Adalet ve Cesaret Kurultayı ve birManifesto!.
CHP’nin Olağan Kurultayı “Adalet ve Cesaret” sloganının vurgusu ile yapıldı. Ki, kurultay öncesi CHP Milletvekilleri Sayın Selin Sayek Böke ve İlhan Cihaner’in imzaladıkları bir bildirge henüz yayınlanmıştı. Maalesef kurultayın yıldızları sayılacak iki başkan adayının söylemleri nedeni ile bu özel manifesto gölgelenmiş oldu. Hâlbuki gönül isterdi ki, kurultayın gündemi bu manifestonun ışığında geçsin! Ancak böyle gelişmedi.
Ülkemiz şu günler iki savaşın ortasında kalmış görünüyor. Bir tanesi güney sınırlarımızı aşarak kuzey Suriye’nin Afrin bölgesinde yoğunlaşmış olan silahlı bir savaştır. Bir tür barış harekâtı gündemli olması gereken bu savaşta, hemen her gün şehit haberleri ile yüreğimizin acıdığını biliyoruz. Dilerim ve umarım tez zaman da arzu edilen noktaya varılır ve sona erer. Zamanın beherinde bolca karavana kaşıklamış eski bir asker olarak TSK’ne güveniyorum.
Ülkemizdeki ikinci savaş ise tam içimizdedir. Türkiye, otoriter ve totaliter bir rejime sürüklenirken bu savaşta da ciddi kayıplarımız ortaya çıkmaktadır, örneğin; ifade özgürlüğü ve kişisel hukuk güvencelerinin askıya alındığı günleri yaşıyoruz. Güçler ayrılığı ilkesinin ortadan kalktığı ve en üst mahkemenin kararlarının alt mahkemeler tarafından tanınmadığı bir dönemin içindeyiz. OHAL kararları sonrası nice insanımızın haklı veya haksız ayrımına bakmaksızın,nasılsa sonradan bakarız peşin hükmü ile tutuklandığını şaşkınlıkla izliyoruz. Bu sayfanın kalemşoru dâhil nice gazetecinin mimlenmiş kişiler kategorisine alındığının duyumlarını işitiyoruz. Demokrasinin olmazsa olmaz ilkesi olan laikliğin ise adını anmak bile suç sayılmak kertesine gelinmiş bulunuyor. Ve böyle bir ortam da yakın gelecekte seçimler yapılacağı anlaşılıyor!
İşte bu ortamın tek umut ışığı sayılabilecek güç olan CHP, geride kalan kurultayı ile bize ne kadar umut verecektir, halen belirginleşmiş değildir. CHP, son referandum oylaması sırasında gösterdiği başarılı etkinliği ve etrafında kümelenen demokrasiye gönül vermişlerin oy potansiyelini yeniden toparlamak ve 2019 olarak tahmin edilen ki, erken tarihte de olabilecek seçimler için umut ışığı olabilmek gücünü bize göstermek zorundadır.
CHP, kendisinin kemikleşmiş olan % 25’lik oy potansiyeline, CHP li olmamakla birlikte demokrasi adına eklemlenmiş seçmen kitlesini gene eklemek mecburiyetindedir. Bu demokrasi bloku ile yakın geleceğin tehlikesini savuşturmak, ülkemizin beka sorunu haline gelmiştir. Bu nedenle CHP, Sayın Erdoğan’ın ‘yerli ve milli’ diyerek hemen her gün yaptığı sataşmaların etkisinde kalmadan ve hamaset söylemlerinin muhatabı olmaktan sakınarak yoluna devam etmek zorundadır.
Bunu yaparken, aynen ‘Adalet Yürüyüşü’ sırasındaki akılcı davranışı sergileyerek kendi öznesini öncelikle öne çıkarmadan ama kuruluş kimliğini yok saymadan ortaya çıkmalıdır. ‘Altı Ok’ idealini unutmadan ve sosyal demokrat kimliğinden korkmadan demokrasi bileşenlerine liderlik yapmalıdır. Yıllar önce denenmiş ve başarılı olmamış ‘Anadolu Solu’ gibisinden veya ‘Y-CHP’ adı verilen mayası olmayan sanal parti politikasından sakınmalıdır, diye düşünüyorum.
CHP, parti üyesi olmamakla birlikte kendisini Türk Vatandaşı olarak gören ve ülkenin geleceğini demokrasinin tam anlamı ile tesisinde kabullenen tüm seçmenlerin referans adresi olmak zorundadır. Adalet Yürüyüşü sırasında olduğu gibi ülkenin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğuna inanmış tüm sivil toplum kuruluşları ile işbirliğinin ana adresinin CHP olduğuna, CHP dışındaki diğer demokratik örgütleri ikna etmelidir. Kolektif bir direnişin zorunlu hale geldiği günümüz ortamında, CHP bu sorumluluktan kaçamaz ve kaçmamalıdır.
İşte bu ortamda iki değerli milletvekilinin kaleme aldığı manifesto önem kazanmaktadır. Kanımca, CHP içinde bu manifestonun ana fikrine sıcak bakan ve içtenlikle destekleyen milletvekillerinin ve üyelerin sayısı görünenden çok daha fazladır. Çünkü bu manifesto, Gezi olgusundan bu yana hissedilen toplumsal rahatsızlığın artık dışa vurumu sayılmalıdır. Bu bildirge ile CHP’nin evrensel sosyal demokrat ilkelere bağlı kalmasının önemi vurgulanmış ve Atatürk İdeallerine bağlı kalınacağı taahhüt altına alınmış olmaktadır. Gelinen nokta da bu değerlerin tavizsiz uygulanması gereklidir ve diğer partiler ne derler duygusundan sıyrılmak gerektiği de ortadadır.
CHP, ülkenin olağandışı bir gündemi olduğunun bilinci ile gerektiği hallerde olağanüstü muhalefet yapmaya aynen kurultay sloganında vurgulandığı gibi cesaret etmelidir. Dilerim ki, bu kurultay ve bu manifesto ülkenin geleceğine bir çağrı olacaktır!
Bu arada özellikle vurgulamak istediğim nokta, gelmekte olan seçimlerde kadınlarımızın ve gençlerimizin etkin bir güç olacağını iyice idrak etmek gerektiğidir. Şahsen, partilerin kadınlar adına özel bir kota uygulamaktan öteye kadın ve erkek partilileri ortak bir karma halinde görmesinin çağımıza daha uygun düşeceği inancındayım. Gençlerimize gelince, onlar geleceğimizdir ve Atatürk’ün ülkemizi onlara emanet ettiği kutsal güçlerimizdir. Gençlik örgütlenmesi ön saflara alınması gereken bir parti politikası olmalıdır.
CHP, ülkenin yakın geleceğinin tek sorumlusu ve başarılı olmak konusunda tek umudumuz olduğunu asla unutmamalıdır!..
Erdal Akalın (09.02.2018)