiyoruz. Soluk borumuz açılıyor, özgürleşiyoruz, daha huzurlu nefes alıyoruz.
Artık Türkiye, eski Türkiye değil! Artık her yerde ve her alanda sesimiz daha gür çıkıyor.
Milletleştiğimizi daha çok hissediyoruz.
Hükümette hangi parti olursa olsun, geçmişinde "Türk milleti" diyemeyenler, "milliyetçilik ayaklarımın altında" diyenler de olsa bu sürece katılmak ve gerekeni yapmak zorunda kalıyor.
Dağlara taşlara ve hatta denizlere ve gökyüzüne yeniden “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” kararlılığı yazılıyor.
23 Nisan ve 19 Mayıs'ta millî bayramlarda tanık olduğumuz gibi, şucu bucu demeden Türk Milleti'nin büyük çoğunluğunun özgürce katılımı ile balkonlarda millî bağımsızlık marşımız, coşku ile en yüksek sesle okunuyor.
Bu ülkemiz ve milletimiz ve devletimiz için büyük bir sıçramadır.
İç cephenin bu milli kazanımlarla milli çıkarlar etrafında sağlamlaştırılmasının sırası gelmiştir.

Millet, yeniden birleşiyor.
Doğu AKDENİZ’de yaşanan bu gelişme ve PKK terörünün ortadan kaldırılması, belki de en çok dışarı açılan bir deniz kapısı olan MERSİN’e yarayacaktır.
Kabotaj hakkımızı yeniden tesis edeceğiz!
Mersin Limanı’mıza da kamulaştırarak yeniden kavuşacağız.
Mersinli tüm balıkçılarımız artık Doğu Akdeniz’in derinliklerine kadar açılabilecek, Münhasır Ekonomik Bölgemiz içinde Orkinoslar dâhil bütün balıkların peşine düşecekler, tekneler boş dönmeyecek, çoluk çocuk ucuz ve bol balığa kavuşacaktır.
Doğu AKDENİZ, MERSİN balıkçılarını, amatör denizcilerimizi, yelkencilerimizi da Akdeniz’i yeniden keşfe çağırıyor! Yelkenler fora!
Sismik arama ve sondaj gemilerimiz, deniz diplerinden binlerce metre altında petrol ve doğal gaz alanlarının saptanması ve bu zenginliklerin ülkemiz için çıkarılması için gayret sarf edecekler.
Balıkçılarımız da, petrolcülerimiz de, denizcilerimiz de sadece 1 TEMMUZ’larda Kabotaj bayramlarında sembolik olarak değil, her gün Doğu AKDENİZ’de bayram edecek!

Bu yıl, 1 TEMMUZ Kabotaj Bayramı, her zamankinden daha görkemli, daha coşkulu, daha kazançlı olsun!
Kutlu olsun!